Seçimin en büyük galibi demokrasidir

2010 Türkiye Hahambaşılığı seçimleri Türk Yahudi toplumu tarihinde önemli bir milattır. Uzun yıllardan sonra sadece iki adayla da olsa ilk demokratik seçimdir. Katılım nispi olarak çok yüksek olmuştur. Lakin yüzde 70’lik kesim ise sandık yerine pikniğe gitmeyi tercih etmiştir.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
5 Mayıs 2010 Çarşamba

2010 Türkiye Hahambaşılığı seçimleri, Türk Yahudi Cemaati tarihinde önemli bir milattır. Bu seçim, 50’li yaş kuşağının bile görmediği, tüm cemaati kapsayan ve sadece iki adayla da olsa, ilk demokratik seçim niteliğini taşımaktadır.

Rahmetli Hahambaşı Rav Aseo’dan sonra, isabetli bir kararla 7 yılda bir seçilmesi öngörülen Hahambaşılık kurumunun başına böylelikle; kendini yenileyen, çağdaş sorunlar karşısında donanımlı, cemaat bireyleriyle yakın temasta olmayı başaran adayların getirilmesi ortamı yaratılmıştır. Bu da az kazanım değildir…

***

Her şeyden önce bu seçimlerin, tek adayla girilen 7 yıl önceki seçime oranla demokratik olmasına vesile olan Rav İlhan Levi’yi cesareti nedeniyle kutlamak gerek.

İkinci tebriği ise hahamlık diplomasının 15 günlük olmasına ve Türkiye’de yaşamıyor olmasına rağmen Rav Levi’nin adaylığını tüm karşıt görüşlere rağmen cesaretle kabul eden Hahambaşılık Seçim Kurulu’na vermek gerek. Doğrudur, Türkiye’de yaşamayan bir Türk Yahudisinin cemaatinin ve ülkesinin koşullarını iyi tanımamasına rağmen Hahambaşılığa adaylığını koyması soru işaretleri taşımaktaydı; ancak adaylık koşullarında hiçbir pürüzün olmaması bu adaylığı mümkün kılmıştır ve iki adaylı seçime gidilmesi bağlamında isabetli sonuçlar doğurmuştur.

Üçüncü tebriği ise oy veren yaklaşık 4600 cemaat mensubuna vermek gerek. Tek adayla girilen önceki seçimde delegeleri seçen seçmen bu kez doğrudan oy vermek suretiyle göreceli olarak büyük bir katılımla cemaatine aidiyetini kanıtlamış, ona sahip çıkmıştır.

Lakin, resmin öteki tarafına baktığımızda ise 15 bin kişilik seçmen kitlesinin yüzde 70’inin sandık yerine pikniğe gitmeyi tercih ettiğinin görülmesi hüzün verici bir durumdur.

Bu noktada yüzde 70’i suçlamak meselenin kolayına kaçmak olacaktır. Demokrasi ve demokratik yönetimler sadece sandık demokrasisinden ibaret olmayıp; yönetiminin halkın, cemaatin, toplumun tüm katmanlarındaki bireyleriyle temas ve onlarla sürekli iletişim içinde olmasını da gerektirir.

Türk Yahudi Cemaati Yönetimi bu anlamda, Türk Yahudilerinin tamamını ne kadar kucaklamakta, onlara ne derece tam anlamıyla sahip çıkmaktadır?

Bu soru iyi niyetle sorulmuş ve hepimizi düşünmeye davet eden masum bir sorudur. İşin kolayına kaçıp yanlışlığı, sadece ilgisiz ve bireylerin en temel görevlerinden biri olan oy verme eyleminden bile kaçan binlerce Türk Yahudisi’ne faturalamamak gerekir. Bunun yanında, bu seçimde takvim sıkışıklığı yanlışından gayri, cemaat yönetimi ve seçim kurulunun Türk Yahudilerine seçimi duyurması ve oy vermeye yönelik telkin çalışmalarında çok çaba gösterdiklerine şahit olduğumuzu da hatırlatmak isteriz. Bir toplumda, savaş esnasında bile pikniğe giden bireyler olacaktır. Onlara toplumsal görev ve sorumluluklarını hatırlatmak beyhude çaba olacaktır. Ancak çoğunluğun, bilinçlendirme, iletişim ve doğru yönlendirme politikalarıyla toplumuna sahip çıkacağı tecrübeyle sabittir.

Tek adaylı seçimlerde sandık yerine pikniğe gidilmesi anlaşılır doğal bir tepki türüdür.

Demokratik ve çok adaylı seçimler ise, seçmende aidiyet ve sorunlara sahip çıkma dürtülerini de harekete geçirir…

***

Bu seçim, çok uzun süredir yaşadığımız ilk demokratik tecrübemiz olmuştur. Bu seçim, toplumumuzda tam demokrasi geleneğinin oluşturulması bağlamında tarihte önemli bir yere sahip olacaktır. Bunun devamının gelmesi en büyük dileğimizdir.

Demokrasi en ideal yönetim tarzı değildir ama var olan sistemler içinde insana en çok uyan sistemdir.

Öncelikle yüksek eğitimli ve bilinçli toplumlarda demokrasi, onları ileriye götürecek yegâne yönetim şeklidir.

Hahambaşımız Rav Haleva’yı kutlar, yeni yedi yılın hayırlı olmasını dileriz.

Bu seçimin en büyük galibinin de demokrasi olduğunu unutmayalım.