/İstanbul ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti’ ile nereye gidiyor

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri 16 Ocak’ta resmen başladı. Peki, bu etkinlikler kapsamında İstanbulluları neler bekliyor? 2010 sona erdiğinde İstanbullulara nasıl bir kültür ve sanat mirası kalacak?

Rubi ASA
20 Ocak 2010 Çarşamba

İstanbul un “2010 Avrupa Kültür Başkenti” kabul edilebilmesi için gerekli ve olağanüstü çaba başta hep  ‘sivil toplum’ kuruluşlarından ve onların ortak etkinliklerinden geldi. Bunlar toplulukların çok yönlü değerlendirilmeler sonucu ortaya çıkan ve entelektüel bir çabadan kaynak bulan projeleriydi.

İstanbul 2010 için ‘Kültür Başkenti’ unvanı kesinleştikten, Avrupa’nın sayısız şehirlerinde, basında ve birçok sosyal ve akademik platformlarda duyurulduktan sonra, zaman içinde yönetimde etkinlik gitgide sivil toplum kademelerinden yerel yönetim kademelerine geçti.

Kurulan kurulların ürettikleri projelerin, yerel yönetimlerin bürokratik ve amaçsız engellemeleri sonucu gittikçe etkisizleştiği ve hızla ortadan kalktığı görüldü. Bunu, çok değerli bilim sanat adamlarının, entelektüellerin, akademisyenlerin kurullarından istifaları takip etti. Bu kayıpları durdurmak, yeni ve geniş toplumlara mal olmuş projelere ön ayak olmak üzere “2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı” kuruldu. Birçok proje ortaya atıldı yerel yönetimlerin desteklediği kuruluş vakıf ve kurumlar ürettikleri projeleri tanıtarak  ‘ajansın’ maddi manevi desteğini sağladı.

Ajans, İstanbul’u 2010 yılına hazırlanmak için üç stratejik alanda çalışmayı benimsedi. İlki ve en önemlisi, İstanbul’un tarihi ve kültürel mirasını ön planda tutan yapılarıyla ortaya çıkarılması projeleriydi. Bu kapsamda tespit edilmiş birçok tarihi yapı restore edilerek İstanbul’a kazandırılması ve yeni fonksiyonlarıyla hayata geçirilmesi hedeflendi. İkinci olarak, çeşitli kesimden gelebilecek nitelikli ‘kültür-sanat’ faaliyetleri ve genel anlamda ‘İstanbul Kenti’nin tanıtım etkinliklerinden oluşmakta. Ajansın bu etkinlikler sonrası İstanbul’da kalıcı olacak ve bütçesinin %60’nı ayırdığı tarihi yapıların semtlerin kazandırılmasını temel ilke olarak benimsediği görülmektedir.

Bu amaç üzerine 2010’a doğru yeni mekân kazanımı hedeflendi.

Ayazağa Kültür ve Sanat Merkezi, Rami Kışlası’nda İstanbul Kütüphanesi, Pera’da Genç Sanat ve Tasarım Merkezi, Agop Koçaryan binasının restorasyonuyla Avrupa Sanat Evi, Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezi, Topkapı Saray Müzesi restorasyonu, Haliç Köprüsü renovasyonuyla Leonardo Da Vinci Yaya Köprüsü, Yenikapı Theodosius Limanı Çevre düzenlemesi, Yenikapı İstanbul Kent Müzesi, Ayasofya Kariye enteraktif gösterileri salonları, Mimar Sinan Müzesi, Aya İrini Kutsal Emanetler ve İkonalar Müzesi bu bağlamda gerçekleştirilecek projeler.

Ayrıca Musevi Cemaatinin katkıları yanında proje ve bina desteğiyle uzun geçmişe sahip Hasköy Musevilerine ait tarihi ve kültürel miras olan Mayor Sinagogu’nun restore edilmesi gerçekleştirilecek. Bununla birlikte yapı ve çevresi günümüz ihtiyaçlarına göre ‘Kültür ve Sanat Merkezi’ne dönüştürülmesiyle de İstanbul / Hasköy tarihi mirasına katkıda bulunulacak.

Merkezi plan yapısına sahip dört bedestenli Mayor Sinagogu’nun Fatih Sultan Mehmet’in fethinden önce mevcut olduğu bilinmektedir. Günümüze dek yapısal bütünlüğünü korumuş olan bu yapı Hasköy semtinin en eski yapılarından biridir.

