“İki aylık Gestalt eğitim programına katıldım ve hayatım değişti”

Eğer Gestalt bakış açısı ile “farkındalık nedir?” merak ediyorsanız 12 Eylül 2009 tarihinde Akatlar Kültür Merkezi’ne davetlisiniz. Klinik Psikolog Doç. Dr. Hanna Nita Scherler, Gestalt ile tanışmasının ve bu felsefeyi kişisel, profesyonel hayatında uygulamaya başlamasının 20. yıldönümünü kutluyor.

Virna BANASTEY Yaşam
26 Ağustos 2009 Çarşamba

“İki aylık bir eğitim programına katıldım, hayatım değişti” diyen Nita Scherler, 12 Eylül’deki kutlama etkinlikleri ile de “en büyük hayalim” dediği projesini gerçekleştirmenin arifesinde: “Sokaktaki kişiyi de Gestalt ile tanıştırmak”. Nita Scherler’le, Gestalt felsefesini ve “herkes katılmalı” dediği etkinliklerini konuştuk.

Gestalt felsefesi/ bakış açısı ile nasıl tanıştınız?

Klinik psikolojide master derecemi aldıktan sonra çok değerli bir hocamın yönlendirmesi ile ABD’de, Cleveland’daki Gestalt Institute of Cleveland’a giderek, iki aylık yoğun bir yaz programına katıldım. Gestalt ile tanışmam böyle oldu. Bu bakış açısı kısa zamanda hayatımda o denli yoğun ve olumlu farklılıklar yaratmaya başladı ki, bu alanda eğitim almaya mutlaka devam etmem gerektiğine inandım ve ABD’de doktoramı yaparken, bir yandan da bu enstitüdeki programlara katılmaya devam ettim. Yıllar içinde, kendimi, diğer insanları ve çevremdeki her şeyi farklı algılayıp anlamlandırmamı sağlayan bu eğitimin tutkunu ve hararetli bir misyoneri oldum. Gündelik ve profesyonel yaşantıma soktuğum bu bakış açısını, eğitim seminerleri vererek ve yönettiğim grup çalışmalarında kullanarak başkalarının hayatlarında da belirgin farklılık yaratacak platformlara taşıdım. Gestalt bakış açısının, bireysel, çift ve kurumsal danışmanlık hizmetlerime ve üniversitede verdiğim derslere yansımış olması, öğretmeye ve yaygınlaştırmaya çalıştığım olguyu özümsemiş olduğumun en belirgin kanıtıdır.

Gestalt felsefesinin temelinde ne vardır?

Gestalt bakış açısının temelinde “farkındalık kazanmak” vardır. Farkındalık üç alana, duygularımıza, düşüncelerimize ve kendi bedenimize yönelik olarak kazanılır. Gestalt ile tanışmadan önce, mesela, “çok sevinçliyim” dediğim zaman, sevinçli olmanın düşünsel, duygusal ve fiziksel boyutları olduğunun farkında değildim. Sevinçli olmak bir “hal”dir ve bu halin bedensel, düşünsel ve duygusal boyutları birlikte devinirler. Bunu anlamak çok önemli. Oysa gündelik yaşamda insanlar çoğunlukla sadece düşüncelere odaklanıyor, duyguları ve bedende yaşananları önemsemiyorlar.

Deneyimlerimizin, yaşantılarımızın, düşünsel, duygusal ve fiziksel boyutu olduğunun farkına varmak bize ne fayda sağlar?

Bütünü tam olarak görmeyi sağlar. Olanın sadece bir kısmına baktığınız zaman kendinizi tanımakta, başkalarını anlamakta ve olup bitenleri açıklamakta eksik kalırsınız. Bu da hareketlerinizi, kararlarınızı eksik bir temele oturtmak anlamına gelir. Gestalt her bir bütünün parçalardan oluştuğunu ve parçalarla bütün arasındaki sihirli ilişkiyi öğreterek işe başlar. Bir örnek vermek gerekirse: Herhangi bir olumsuz düşünce üretildiğinde buna genellikle olumsuz duygular ve kasılmış kaslardan oluşan bir fiziksel hal eşlik eder. Düşünce-duygu-beden bütünlüğünün farkındalığı, bir detektör vazifesi görebilir. Çoğu zaman insan olumsuz düşünce üretmeye başladığının farkında değildir. Ama bunun duygusal ve bedensel olumsuz izdüşümlerinden yakınır. Gergin kasların veya çökkün ruh halinin olumsuz düşüncelerle akranlığının bilinci, kişiye, kendisi ile çalışmada esneklik kazandırır. “Olumsuz düşünce”yi olumluya çevirmek her zaman kolay olmayabilir. Oysa “beden” rahatlatılabilirse, duygu ve düşünceler de bedendeki rahatlığa eşlik edeceklerdir. Özetle, yaşamın birbiri ile ilintili boyutlardan oluştuğunun bilinci, insana, o boyutlardan kendisi için en çalışılabilir olandan başlama esnekliği kazandırır.   

