Hadi bir roman yazalım

Köşe Yazısı
10 Mart 2010 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Mutlaka içimizde roman yazmak isteyenlerimiz vardır. Kiminde bu arzunun da ötesinde bir dürtüdür. Neden olmasın? Birileri benzer konuda başarıya ulaşmışsa neden biz geride kalalım? Deneriz hiç değilse. Bir yerlere varırsak varırız yoksa geri çekilmek her zaman mümkün.

Birinci adım: Başlamaktır. Hodri meydan!

Konu: Binlercedir. Meyve kamyonunun üzerinden karpuz seçer gibi, konu belirleyebiliriz. Sonra o konuyu yoğurur, yoğurur kimimiz roman, kimimiz öykü, kimimiz de tiyatro için oyun yaparız. Yürekleri daha da hassas olanlar şiire de yönelebilirler.

Gayretlerimizin sonucu ne olur? Belli değildir. Kelek tadı vermesi dahi ihtimal dâhilindedir. Şu da var. Harry Potter’in yazarı gibi köşeyi jet uçağı ile de dönebilirsiniz.

Kulağıma gelen hikâyeyi size aktarayım:

Harry Potter romanlarının yazarı İngiliz uyruklu J. K. Rowling, 1965 doğumlu, üç çocuklu bir anne. Birinci kitabını kaleme alıyor ve bir yayınevine veriyor. Ret! Başka bir yayınevi, ret! Bir diğer yayınevi de “böyle saçmalara bizde yer yok” diyor. Küstahlığa bakın! Aydın kişiye yakışır mı böyle terbiyesizliklerde bulunmak?

Ancak dördüncü yayınevi “biz bu hikâyelerle dolar milyarderi olabiliriz” düşüncesinde ve sözlerini de gerçekleştiriyor. Kitapları satışta dünya rekorları kırıyor. J. K. Rowling’de kaleminin hakkıyla dünyanın en zengin annesi oldu.

Diyebiliriz ki bu bir istisna. Peki, istisnalar kaideyi bozabilirler mi ki?

Yarını bugün ile aydınlatın. Söyleyen E.B. Browning.

Bir şeyi geçici bir heves olarak değil de devamlılık arz edecek kuvvette istiyorsak hemen başlamamızı öneriyor dağarcıkları yaşam tecrübesiyle dolu kişiler.

Bugün başlamak varken niye yarını bekleyeceğiz?    

Hayatın ne kadar kısa olduğunu yaşlandıkça öğreniyoruz.

Roman yazmak için sanıyorum önce sabırlı olmak gerekiyor. Bu nedenden olacak kısa kısa öyküler karalamak kimi yazara göre daha iç açıcı.

Ancak romanın mali getirisi daha iyi gözükmekte.

Satış şansları en yüksek olanlar: sırasıyla önce roman, sonra öykü ve devam edelim: Anılar, tiyatro için oyun ve en nihayette şiir.

Toplumumuzda da iyice yerleşmeğe başladı doğum günlerinde kitap armağan etmek. Evde kalıcı, insan zihninde de bir şeyler bırakıcı. Ve bu da mühim: Bütçeyi sarsmayacak hafiflikte. Yükte hafif, nitelikte ağır.

Yazının başına dönelim. Bu yazıyı okumayı bitirince elimize bir kalem alalım ve önünüzdeki kâğıda bir şeyler döktürelim. Bir saat dolmadan masadan kalkmamak gerekiyor.

Eğlenceli değil mi?