Psikopat evlatlık

Şeytani bir çocuğun evlatlık olarak girdiği eve ne kötülükler yapabileceğini, kendisine kucak açan ailenin hayatını nasıl kabusa çevirebileceğini anlatan filmin senaryosu mantık hatalarıyla dolu. “Kötülüklerin kaynağı Rusya’dır” paranoyasının tekrarlanması, tüm saçmalıklara tuz biber ekiyor

Viktor APALAÇİ
18 Eylül 2009 Cuma

Kısır bir yaz sezonunda geçen hafta vizyona giren üç filmin en iyisi olarak “Evdeki Düşman / Orphan”ı yazmak hüzün verici.

Sorunları olan bir ailenin evlatlık aldıkları kızın, hiçbirşeyin durduramadığı, engel tanımaz, küçük bir çocuk görünümündeki bir psikopat çıkmasıyla, yaşadıklarını anlatan film, “kötü tohum” temalı filmlerin bir yenisi.

Bu sinir bozucu ve izleyicinin sabrını taşıran filmin temel sorunu, zeka seviyesi düşük, boşluklar ve saçmalıklarla dolu, özensiz senaryosu.

Korku-gerilim filmlerinin bir alt janrı olun “kötü çocuk” filmlerindeki hemen tüm klişelerine ve ticari özelliklerine yer veren bu hayal ürünü senaryo inandırıcı olmaktan çok uzak.

Şeytani bir çocuğun evlatlık olarak girdiği bir eve ne kötülükler yapabileceğini, kendisine kucak açan bir ailenin hayatını nasıl kabusa çevirebileceğini anlatan senaryo mantık hataları dolu.

Bacak kadar boyuyla, evlatlık kızın etrafında estirdiği terörün olabilirliğine ancak çok saf izleyiciler ikna olabilir.

Üstelik evlatlık kızın Rusya’dan gelmiş gösterilmesi, Hollywood’un bilinçaltından her fırsatta Demirperde ülkesi paranoyasını dile getirmesi, “kötülüklerin kaynağı Rusya’dır” klişesinin tekrarlanması, tüm saçmalıklara tuz biber ekiyor. Çocuğun Rus kökenli olması, Hollywood’un “Amerikan ailesi tehdit altında, aman aramıza yabancılar girmesin” paranoyasının bir ürünü.

Üçüncü çocukları ölü doğan bir ailenin sevgilerini yetim bir çocuğa verme kararı aldıktan sonra yetimhaneden bir bebek alacaklarına, tercihlerini 11 yaşındaki bir çocukta kullanmaları bir başka manasızlık.

İZLEYİCİNİN ZEKASINA HAKARET EDEN SENARYO

Başrolünü Paris Hilton’un oynadığı “Mumya Evi / House of Wax” filminden tanıdığımız, Barselona doğumlu İspanyol Yönetmen Jaume Collet-Serra, “Evdeki Düşman”ın kötü senaryosunu, düşük tempolu, ama sinemasal açıdan başarılı bir mizansenle işliyor.

Alkol sorunu nedeniyle geçmişte küçük kızının hayatını tehlikeye atmış, sonraları tedavi görüp alkolden uzaklaşmış bir  annenin hayata dönüşü, gibi ilginç olabilecek bir konuyu es geçen senaryo, özensizlik dolu, saçma sapan bir senaryo.

Mimar baba, yetimhane ziyareti sorasında son derece başarılı resimler çizen ve kendisine akıllıca cevaplar veren Rus asıllı yetimin zekasına ve yeteneklerine vurulur. Çocuğun karanlık yanlarını farkeden karısının ve çocuklarının tüm uyarılarına rağmen yaşanan bir ölüm olayına rağmen, baba yetim kızı korumaya devam eder.

Neredeyse kör ve sağır taklidi yapan, tam gafil olan ve babalık sağduyusuna sahip olmayan baba, izleyicinin sinirleriyle, oynuyor. İyi bir aktör olarak tanıdığımız Peter Sarsgaard’ın izleyicinin zekasına hakaret eden bu rolü oynamayı kabul etmesine şaşırdım.

Eve girdiği günden itibaren felaketlere yol açan, insanları kolayca öldürebilen, her türlü vahşete çekinmeden başvurabilen psikopat küçük kızın tuhaflığını görmeyen bir baba, bildiklerini bir türlü açık etmeyen iki kardeş, sinirlerle oynuyor.

Film (hamilerin görmemesi gereken) oldukça grotesk, abartılı, kanlı bir doğum sahnesiyle açılıyor. Kabus olduğunu öğrendiğimiz, hoş olmayan bu sahnenin filme katkısı yok. Ölü doğum yapan müzik öğretmeni Kate (Vera Farmiga) ve mimar kocası John (Peter Sarsgaard) bu boşluğu doldurmak için yetimhaneden bir çocuğu evlat edinmeye karar verirler.

Çok yetenekli ve akıllı gözüken, içine kapanık ve gizemli çocuk olan Esther (Isabelle Fuhrman) aslında kriminel bir karakterdir, karanlık yanları evde ve okulda açığa çıkar. Asıl kimliğini soruşturan yetimhane müdüresi rahibeyi acımasızca öldürür.

SAÇMA BİR “SÜRPRİZ FİNAL”

John’un himayesindeki Esther, yeni ailesinin tüm bireylerin birbirine düşürür, entrikaları aile içerisinde çatlaklara neden olur. Kate’in Rusya ile temas kurup Esther’in gerçek kimliğine ulaşmasından sonra, film şaşırtıcı ve sürpriz bir final ile noktalanır. Bu final, tahmin edilmesi zor ama saçma ve inandırıcılıktan uzak sürprizi ile izleyiciyi tatmin etmiyor.

“Kötü tohum” Esther’de Isabelle Fuhrman, sanki bu rol için yaratılmışcasına ince oyunculuğuyla öne çıkıyor, Hollywood’un Dakota Fanning ve Abigil Breslin gibi ünlü çocuk oyuncularının arasına giriyor.

Alkol sorununu terapiyle çözmüş anne rolünde, Martin Scorcese’nin “Departed”ından hatırladığımız Vera Farmiga etkileyici bir performans çıkarıyor.

Şeytani davranışlı çocukların saçtığı dehşeti ele alın filmlerin öncüsü, Mrvyn Le Roy’un 1956 yapımı “The Bad Seed / Kötü Tohum”uydu. Sinema tarihinde bu konuda öne çıkan filmler, “Şeytan / The Exorcist” (1973), “Lanetliler Kasabası / The Village of the Damned” (1960) “Kehanet / THe Omen” (1976), “İyi Evlat / The Good Son” (93) ve bu yaz izlediğimiz “Histeri / The Childeren”.

Evlat edinmeye niyeti olanlar “Evdeki Düşman”ı izledikten sonra, korkarım ki kararlarını bir daha gözden geçirecekler.

“ORPHAN / EVDEKİ DÜŞMAN” 

YÖNETMEN: Jaume Collet-Serra SENARYO: David Johnson Müzik: John Ottman OYUNCULAR: Vera Farmiga, Peter Savsgaard, Isabella Fuhrman, CCH Pounder, Jimmy Bennett, Margot Martindale