Gestalt bakışı başka insanlarla ilişkilerinizde ne gibi farklılıklar yaratıyor?

Gestalt “Önce birey olarak bütünleşin, sonra başkalarıyla buluşun” der. İşe kendimden başlamayı öğrendim. Gestalt ile tanışmadan önce ilişkilerde sorun yaşadığım zaman, çoğunlukla karşımdaki insanın neyi yanlış yaptığına odaklanırdım; düşüncelerim onu yargılamaya yönelik olurdu. Ancak Gestalt ile tanıştıktan sonra, her deneyimde insanın kendisi ile ilişkide olduğunu, yaşanan ve karşılaşılan her olgunun aslında insanın kendi yansımaları olduğunu anladım. Bunun anlamı şu; sorun yaşanan her olgu-durum, aslında insanın kendisini geliştirmesi için bir fırsat. En fazla sorunu nerede yaşıyorsam, en fazla orada kendimi geliştirme fırsatı yakalamış oluyorum. Başkasında tepki duyduğum olgu, kendimde henüz tanışmadığım veya kabul etmediğim olgudur.  Böyle bir bakış açısı tüm hayata yaklaşımımı değiştirdi. Özellikle meslek hayatımda bana çok büyük bir esneklik kazandırdı.

Düzenleyeceğiniz etkinlikleriniz çerçevesinde katılımcılara neler sunmayı hedefliyorsunuz?

Benim Gestalt ile tanıştıktan sonraki en büyük hayalim, “sokaktaki insana” Gestalt felsefesini anlatabilmek, farkındalık düzeylerini geliştirebilmek oldu. Çünkü bence farkındalık düzeyinin değişmesi demek bilincin gelişmesi demek. Bilincin geliştiği bir toplum, farklılıklara daha esnek bakabilen, daha gelişmiş bir toplumdur. Dolayısıyla 12 Eylül’deki faaliyetim herkese açık, katılım için herhangi bir ön şart yok. Nasıl bir etkinlik hazırladığıma gelince de, teorik bilgi içermeyeceğini söyleyebilirim. Etkinlik, sanatla, üçüncü boyutla, Gestalt felsefesini yansıtmayı amaçlıyor. Gestalt’ın temel kavramlarının dansla, beden hareketleriyle, skeçlerle aktarılmasını içeriyor. Her temsil öncesinde izleneceklerin Gestalt felsefesinde hangi ögeleri yansıttığına ilişkin kısa ve merak uyandırıcı paylaşımlarım olacak. Temsillerin sonunda, ABD’nden ve İsrail’den davet ettiğim altı Gestalt uygulayıcısı, tüm izleyicilerin katılabileceği farkındalık geliştirici basit alıştırmalar yönetecekler. Ayrıca, farklı mesleklerden on beş kişinin hazırladığı Poster sunumları ve sohbetleri de yer alacak. Bu kişiler, Gestalt felsefesini meslekleri ile nasıl ilişkilendirdiklerini ve Gestalt yöntemlerini mesleklerinde nasıl kullandıklarını paylaşacaklar.

Daha fazlasını talep edenler için, 13 Eylül Pazar günü, ABD’nden gelen iki ve İsrail’den gelen dört üstat tarafından dört ayrı çalışma atölyesi yapılacak. Etkinliklere ilişkin ayrıntılı bilgi edinmek için www.hannascherler.com adresindeki “duyurular” bölümü ziyaret edilebilir.

13 Eylül’de Taksim Cartoon Otel’deki etkinliklere de herkesi bekliyorum. Her yaştan herkes gelebilir. Bu günde, farklı konular üzerinde çalışacak yurt dışından gelen altı meslektaşım, dört ayrı workshop sunacak. Bunlardan biri beden - zihin birlikteliğine odaklanacak; zihnimizde yaşadıklarımızın bedenimize izdüşümleri ya da bedenimizde yaşadıklarımızın zihnimize izdüşümleri… Bir diğeri, gündelik yaşamın barındırdığı kutuplara odaklanacak. Kutuplardan kasıt, daha öncede belirttiğim gibi, ‘en fazla tepki verdiğimiz şey, bizi en fazla geliştirecek olan fırsattır’. Workshop, bunun üzerine odaklanacak. Bir diğer çalışma, kendimizi geliştirme yolculuğunda, kendi kendimizle çalışırken, ne gibi yöntemler kullanabiliriz? ‘Deneyler-experiment’ başlıklı workshop da buna odaklanacak.  Bir diğer workshop da insanların kendi felsefeleri ile ilgili olacak. Hangi meslekten olursa olsun, insanların kendilerini hayatta konumlandırırken sadık kaldıkları bir felsefeleri vardır. Bu sadık olduğumuz felsefe, fazla düşünmeden de söylediklerimizde kendisini gösterir. Bu workshop’da doğaçlama olarak söylediklerimizden ve yaptıklarımızdan, sadık olduğumuz felsefenin ne olduğunu anlamaya çalışacaz. Çalışmaların tümünü tavsiye ederim.