Mayor Sinagogu restorasyon çalışması

Kont Abraham-Salomon de Kamondo, İstanbul’da Kırım Savaşı sırasında başlayan kent yönetimi reformu içinde, ilk belediyenin Beyoğlu (6. Daire) kuruluşunda yer alan, Şirket-i Hayriye, Dersaadet Tramvay Şirketi gibi önemli kentsel altyapı yatırımlarına öncülük eden, yeni eğitim kurumlarının oluşumunda rol oynayan İstanbullu bir hayırsever, bir sivil toplum önderidir. Abraham-Salomon de Kamondo İspanya’daki engizisyondan kaçarak önce Venedik’e, sonra İstanbul’a yerleşen bir aileden gelip yaşamını ailesinin son fertleri ile birlikte ll. Dünya Savaşı’nda Nazi temerküz kampı Auschwitz’de kaybetti.

Kamondo’nun sanki bir savaş geçirmiş gibi şu anda harap durumdaki anıtmezarı ise Haliç’e hâkim bir noktada, Hasköy’de çevreyolu tarafından oyulan bir tepenin üzerinde bulunuyor. Kont Kamondo’nun 1873’te Paris’te öldüğü, vasiyeti üzerine naaşının çok sevdiği kente, İstanbul’a nakledildiği, saray bandosu ve devlet erkânının hazır olduğu bir törenle buraya defnedildiği biliniyor.

Bu özgün anıt mezar yine cemaatimizin katkıları ile 2010 İstanbul Kültür Başkenti kapsamlı projelerin içinde en önemli yerlerden birini tutmaktadır.

Şu anda “Kentsel Proje Koordinasyon Direktörlüğü”, 2010 Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul’da bu sürecin gereklerini yerine getirecek kentsel proje ve kültürel mirasın korunmasına yönelik restorasyon çalışmalarını yürütmek; kent yönetiminde söz sahibi aktörlerin, enerji ve deneyimlerini birleştirerek, işbirliği içerisinde projelerini hayata geçirmelerini sağlamak üzere kolaylaştırıcı rol oynamaktır. Bu bağlamda gerek sivil toplum kuruluşları gerek Akademik çevrelerden birçok proje değerlendirilmiştir ve hayata geçirilmeğe başlanmıştır.

Dünyada çok kültürlülüğü tanımlayan dinamikler, zaman içinde değişirken, İstanbul bu önemli özelliğini yine de her şeye rağmen korumayı ve ilgiyi üzerine çekmeyi başarmıştır...

“Dünyanın en ilham verici kenti İstanbul” sloganı; yapılan hazırlıkların ve dünya çapındaki tanıtımın değişmez anlatım özeti oldu.

Yapılan ve ortaya çıkarılmak istenen projeler İstanbul kentinin kültürel sosyolojik ve demografik özellikleri ile tarihsel süreçteki imajlarıyla değerlendirildi. Ön planda Avrupalıyı ya da dünya insanını içine çekecek özendirecek katılımını sağlayacak şekilde tanıtımlarla yansıtıldı. Fakat bu projelerin İstanbul’un gerçek kentlilerine ya da kentsoylularına katkısı ne olacağı hep tartışıldı. Bu projelerin amaçlarına ulaşması ne denli başarılabileceği hep sorgulandı, sorgulanmakta.

Avrupa Kültür Başkenti tanımlı bu kentin gerçekleşecek projeleriyle ne kadar Avrupalı olacağı halen kuşkulu. 2010 yılına girerken İstanbul halen gerçek anlamda bir opera sahnesine sahip değil, halen kente yakışacak bir konser salonu yok. Atatürk Kültür Merkezi’nin kapalı kalacağı 2010 yılını ne kadar ‘kültür başkenti’ sayabiliriz. Tarihsel mirasımızın nasıl ve ne kadarını biliyor koruyor paylaşıyor ve varlığını gelecek nesillerde de sürdürebilmek için toplumsal olarak ne kadar bilinçlenmeye çaba gösteriyoruz.

İKSV’nin yıllardır uzun çabalarla sürdürdüğü Maslak Kültür Merkezi, konser ve sergi salonları kompleksi yerel yönetimler ve bakanlıklar arasında fikir ayrılıkları sebebiyle halen bitirilemedi. Dilerim 2010 yılı sonuna yetişir ve İstanbul kenti kültür hayatına katılır.

Bunlara karşın iyi ve olumlu şeyler de yapılmıyor sayılmasın. Birçok konuda kültür ve sanata yönelik sergiler, bienaller hazırlanıyor, kitaplar basılıyor, arşivler düzenleniyor. Tiyatro haftaları, dünya üniversitelerinin de desteğiyle sahnelenen süreli tematik etkinlikler, konser organizasyonları, dünyaca ünlü sanatçıları Kültür Başkentinin içine çekmektedir.

 16 Ocak 2010 İstanbul Kültür Başkentinin resmi açılış günü olarak saptandı.31 Aralık 2010 a kadar sürecek olan etkinlikler de İstanbul un tanıtımı ön planda olacak. Dileğim, etkinlikler ve kalıcı sonuçları ile, İstanbul’a toplumsal olarak katılabilecek sanat ve kültürün yaşamlarımıza anlam katmasıdır.