Makamların büyüsü MAFTİRİM ölümsüzleşti...

Maftirim külliyatı; 360 sayfalık kitabı, 4 CD ve 1 DVD’si ile bu dünyada tek ve kültürel değeri paha biçilmez! Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Araştırmaları Merkezi Sorumlusu Karen Gerson Şarhon koordinatörlüğünde, konularında uzman kişilerden oluşan uluslararası bir ekibin altı yıllık çalışması sonunda ortaya çıkan eser,  Türk Yahudi Cemaati’nin gelecek nesillere bırakabileceği en önemli kültür hazinelerinden

Tuna SAYLAĞ
13 Ocak 2010 Çarşamba

10 Ocak Pazar günü, Neve Şalom Sinagogu’nda düzenlenen törende Maftirim koleksiyonunun gerçekleşme macerasını, olayın yaşayan  kahramanlarının bir kısmının ağzından dinledik. Bu sayfada ise, farklı coğrafyalarda yaşayan bu kişilerle bağlantı kuran, projeye katılımlarını sağlayan, işi takip eden ve bence azmi ve çalışkanlığıyla çok büyük bir alkışı hak eden Karen Gerson Şarhon ile yaptığımız keyifli sohbeti bulacaksınız.

 ‘Maftirim’in tanımıyla başlayalım istersen...

Maftirim, aftara (sonra) kelimesinden gelir. Sadece Türk Sefarad Yahudilerine ait bir ilahi şekli, dünyada başka hiçbir yerde yok. İlk kez Osmanlı İmparatorluğu zamanında Edirne’de başlanmış söylenmeye. Tanrı’ya yönelik övgü, şükür, sitem gibi her türlü duygu ve düşüncenin şiirsel bir anlatımla Türk Müziği makamlarında  okunmasıdır aslında Maftirim. Esas olarak bu şiirlere verilen ad, zamanla bunları okuyan gruplara da verildi.

Prof. İsaac Jerusalmi, bu ilahilere paralitürjik diyor yani tamtamına dini değil, belki Türkçe’de dinimsi diyebileceğimiz ilahiler. Dua değiller ama örneğin Şabat duası sona erdiğinde Şabat bitimine kadar sinagogda bu ilahiler söyleniyor.Güftelerin çoğu anonim. Edirne Cemaati geçtiğimiz yüzyılın başında bir kitap basmış. Orada bine yakın şiir, elli-altmış  tane de makam var. Bu da bu ilahilerin ne kadar çok meşk edildiğini gösteriyor. Şiirlerin bazılarına kimin tarafından yazıldığı not edilmiş, bir çoğu ise akrostiş yapmış, mesela Moşe Bennatan gibi... Bazılarında ise sadece isim yazılı. Değerli rahmetli Hazanımız İzak Maçoro’nun kendi besteleri de var; söylenmesi oldukça zor bir parça olan “Uri Uri” bunlardan biri. Kâni Karaca bu parçayı Maftirim grupları ile söylermiş hayatta iken

 Bu ilahilerin güfteleri  nelerden söz ediyor genelde?

Temalar genelde Tanrı’ya ve Yeruşalayim’e (Kudüs) yapılan övgülerden oluşuyor. Bir nevi tasavvufi şiir diyebiliriz bunlara. Başlarda bu ilahilerde içerik, edebi değeri yüksek şiirlerden oluşur ve sözlere çok önem verilirdi. Ancak zamanla sufilerle  meşk ede ede besteler  ağırlık kazanmış ve insanlar müziği daha önemser olmuşlar. Böylece müziğin kalitesi çıkarken, güftenin edebi değeri biraz azalmış.

 Maftirim oldukça kapsamlı bir çalışma; proje nasıl gerçekleşti?

Bu projeyi bütün olarak Niso Albuher’e borçluyuz, çünkü daha 1987 senesinde aklına artık kaybolmakta olan bu geleneği bir şekilde belgelemek geldi. Rahmetli Hazan İzak Maçoro, Kanuni David Behar ki, o zamanlar maftirimin en büyük ustasıydı,  ve öğrencilerinden Hazan David Sevi bir araya geldiler. David Behar’ın önderliğinde, yanılmıyorsam Şişli Sinagogu’nda Nino Varon’a bir stüdyo kurduruldu ve altı ay kadar uğraşılarak bu ilahiler büyük makara teyplere kaydedildi. Bir müddet sonra da bu kayıtlar o zaman yeni çıkan kasetlere master  kayıt olarak aktarılınca Albuher, elindeki makaraları muhafaza edilmek üzere Hahambaşılığa teslim etti. Kendisinde kalan kopyaları da zamanı gelince CD’lere kaydetti. Ayrıca ilahilerin notalarını içeren bir de defter vardı kendisinde.