Herkesi beklediğinizi söylediniz ama özellikle kimlerin bu etkinliklerden daha çok yararlanabileceğini düşünüyorsunuz?

Böyle bir ayırım yok. Herkes dinlediği, gördüklerini duyduklarını içine çekebildiği kadar yararlanabilir. Bunun uymayacağını düşündüğüm kimse olduğunu sanmıyorum, yeter ki kapılarını açsın, içeri kabul etsin. Gestalt’ın çok kabullenici, çok bütünleştirici, hatta Mevlana’nın felsefesi ile çok örtüşen bir felsefe olduğuna inanıyorum.

Gestalt öğretisinin yanı sıra şirketlere de danışmanlık veriyorsunuz. Şirketlere verdiğiniz danışmanlık neyi kapsıyor?

Şirketlere yaptığım danışmanlığı ben ‘süreç müdahalesi’ olarak adlandırıyorum. Örneğin bir şirket, yönetim kurulunda yaşadığı çatışmayı çözmede desteğe ihtiyaç duyuyor diyelim. Böyle bir durumda ben birkaç kez yönetim kurulu toplantılarına misafir olarak katılıyorum. Bunu yaparkenki amacım veri toplamak oluyor. Ne söylediklerine değil, nasıl söylediklerine odaklanıyorum. Yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkide tekrarlanan davranış kalıplarını belirliyorum. Ve sonra da onlara ayna tutuyorum. Diyorum ki, “Ne söylediğin değil de nasıl söylediğin önemli. Diyelim ki, sen hep emrederek konuşuyorsun, ya da sen her toplantıya geç kalıyorsun veya her toplantıdan önce çıkıyorsun. Ne oluyor? Bu davranış kalıplarına bakalım?” Bu şekilde onları süreç çalışmaya davet ediyorum; içerik çalışmaya değil. Süreç müdahalesi dediğim olay bu. Bunun dışında genellikle üst düzey yöneticilere coaching hizmeti veriyorum.

 Çiftlere de danışmanlık yapıyorsunuz. Günümüz çiftelerinin öne çıkan, çok sıklıkla gördüğünüz sorunları nelerdir?

Bunu günümüz olarak cevaplamayayım çünkü bence asırlardır devam eden çok temel bir sorun var: “Ben haklıyım, benim bakış açım doğru olandır; sen haksızsın, sen değişmelisin” görüşü. Bunu da Gestalt bakış açısı ile çok güzel örtüştürebiliyorum. En çok bağırılan yer, insanın kendisini en çok geliştirebildiği yerdir. Ama bunun için önce insanın karşısındakini değiştirmek yerine, içinde bulunduğu konuma gelmekte kendisinin de payının olduğunu sorgulamaya hazır olması lazım.

 

DOÇ.DR. HANNA NİTA SCHERLER KİMDİR?

Birey ve çiftlere danışmanlık yapan, meslektaşlarına eğitim ve süpervizyon sunan ve farklı zeminlerden kişilerin oluşturduğu gruplara kişisel gelişim eğitimi veren, serbest çalışan bir klinik psikologdur. Aynı zamanda, Bilgi Üniversitesi’nde sözleşmeli olarak ders vermektedir. Hanna Scherler Boğaziçi Üniversitesinde, İş İdaresi-Pazarlama dalından mezun olduktan sonra, aynı üniversitede Sosyal Psikoloji ve Klinik Psikoloji dallarında MA programlarını tamamlamış ve ABD Santa Barbara’da Fielding Graduate Üniversitesi’nden Klinik Psikoloji dalında doktora derecesi almıştır. Gestalt bakış açısını bir yaşam felsefesi olarak sunduğu eğitim programlarının, 20 yıl içinde üç yüzü aşan katılımcısı olmuştur. Bu bakış açısının temelini oluşturan evrensel bilinç kavramına ilişkin çalışmalar sürdürmektedir. Avrupa Gestalt Terapi Derneği üyesi olan Scherler, aynı zamanda, Avrupa Psikologlar Dernekleri Federasyonu (EFPA) tarafından verilen “Psikoterapi Uzmanlığı olan Avrupa Psikologu” unvanını taşımaktadır ve Türkiye’de bu unvanın edinilmesi sürecini yönetmek üzere kurulmuş olan Ulusal Değerlendirme Komitesi üyesidir.