Bitmemişlik duygusu

Avram VENTURA Köşe Yazısı
1 Nisan 2010 Perşembe

Bir denemeye son noktayı koyduğumda, içimde çoğu zaman bir bitmemişlik duygusu egemen oluyor. Sanki bir şeyler eksik yazmışım ya da kimi duygu ve düşüncelerimi yeterince aktaramamışım gibi... Bu nedenle sürekli bekleterek, dinlendirerek yazdıklarımı yeniden okumaya çalışırım. Aradan geçen zaman, kimi gözden kaçan hatalarımı düzeltmeme ya da eksik kaldığını düşündüklerimi tamamlamama olanak sağlıyor. Kuşkusuz deneme yazılarına, yaşanmış olaylar, farklı okumalar doğrultusunda her zaman bir şeyler eklenebilir ki, o zaman da bu işin sonu gelmez.

Konu şiire gelince, özellikle o hiç bitmiyor! Yıllar sonra bile elime aldığımda kulağımı tırmalayan ya da gereksiz gördüğüm sözcükler hep karşıma çıkıyor. Yayımlanmış bir şiirde, değişikliği göze alamıyorum; oysa gün yüzüne çıkmamış olanlarda istediğim gibi oynama şansım oluyor.

Büyük şair Coleridge öldüğü zaman geride yarım kalmış binlerce şiir bırakmış. Bir ya da iki dizesi eksik olan bu şiirleri, birçok kez niçin tamamlamadığı diye sorulmuş. Verdiği yanıt şöyle:

“Yapamam. Denedim ama onları ben tamamladığım zaman bir şey eksik kalıyor. Yanlış oluyor. Benim dizelerim asla içimden akmış olan dizelerle uyum içinde olmuyor. O zaman kaya gibi sert bir engele dönüşüyor. O akışı önlüyor, bu yüzden beklemeliyim. Benim aracılığımla akan şey, her ne ise, o tekrar akmaya başlayıp şiiri bitirdiği zaman bitecektir. Daha önce değil!”

Belki de sanatta yetkinliğe durmaksızın yelken açan, sanatçıyı daha yükseklere uçuran, bu kışkırtıcı bitmemişlik duygusudur. Sürekli kendimizi aşmak, daha iyisine, daha güzeline ulaşma tutkusu!

Ugolina Verini, Leonarda da Vinci’yle ilgili olarak şundan yakınır:

“Floransa’daki bütün sanatçılardan üstün olmakla birlikte elini resimden çekmeye bir türlü karar veremez.”

16. yüzyılda yaşamış ressam, mimar ve sanat tarihçisi Vasari de bu büyük sanatçı için şunu söyler:

“Sanatının yaratıcı gücüyle birçok şeye başladı ve hiçbirini asla bitiremedi; çünkü eli, zihninde canlandırdığı şeylere sanatın kusursuzluğunu veremiyormuş gibi gelirdi ona.”

Sanatçı için bitmemişlik duygusu, yaratmak için önemli bir dürtü!..

Peki, sanatla bir ilişkisi olmayanlar ya da sanat dışı çalışmalarda bu duygunun yeri ne olabilir?

Günlük yaşamın o hızlı devinimi içinde bitmemişlik duygusunu yaşamak, bize zaman ya da para kaybettirebildiği gibi sağlığımızı da etkileyebilir. Hatalar, eksikler, yanlışlar her zaman olacaktır. Nesnel olarak baktığımızda, bunların bizi olgunlaştırdığı kadar, deneyimlerimizi zenginleştirdiklerini de görüyoruz. Hangi yaşta ve konumda bulunursak bulunalım, bu eksiklikleri yaşamamız doğal sayılabilir; ancak önemli olan onlara takılıp hayatın akışını aksatmamaktır.