“Kırık Kucaklaşmalar” aynı kadına aşık olan iki erkeğin tutkulu öyküsü

Sinema sanatında esinlendiği filmlerden, eski yapıtlarından, sadık kaldığı temalardan referans aldığı bu filmle, Almodovar 7. sanata dair kendini ifade etme fırsatı buluyor. Melodramdan komediye ve romantizme, türler arasında dolaşan senaryosu ne yazık ki inandırıcı değil.

Viktor APALAÇİ
20 Ocak 2010 Çarşamba

Bu zaafı Almodovar, kendine has sinemasal evrenini yansıtan yaratıcılığıyla, incelikli, mükemmeliyetçi, olgunlaşmış ve doyumsuz güzellikteki sinema diliyle aşıyor. Film, Penelope Cruz için de izlenmeyi hak ediyor

Kendine özgü ve kişisel bir dünya yaratarak, duygulara hitap eden, cinsel açıdan özgür, kırılgan, duyarlı ve mutluluk arayan karakterleri ile Pedro Almodovar, İspanyol sinemasının “L’Enfant Terrible”i.

30 yıllık kariyerinde, içeriğinde “Sinir Krizi Eşiğindeki Kadınlar”, “Annem Hakkında Herşey”, “Bağla Beni”, “Konuş Onunla”, “Dönüş”, “Yüksek Ökçeler” gibi başyapıtların da bulunduğu on alt› filmin ardından, sanatçı “Kırık Kucaklaşmalar / Los Abrazos Rotos” ile bize tipik bir Almodovar dünyası sunuyor.

Sinema sanatında esinlendiği, etkilendiği filmlerden, eski yapıtlarından, sadık kaldığı temalardan referans aldığı bu filmle, Almodovar yedinci sanata dair kendini ifade etme fırsatı buluyor.

Melodram kalıpları içinde işlenen konusuyla film, kör bir senaristin geçmişine uzanarak, aynı kadına aşık olan iki erkeğin tutkulu öyküsünü anlatıyor.

Volkanik bir ada olan Lanzorote’de bir trafik kazası sonucu görme kabileyetini yitiren film yönetmeni Mateo, on dört  yıl önce geçirdiği, unutmak istediği bu kazayı, geriye dönüşlerle anlatıyor.

Sekreteri iken ünlü bir sanayicinin metresi olan, yarı fahişe Lena, zengin sevgilisinin yapımcısı olduğu, Meteo’nun da yönettiği bir filmin çevrimi sırasında, iki erkek arasında kalıyor. Yasak aşkla ilgili bu tipik Almodavar melodramında, işlenen sayısız temanın içinde, yaratıcının sinema sanatı aşkı ön plana çıkıyor. Konu içinde konu, film içinde film anlatma geleneğini “Kırık Kucaklaşmalar”da sürdüren Almodovar, eski filmlerindeki motifleri, temaları, karakterleri senaryosuna yedirirken, Rossellini’nin “İtalya’da Yolculuk”, Louis Malle’in “İdam Sephası” başyapıtlarına saygı duruşunda bulunuyor.

TAM BİR “SİNEFİL FİLMİ”

Çeşitli sinemasal göndermelerden biri, evli bir kadın iken, İngrid Bergman’ın “Strombali”nin setinde tanıştığı Roberto Rosselini ile yasak bir aşk yaşaması ve bu ikilinin birlikteliklerini “İtalya’da Yolculuk” filmiyle sürdürmeleri.

Melodramdan komediye, romantizmden kara komediye, senaryosunda türler arasında dolaşan, Hitchcock’tan, Vincenten Minelli’ye, Douglas Sirke’e saygı duruşunda bulunan Almodovar tam bir ‘sinefil filmi’ne imzasını atıyor.

Yeşilçam karakterleri resmi geçidini andıran, renkli ve bol yan karakterli senaryodaki öykünün önemli zaafı, tümüyle inandırıcı olmaktan uzak hali. Bu puzzle vari, savruk, allak bullak ve karmakarışık senaryo, biricik aşkını yitirmesinden sonra hayata küsen, acı hatıralar denizinde kaybolan bir sinema yönetmeninin sürekli flashback’ler aracılığıyla anlatılan öyküsünü işliyor. Yeşilçam karakterleri dedik… Araba kazasında ölen yarı sekreter - yarı fahişe - yarı aktris, iki adamın arzu nesnesi bir kadın, o kazada kör olan ve kariyerini kör bir senaryo yazarı olarak sürdüren bir sinemacı, yıllar sonra meydana çıkan bir gayrimeşru çocuk...

KADINLAR KUVVETLİ, ERKEKLER ZAYIF

Cannes Film Festivali’nde, dünya prömiyerinin ardından eleştirmenler, filmin başrol oyuncularının kimyasının tutmadığından, senaryonun klişelere boğulmuş olmasından, Almodovar’ın  taze bir bakış açısı getirmediğinden şikayetçi oldular.

İlk dönem filmlerindeki delişmen tarzını terkedip incelikli, mükemmeliyetçi ve olgunlaşmış bir sinemaya geçen Almodovar, senaryosundaki zaafları, kendine has sinemasal evrenini yansıtan yaratıcılığıyla, doyumsuz güzellikteki sinema diliyle aşıyor.

Zamanın değiştirdiği hayatları, en büyük silahı olan flasback’ler eşliğinde, hiçbir zaman teklemeyen zengin uslubu ile anlatıyor.

Filmindeki tüm kadın karakterler sinemanın içinde çalışan kadınlar. Filmdeki kadınlar erkeklerden daha kuvvetli, erkekler daha zayıf ve kapalı. 50’li yıllarda kadınlar tarafından büyütülen bir çocuk olarak Almodovar, annesi ve etrafındaki kadınların kuvvetli bir karakteri olmasının etkisine tüm senaryolarına yansıtmış bir yönetmen.

İçiçe geçmiş sevinçleri, mutlulukları, hüzünleri, ihanetleri ve hayal kırıklıklarını, tutkun ve özgün bir sinema diliyle işlemedeki hüneri, Almodovar’ı her filmi merakla beklenen bir yönetmen yapıyor. Filmindeki alınyazısı, ölüm, suç, kıskançlık, nefret, intikam, iktidar, yazgı gibi temalar tipik Almodovar temaları. Kendisiyle dördüncü kez çalışan Penelope Cruz, Sophia Loren karizmasını yakalama hamlesinde önemli bir adım atıyor.