Reenkarnasyon’a inanıyor musunuz?

<p class="MsoNormal"><span>Düşünen insan için evrene ve yaşama dair açıklamalar bulmak bir içgüdü olsa da, dinin bu konudaki açıklamaları birçokları için kaynak oluşturmakta. Michael Levin’in “Yahudi Ruhaniliği ve Mistisizmi” kitabı, Yahudilikte reenkarnasyon, sayıların anlamı, Kabala, dualar ile öğretileri ve birçok konuyu Yahudi olan ve olmayanların anlayabileceği bir şekilde anlatan başarılı bir eser</font></span></p>

Perspektif
9 Eylül 2009 Çarşamba

David OJALVO


İnsan, düşünebilen ve düşünebildiği kadar da varlığını anlamaya çalışan belki de tek canlı türü. Yaratılışını, içinde bulunduğu dünyayı, tarihi, yaşamını, bedenini, kısacası aklının erebildiği her şeyi… Bu süreçte de insanlık çeşitli kaynaklardan yararlanmakta, bilime, felsefeye veya dine başvurmakta, kimi sorular ile arayışlar yüzyıllardır gücünü ve yerini korumakta. Kaldı ki soruların ve arayışların olmadığı bir dünyayı da hayal edebilmek kolay değil. Bu bilgi açlığı ve merak duygusu, yarını ve yaşamı anlamlı kılıyor olabilir.

“İnananın sadece Tanrı’nın varlığını açıklaması gerekir. Ateist geri kalan her şeyi açıklamak zorundadır,” diye bir değişi aktarsa da Michael Levin, “Yahudi Ruhaniliği ve Mistisizmi” adlı kitabında, bu cümle kolaya kaçmak gibi görünüyor. Evrene ve yaşama dair açıklamalar da bulmak, içgüdüsel bir kaygı niteliğinde.

Gözlem Yayınları’ndan dilimize Estreya Seval Vali’nin başarılı çevirisi ve notlarıyla 2006 yılında kazandırılan “Yahudi Ruhaniliği ve Mistisizmi” adlı kitabı Gila Erbeş, gazetemizin 7 Haziran 2006 sayısında kısaca tanıtmıştı. Bu yaz okuma şansım olduğu üzere bu yazımda, kitabı daha geniş bir biçimde tanıtmak ve kitabın bazı bölümlerinden alıntıları paylaşmak istiyorum.

Yahudi olan veya olmayan herkese yönelik yazılmış bu kitabı, dine hâkim olanlar daha rahat okuyacaklardır. Kitabı ele aldığımda, çok sayıda şaşırtıcı mistik ve ruhani metinle karşılaşmayacağımı tahmin ediyordum. Sonuçta bu çekici başlığın altında, klasik ezber kalıplarından farklı olarak, okur ile Yahudilik arasındaki bağı pekiştirmenin amaçlandığı açıktı. Günümüzde bir metnin, bir kitabın başlığı ne kadar çekici ise, diğer çalışmaların arasından sıyrılıp, okura ulaşma şansı o denli artmakta. Elbette bu, kitabın yeni bilgiler ve şaşırtıcı, düşündürücü paragraflar içermediği anlamına gelmiyor.

Beş bölüme ayrılan kitapta yazar, okurla birlikte “Yahudilik ruhani midir?” sorusuna, Tora’dan bölümler eşliğinde yanıt arıyor; kavramları, bayramları ve Yahudilik tarihinden önemli olayları bu çerçevede inceliyor. Bir bölümde, son dönemde popüler kültüre malzeme olmuş Kabala’ya kısaca değiniyor. Öyle ki Kabala ve Zohar için, “Bu konuda bilgi sahibi olanlar konuşmaz, konuşanlar ise konuyu bilmez” diyor. Yaklaşık 280 sayfa olan kitap rahat bir biçimde okunuyor ve metinler arasındaki “Esprili Sözler”, “Mistik Anlar” ve fıkralar okuma sürecine keyif katıyor.