Bu kaydın varlığını daha önceden bildiğim ve Maftirimleri de tıpkı Zemirotlar gibi belgelemek için Osmanlı-Türk Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi kurulduğunda hemen Niso Albuher’i aradım. O da elindeki CD’leri ve diğer malzemeyi bana yolladı. Ancak esas makaralar Hahambaşılık binasının restorasyonu sırasında bir şekilde kaybolmuştu. Projeye adım attığumda öncelikle bunun hiç de kolay ve basit bir iş olmadığını anladım. O sırada İsrail’de yaşayan dünyanın tek Maftirim uzmanı ve Kudüs İbrani Üniversitesi Yahudi Müziği Araştırma Merkezi müdürü Prof. Edwin Seroussi ile görüşmüş ve kendisini de oldukça heyecanlandıran projemizden söz etmiştim. Maftirim şiirlerini de bir kaç dile tercüme edeceğimizi söyleyince bunun kolay bir iş olmadığını ve dünyada buna yetkin ancak birkaç ismin olduğunu söyledi. Biz de akademik bir çalışma hedeflediğimizden Seroussi’nin yönlendirmesiyle ABD’de yaşayan İstanbul- Kuzguncuk’ta doğup büyümüş, aynı zamanda haham olan, Ohio Cincinatti’deki  Hebrew Union College’in öğretim üyelerinden  Prof. İsaac Jerusalmi ile temasa geçtim. 16 lisan konuşabilen inanılmaz bir insan Jerusalmi, kendisine hayranlığım sonsuz. Ona projemiz ve öneminden söz ettim. Bizimle çalışmayı kabul etti, İngilizce ve Judeo- Espanyol’a mükemmel tercümeler yaptı. Bu arada  Prof. Jerusalmi’ye ulaşmadan önce yine Prof . Seroussi’nin uyarısıyla İbranice metinlerin daha doğru okunabilmeleri için noktalanmalarını sağlamak üzere Tel Aviv Üniversitesi Edebiyat Bölümü’nden Prof. Tova Beeri’ye başvurduk. 3-4 aylık bir çalışmadan sonra Prof. Beeri, bütün şiirlere noktaları koydu, biz de onları Prof. Jerusalmi’ye gönderdik. Kendisi çok güzel bir fontla İbranice tekstleri yazdı, ardından Sefarad okunuşuna göre okunuşlarını yazdı, İngilizce ve Judeo- Espanyolca tercümelerini yaptı, üstüne başlıkları özel taçlı harflerle yazdı. Kısaca olağanüstü bir çalışma ortaya koydu. Onun çevirilerinden yola çıkarak ben de Türkçe tercümeleri yaptım. Prof. Seroussi kitabımızın giriş yazısı olarak Maftirim hakkında bir makale kaleme aldı. Bunlar işin metin kısmı...

 Müzikleri nasıl halletiniz?

Müzik kısmına gelince; stüdyoya girerek mevcut CD’leri temizleyerek, track’ler koyarak normal CD formatına getirdik.Başta elle yazılmış sonra da bilgisayara geçirmiş olduğumuz notaları, AKM’nin Türk Sanat Müziği Şefi Fatih Salgar’ın uyarısı ile doğru nota programı olan Finale’de yazdım ve üç kez kontrol ettim. Fakat buna rağmen çalışmayı yine de bu işte ehil birinin tekrar gözden geçirmesini istedim. Böylece mükemmel bir hoca olan Udi Mahmut Özbay’ı bulduk. Kendisi 6 ay gece gündüz uğraşarak büyük bir titizlikle notaları kontrol etti, hatta bir çoğunu baştan yazdı. Çünkü ilk yazılımda usuller konmamıştı, ki bu büyük bir eksiklikti. Bunları tamamladı, metronom değerlerini ekledi. İnanılmaz bir iş yaptı ve sonunda kendi deyimiyle “sıfıra yakın hata”lı bir çalışma çıkardı. Ona borcumuz sonsuz .

Bundan sonra dizgi aşamasına geldik. Orada da Selin Estroti çok çalıştı. Kitap 360 sayfa; Maftirimin kendisi (63 şiir), notası, İbranice okunuşu, Türkçe, İngilizce ve Judeo-Espanyolca çevirisini kapsıyor. Sonunda günümüze kadar gelen bütün bu külliyat ya da Maftirim koleksiyonu diyelim bir kitap, 4 CD, bir DVD ile belgelenmiş durumda. Bundan sonraki nesiller  “Ah, artık bunları bilen yok, hiçbir şey kalmadı!” diyemezler, işte bütün kalan burada. okudu: Ağır bir müzik olmasına rağmen büyük üstatlar Maçoro, Behar ve Sevi, o kadar güzel okumuşlar ki, dinlediğinizde meditasyon yapabilirsiniz. Türk Sanat Müzikçilerinden kime dinlettiysem çok beğendiler.

Son derece zor, meşakkatli bir çalışma oldu ama çok şükür ki, bitirebildik. Bundan sonra tanıtım faaliyetlerine gireceğiz.

 DVD’de ne var?

Niso Albuher, büyük ricalarla o zaman bir de görüntülü kayıt yapmış, bir saatlik kadar. Maçoro,  Behar ve Sevi’yi Maftirimleri söylerken çekmiş. Bu resmen tarihi bir belge.

 Sefarad Araştırma Merkezi’nin bundan sonraki projeleri nelerdir?

Sırada Klara Perahya ile yaptığımız Türkçe / Judeo-Espanyol, Judeo- Espanyol / Türkçe sözlüğün yayınlanması var. Yakında gerçekleşecek. Ondan başka yine çok zor ve uzun soluklu bir proje bekliyor bizi: Meam Loez’in Latin harflerle basımı.