Timsah’ın sevinç gözyaşları

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
1 Nisan 2010 Perşembe

İlk yarıda Kayserispor’un çıkışta olduğu bir dönemde Sarı-Kırmızılı takımın neyi doğru yaptığı üzerine kafa yormuş, yönetim ve seyirci potansiyelini göz önüne alarak bir inceleme yazısı yazmıştım. Aynı şeyi Süper Lig’in lideri Bursaspor için yapmak deyim yerindeyse ‘farz’ oldu. Bu yazı liderin Büyükşehir Belediyespor karşılaşmasını oynamadan ve Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbide henüz başlama vuruşu yapılmadan yazıldığından son detaylar mevcut değil. Lakin yeşil-beyazlıların şampiyonluğa giden yoluna az biraz değinmek gerekiyor, varsın olmasın son gelişmeler...

Öncelikle teknik direktör faktöründen söz etmek gerekiyor Bursaspor’da... Beşiktaş’ta dengeli ve ölçüleri kaçırmayan bir teknik adam portresi çizmesi nedeniyle birçok Siyah-Beyazlı’nın belleğinde silik bir çalıştırıcı olarak yer edinen Ertuğrul Sağlam, tıpkı daha önce çalıştığı Kayserispor’da olduğu gibi Bursaspor’da da aynı doğru yolu izledi. Dengesiz beyanatların, dengeleri yok ettiği bir futbol ortamında o bildiğinden şaşmadı, sarsıcı olmaktansa seviyeli olmayı tercih etti. Teknik direktörlük kariyerine başladığından bu yana yanında olan yardımcılarını (Mutlu Topçu ve Öztürk Tanrıbilir) Bursa’ya da götürdü. İskelet kadrosu zaten dirençli olan bir takıma bildiği tanıdığı oyuncuları takviye etti; Tuna Üzümcü, Zapotocny ve Iglesias gibi... Savunmanın ortasında Bank Asya 1.Lig’de Altay’la parlayan İbrahim Öztürk ile bu zamana dek kimsenin suratına dahi bakmadığı tecrübe timsali Ömer Erdoğan’ı muhteşem ikili haline getirdi. Hem de Beşiktaş’tan getirdiği Zapotocny’yi yedek bırakma ‘pahasına’... Beşiktaş’tan “yetersiz ve yaşlandı” denilerek dışlanan sağ bek Ali Tandoğan’ın içindeki ‘asist canavarı’nı ortaya çıkardı. Trabzonspor’da hedefi tükenmiş Hüseyin Çimşir’e takımın gizli kaptanı rolünü ve sorumluluğunu verdi. Avusturya 21 Yaş Altı Milli Takımı’nda daha önce oynamış olan Turgay Bahadır’ı öyle bir ‘cilaladı’ ki, -o dönemde- Türk Milli Takımı’nda forma giyme hakkı olmamasına rağmen eski teknik direktör Fatih Terim onu ulusal kadroya çağırma şaşkınlığını yaşadı. Varolan en önemli iki yıldız adayı Sercan Yıldırım ve Volkan Şen’den maksimum verimi, bu gençleri törpüleyerek kullanınca almasını bildi. Batalla ve Ergic gibi daha önce adları pek kulakları tırmalamamış yabancı futbolcularla takımın orta sahasını güçlendirdi. Ayrıca, uzunca bir dönem Galatasaray’ın hükümranlığında geçen ‘altyapıdan nitelikli oyuncu çıkarma geleneği’ni de devraldı Bursaspor, bu başarılı döneminde... Serdar Aziz, Eren Albayrak, Muhammet Demir ve İsmail Haktan Odabaşı gibi aşama kaydetmesi beklenen ‘yeni jenerasyon mahsulleri’nden faydalanmasını bildi, Ertuğrul Sağlam... Ozan İpek diye bir oyuncu çıktı, bu sezon en sıkışılan dakikalarda ‘Timsahlar’ın kurtarıcısı oldu. Fenerbahçe’yi Şükrü Saracoğlu’nda devirirken, Denizlispor ağlarına muazzam bir röveşata golü bırakırken...

Ayrıca yabana atılmaması gerekir ki; uzunca bir süre golü bulamasalar da destek vermeyi kesmeyen, bir 90 dakika daha oynansa bile yine ses tellerini sonuna dek zorlayacak taraftarları var, Timsahlar’ın... Sanayi şehri olmasının getirdiği faydayla işadamları da desteklerini esirgemedi Bursaspor’dan. Başarının yanında olmayı isteyenler çok oldu, haliyle... Her ne kadar gazeteciyi bodyguardına tutturup, kendisi yumruklayan ahlak yoksunu bir başkana sahip olsalar dahi, kararlarının arkasında duran ve diğer Anadolu ekiplerine örnek olabilecek yönetim anlayışları mevcut... Ki; Ertuğrul Sağlam gibi zamanında ‘geleceğin en önemli teknik direktör adayları listesi’nde kendine yer edinen bir çalıştırıcının elini en yıkılmış anında –Beşiktaş’tan yine gözyaşlarıyla ayrıldığı zaman- tutup, bir buçuk sezon boyunca ona ikinci bir şans imkânı tanıması bile yönetim anlayışı açısından deftere not edilesidir...

Hani Galatasaraylılar, Fenerbahçeliler ya da Beşiktaşlılar kendileri şampiyon olamadıkları zaman ezeli rakiplerinin de mutlu sona ulaşmalarını istemez ya... Hâl ve gidişat onu gösteriyor. Umudunu kesen Bursaspor’a sarılmış durumda, bir ilki başarsınlar diye. Dört büyükler dışında ilk kez bir takımın Türkiye profesyonel futbol liginin 51 yıllık tarihinde şampiyonluk kupasını kaldırması çok ama çok yakındır. Timsah artık yalandan değil, sevinçten gözyaşı dökeceğe benziyor!..