Michael Levin, Tora’nın insanı zayıf ve güçlü yönleriyle birlikte yansıttığına dikkati çekiyor. “Tora, Yahudilerin atalarının hatalarını en ufak ayrıntısına kadar anlatır. Yahudiler ahlaki açıdan saf, fiziksel olarak güçlü ve psikolojik olarak sağlıklı bir ırktan geldiklerini hiçbir zaman iddia etmemiştir. Yeri geldiğinde ürkek, güvenilmez, sert enseli ve inatçıydılar,” diye yazıyor. Bir noktadan sonra insanın, dini ne olursa olsun iyi ve kötü yönleriyle bir bütün olduğunu hatırlatıyor bu cümle. Aynı zamanda yazar, insanın otoriteyi sorgulamasının bir sorumluluk olduğunu dile getiriyor. Nuh’ın, yaklaşmakta olan ve ailesi hariç, geriye kalan herkesin öleceğine direnmemesine ve gemisini inşa etmesine karşılık, Avraam’ın Sedom ve Amora şehirlerinin kurtulması için yaptığı pazarlığı çarpıcı bir örnek olarak sunuyor.

“Kimse mükemmel değildir” alt başlıklı bölümde, yazar, olumlu düşünmek kavramına değiniyor. Günümüzde “Olumlu düşünmek” bir slogan haline gelmiş durumda. Oysa insanın gerçekleşmesini istediği durum hakkında konuşması kavramı, 3,000 yıldan eskiye dayanmakta.

“Tanrı ile insanlar arasında” adlı üçüncü kısımda, duaların türleri tanıtılmakta ve onlara dair okur içgörü kazanmakta. Yine Yahudi tarihinden önemli hahamlar ve onların öğretileri kısaca özetlenmekte.

Eserin en ilgi çekecek bölümlerden biri, yazarın Kabala’ya ayırdığı sayfalar. Kabala öğretiminin, bir zamanlar Tora ve Talmud öğrenimi almış, 40 yaşın üzerinde erkeklere verildiğini ve öğretinin belli bir olgunluk gerektirdiğini ifade etmekte ve Kabala’nın cazibesini, hiçbir kural içermemesine bağlamakta. Yazar bu konuda, “Bilgilerin çoğu, Kabala’yı popüler hale getirenleri, isim veya para yapmaya çalışan kişiler gibi görme eğilimdedir” cümlesiyle hassasiyetini paylaşıyor. Popüler eğilimleri düşündüğüm zaman, Kabala daha çok bir merak, heyecan ve heves olarak görünüyor bana. Bu noktada, Kabala’dan insanlığın yararına çıkarımlar varsa, yüzyıllar için bu çıkarımların insanoğlunun yaşamına geçmiş ve gelecekte de geçeceğine kanaat getirmek, bugün için bana anlamlı gelen bir düşünce.

Yahudi ruhaniliği ve mistisizmini anlama yolunda, zamanın sonu ve gelecek dünyaya ayrılan bölüm heyecan verici. “Günümüzde ilk öğrenimleri benimki kadar kısıtlı olan Yahudilerin çoğu, Yahudiliğin yaşam sonrasına, reenkarnasyona, cennete ve öldükten sonra hayatımızın yargılanacağına ve bütün dünyayı değiştirecek bir kurtarıcıya inandığını hiç bilmez,” diyor Michael Levin. Öyle ki, bu yargılama sırasında, “yaşamın gerçekten tadına varıp varmadığı” dahi sorulacaktır ve sonuç ne olursa olsun Yahudilik, ebedi bir cehennem mahkûmiyetine inanmaz. Yine ABD’deki Yahudilerin %85’i yaşam sonrası fikrini kabul etmeyen Yahudilik dallarına mensup…

Gematriya: Rakamlar asla yalan söylemez” bölümde İbranice’deki harflere karşılık gelen sayısal sistemler ve bu sistemler aracığıyla bulunan sonuçlardan örnekler verilmekte. Bu örneklerin mistik mi yoksa tesadüf mü olduğuna her okur, kendi karar verebilir. Yazar da bu konuda samimiyetini şu cümlelere ortaya koymakta: “Gematriya ile tanışan herkesin bundan çok etkilendiğini söylemek mümkün değildir. Geleneksel görüşe sahip birçok Yahudi, Gematriya’ya, zaman zaman ilginç sonuçlar ortaya koyan, ancak kişinin inanç ya da dini uygulamalarını hiçbir şekilde etkilemeyen bir çocuk oyunundan biraz fazlası gözü ile bakar.

