...Sevgi...

Violet ALALOF Köşe Yazısı
13 Ocak 2010 Çarşamba

Bu aralar her yol sevgiye çıkıyor. Çıkıyor da, gerçek sevgiyi deneyimliyor muyuz acaba?

Bizim çok sevdiğimizi düşündüğümüz ve çok sevdiğimizi hissettiğimiz kişilere karşı duyduğumuz hisse gerçek sevgi denebilir mi acaba?

Sevgi bir zorunluluk mu? Sevginin içinde kullanmak, yönetmek var mı? Zorlama var mı? “Onu çok seviyorum o yüzden benim dediğimi yaparsa mutlu olacağını biliyorum” diye baskı yapmak var mı? “Ailende herkesi sevmelisin ve iyi geçinmelisin” öğretisi var mı? “Beni annen veya baban olduğum için sevmelisin” var mı? “Benim çocuğum, istediğim gibi yetiştiririm” de ki sevgi nasıl bir sevgi? Elinden kaçıp gidecek korkusuyla korkutarak, baskı yaparak, kendini acındırarak davranmanın içinde gerçek sevginin kırıntısı dahi var mı? “Ben sensiz yapamam, seni çok seviyorum” cümlesinde gerçek sevgi mi yoksa yalnız kalma korkusu mu var?

 Karşındaki kişiye acıdığında orada sevgi var mı aslında? Acımak, üstün olduğunu kabul etmek değil midir? Çocuğunu “ seni dinlediği, iyi öğrenci olduğu, saygılı olduğu, toplum kurallarına uyduğu “ için mi seviyorsun? Ya bunların hiçbirini yapmazsa, gene sever misin?  Beklentinin olduğu yerde gerçek sevgiden ne kadar bahsedebiliriz? Beklentilerimiz karşılanmazsa o kişiyi eskisi kadar sevebilir miyiz acaba?  Etrafımızdaki kişilere fazla korumacı, baskıcı davranarak kendi olmalarına “sevgi “ adına izin vermediğimiz her olayda gerçek sevgi var mı acaba?

Bildiğimiz, bize öğretilen “sevgi” kavramı gerçek değil galiba! Her geçen gün gerçek sevginin,  bildiğimizden çok daha farklı olduğunu görüyorum. Her çalıştığım kişiyle sevgi kavramını bir kez daha sorgulayıp, kendi hayatlarımızda gerçek sevgiye yaklaşacak bir kapı daha açıyoruz.

Gerçek sevgi; çok hür, özgür, hafif, oyunsuz, dolansız, zorlama olmayan, olduğu gibi kabul eden, “ama”ları ve “rağmen”leri olmayan, herkese kendi olma hakkını veren, kullanmayan, yönetmeyen, acındırmayan, zorlamayan, olmalı ve lazımlarla uğraşmayan, beklentisiz, bağımsız; kimseyi kendine bağımlı kılmayan ( çocuklarımız dahil) ve aslında tek bir kişiye duyulan bir his bence. O tek bir kişi kim mi? “Kendimiz” .

Ancak kendini gerçek anlamda seven insan, başkalarını gerçek anlamda sevmeye bir kapı açabilir. Kendini olduğu gibi kabul eden, kendini yargılamayan, kendine acımayan, kurban rolünden çıkmış, merkezinde, dengede, kendini tam ve bütün hisseden, istediği hayatı yaşayan, hiçbir zorunluluğun gölgesinde bile durmayan, zorunluluk olduğu için değil kendi istediği için yapan, kendi sağlığının ve neşesinin herkesten daha önce gelmesinin önemini anlayan ( uçaklarda nefesi önce kendimize sonra çocuklarımıza vermemiz gerektiği örneğini hatırlayın) ) insan kendini seven insandır. Ve ancak bu insan diğerlerini sevebilir!!!

Kendimizi nasıl sevebiliriz peki? Bu başka bir yazı konusu. Onu da ileriki günlerde paylaşacağım. O güne kadar  şöyle bir başlangıca ne dersiniz: Aynanın karşısına geçin . Gözlerinizin içine bakarak “Başkasının sana yapmasını istemediğin hiçbir şeyi bundan sonra sana yapmayacağım!” diye kendinize bir söz verin.

 Ne yaparsam kendimi severim sorusu üstünde düşünün ve o gerçek duyguya, güzel hisse bir adım atın.

Kendinizi sevin, çevrenizdekileri de gerçek sevgiyle sarın!

Kendimi ve sizleri çok seviyorum…