Devarim

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
22 Temmuz 2009 Çarşamba

Toplumun yaşadığı olumsuz olaylar hafızalardan kolay kolay silinmezler. Her ne kadar insanoğlu olumlu şeyleri hatırlamaya daha meyilli ise de toplumu derinden sarsan olayların da unutulmadığını ve derinlerde bir yerde iz bıraktığını görüyoruz. Her yıl aynı şekilde andığımız ve bir daha seneye kısmetse anmayacağız ama kutlayacağız (gelecekte Tişa Be Av günü bir bayram olarak kutlanacaksınız) dediğiniz Tişa Be Av günü de Yahudi toplumunun yaşamında böylesine önemli bir gündür. Toplumun kendini laik olarak nitelendiren dindar olmayan kesimi bile bu gün yaklaştığında “ne zaman domates ve yumurta yenir” (İzmir geleneklerine göre) veya “ne zaman denize girilmez” gibi sorularla bizleri aramakta ve dolaylı da olsa bu günün bilincinde olduklarını göstermektedir.

Her yıl bu zamanlarda özellikle dindar Yahudiler’in matem havasına bürünmeleri nedensiz değildir. Birinci ve ikinci Bet Amikdaşlar’ın, ‹spanya’dan son çıkan kişi ile galut betoh galut (diaspora içinde diaspora)nın başlamasının, Betar kalesinin düşerek 1878 yıllık pasif ama çileli bir direniş zamanının başlamasının ve atalarımızın Erets Yisrael’e kırk yıl süre ile girmelerinin ertelenmesinin yası tutulmaktadır bu günlerde. Yahudi toplumu açısından olumsuz olarak nitelendirilen ne kadar olay varsa birçoğu bu zamanda cereyan etmiştir. Özellikle galutun daha da acı hissedildiği ve Erets Yisrael’de bir devletin var olmadığı zamanlarda okunan Kinot yani ağıtlar gerçekten de insanın yüreğini parçalayan ifadelerle doludur. Halen Tişa Be Av gecesinde Kotel Amaaravi’nin önünde matem işareti olarak yerde oturan ve bu ağıtları okuyanlara rastlamak çok sıklıkla görülen bir olaydır. Her ağıtın sonunda  teselli edici sözler yer alsa da bu sözler o gecede okunmaz. Tora öğrenmek gibi mitsvaların en büyüklerinden bir tanesi de o gün için yasaklanmıştır. Sadece Tişa Be Av ile ilgili kuralların ve matem havasındaki bölümlerin okunmasına izin verilmiştir. Bu kadar üzücü olayların cereyan ettiği bu günde sadece matem tutmanın topluma bir fayda sağlamayacağı da açıktır. Bu olaylar ve nedenleri üzerinde düşünmek ve bir daha bunu yaşamamak için tedbir almak şarttır. Birinci Bet Amikdaş’ın yıkılması üç önemli günaha bağlanır. Putlara tapmak, zina ve kan dökmek. Halbuki ikinci Bet Amikdaş’ın yıkılma nedeni olarak sadece “sinat hinam” yani sebepsiz nefret belirtilmektedir. Bilginlerimiz “aavat hinam” yani sebepsiz sevginin kuruluşta birinci derecede etkili olacağını bizlere öğretirler.

En zor ve umutsuz anlarda bile Yahudiler acı bir şekilde olsa da amaçlarını ifade ederler ve umutlarının sürdüğünü belirtmekten çekinmezler. Babil’e götürülen Yahudiler için de durum aynıdır. Kendilerinden Yeruşalayim şarkıları isteyenlere acı içinde, ama kararlı ve umut dolu bir şekilde o unutulmaz yemini ederler ki, bu yemin geçerliliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir.

“İm eşkaheh Yeruşalayim tişkah yemini.”