Geçtiğimiz sene, bir grup halinde, bir hahamımızla gerçekleştirdiğimiz sohbette, arkadaşlarım Yahudilik ile bağlarını paylaşırken, yer yer yapamadıklarına, yerine getiremedikleri dini vecibelere değinmişlerdi. Hahamımızın o gün belirttiği önemli bir noktanın altını yazar da çiziyor. Yahudilikte, kişinin “yeterince Yahudi olmadığına” veya “fazla Yahudi” olduğuna karar verme gücüne sahip merkezi bir otorite yoktur. Dinin güzelliği, bir parça da, seçme özgürlüğünün bulunmasından gelmekte.

Kitabın sonlarına doğru Yahudilikte önemli günler ve bayramlar tanıtılmakta ve Yahudiliğin ruhaniliğini keşfetmek için, öğrenimin önemi vurgulanmakta. Açıkçası yer yer bazı kavramların oldukça ortalama bir şekilde ele alındığını gözlemledim.  Yazar günümüz dünyasına ve bireyin içinde bulunduğu duruma kimi bölümlerde anlayış geliştirirken, kimi paragraflarda empati kaybolmakta ve yazarın vurguladığı “seçme özgürlüğüne” rağmen, birey-din ilişkileri açısından okur sıkıntı hissedebilir.

Günümüzde dinin ve dine dair değerler, oldukça hassas bir konu. Çeşitli kalıplar, ezberler, suiistimaller, algılamalar veya zorlamalar, bireyi basit bir merak duygusundan dahi soğutabilmekte. Bu kitap, ilgi uyandırdığı kadar, nispeten klasikleşmiş kalıplardan farklı bir yaklaşımı benimsiyor. Hayatı anlama sürecinde, din bilgisi farklı bir bakış açısı sunuyor ve bu bilgiler aynı zamanda bir kültürdür de… Bu birikimi doğru bir biçimde yaşatmalı…

Yazımı sonlandırırken, “Yahudi Ruhaniliği ve Mistisizmi” kitabından seçtiğim birkaç cümleyi daha okurlarımın ilgisine sunuyorum…

  Yahudiler binlerce yıl boyunca Tanrı’nın, evreni sevgi duygusundan ve bu sevgiyi başkalarıyla paylaşma ihtiyacından yarattığına inanmıştır.

  Rabi Sforno, kötüleri cezalandırmanın Tanrı’nın en önde gelen amacı olmadığını yazar. Tanrı, yanlış yapan insanların değiştiğini görmek ister.

  Geleneksel Yahudilik, bu yaşamda haksız yere çekilen acıların, olam aba, yani gelecek dünyada fazlasıyla telafi edileceğini öğretir.

  Bir yoruma göre insanlık tarihi sadece 6000 yıl sürecek. Yahudi takvimine göre elli sekizinci yüzyılın ortalarındayız. (…) Maşiah, Yahudi takviminin altı bininci yılında her halükârda gelecek. Yahudiliğin mistik öğretilerine göre dünya 1.000 yıl boyunca “onarım için kapanacak” ve bu süre zarfında insanoğlunun neden olduğu zararlardan arınacak.

  İyi niyetle hareket ederek, iyi bir edim gerçekleştirdiğimizde, en güçlü meleği yarattığımız söylenir.

  Bir nesil dürüst ise, bu yüksek dürüstlük seviyesinden bütün dünya yararlanır.