Bu hafta ağımıza takılanlar

“İran bizi nükleer tesislerini vurmaya zorlayarak tuzağa çekiyor”

İzak BARON Diğer
10 Mart 2010 Çarşamba

İRAN BİZİ NÜKLEER TESİSLERİNİ VURMAYA ZORLAYARAK TUZAĞA ÇEKİYOR

Artık ufukta daha net görülmeye başlanan ‘savaş belasının’ sadece Tahran’da değil, Kudüs’te de ciddi tartışmalara yol açması dikkat çekici. Özellikle İran’ın durup dururken elindeki tüm nükleer yakıt stoğunu yer üstüne çıkarttığını Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na göstermesi, İsrailli ‘ılımlı’ politikacılar tarafından, “İran bizi nükleer tesislerini vurmaya zorlayarak tuzağa çekiyor” görüşünün dile getirilmesine yol açtı. Kudüs’teki ‘ılımlı’ kanat, Tahran’daki Ahmedinecad ve ekibinin bir İsrail çatışmasını ülkedeki muhalefeti yok etmek amacıyla kullanmayı planladığına inanıyor ve bu konuda hemen harekete geçilmemesini istiyor. Radikal kanat ise, İran’ın iç siyaset dengelerinin kendilerini hiç ilgilendirmediği savunuyor. Bir yanda İsrail-İran sıcak çatışması... Diğer yanda ilgili başkentlerdeki iç siyaset mücadelesi... Bölgeye dikkat...

Ardan Zentürk

http://www.stargazete.com/gazete/yazar/ardan-zenturk/bela-geliyorum-diyor-247748.htm

AMERİKAN KONGRESİ'NDE TÜRKİYE'Yİ SEVENLERİN SAYISI İSRAİL'İ SEVENLERDEN DAHA FAZLA

Ankara'da Ermeni tasarısı üzerine politika belirleyen kadrolar bu yıl Washington'da kavganın her zamankinden erken başlayacağı ve büyümeye yüz tutacağı hesabıyla, "Bu defa Musevi lobisinin kapısını çalmayalım" kararını aldılar. Tom Lantos ne yapar eder durumun bu hale gelmesine müsaade etmezdi işte...

İyi de oldu; Amerikan Kongresi'nde Türkiye'yi sevenlerin sayısının İsrail'i sevenlerden daha fazla olduğunu başka nasıl öğrenecektik? Birileri Kongre'deki oylamayı 'yenilgi' diye sunmaya çalışmıyorlar mı, esas buna gülüyorum. Murphy adlı ünlü bilge ne demiş: "Bir şeyin ters gitmeye eğilimi varsa, o şey mutlaka ters gider; bir şey ters gitmeye başladı mı, ondan sonraki her şey de ters gider..."

Taha Kıvanç

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/?t=08.03.2010&y=TahaKivanc

“BU DÜNYADAKİ BÜTÜN KÖTÜ ŞEYLERİN SORUMLUSU YAHUDİLER, BİR DE BİSİKLETE BİNENLER…”

Bahar tepesi anlamına gelen bol yeşilli Tel Aviv’in üzerinden güneş bir kez daha eteğini çekerken buralara daha defalarca gelebilmeyi diledim. Tank, top, tüfek, asker, ağıt, yakarış, kan görüntüleriyle tanıdığımız Ortadoğu topraklarının sakin, huzurlu ve ılık havasını içime çektim.

Eve dönerken gülerek söyledikleri bir söz aklıma geldi: “Bu dünyadaki bütün kötü şeylerin sorumlusu Yahudiler, bir de bisiklete binenler…”

Belki siz de benim gibi “Neden bisiklete binenler?” dediniz gayrı ihtiyari olarak ve “Bisiklete binenlerin ne suçu var?” deyip merakla gelecek cevabı beklediniz… Oysa bisiklete binenler hakkında gelecek cevabı beklerken hayatımız boyunca şu soruyu hiç sormadığımızı anladım:

“Neden Yahudiler?”

Selin Süar

http://www.azizm.com/index.php?option=com_content&task=view&id=476&Itemid=47

BUGÜNE KADAR HEP DOSTUMUZ OLAN YAHUDİLERİN ULUSLARARASI ARENADAKİ DESTEĞİNİN EKSİKLİĞİNİ DAHA UZUN YILLAR HİSSEDECEĞİZ

Türk diasporasının -varsa eğer- çıkan cılız seslerine karşı Ermeni tezinde bizlerin en büyük destekçisinin dünyanın Yahudileri olduğu da gerçek. Bernard Lewis gibi önemli tarihçilerin Ermeni soykırımı iddialarına karşı önemli çalışmaları var. Ne ilginç ki Türk aydınları Ermenilerden özür kampanyaları yaparken, bizim ötekileştirdiğimiz birileri bizler için emek harcadı yıllarca. Maalesef, Davos’taki “one minute” gibi fevri, günü kurtarmaya yönelik, B planı olmayan, arkası düşünülmeden yapılan çıkışların bedelleri bir şekilde ödeniyor. Bugüne kadar hep dostumuz olan Yahudilerin uluslararası arenadaki desteğinin eksikliğini daha uzun yıllar hissedeceğiz ve gündelik hareketlerin bedelini toplumca ödemeye devam edeceğiz. ABD Kongresi’ndeki karar henüz ilk adımdır.

Oray Eğin

http://aksam.com.tr/2010/03/08/yazar/16583/oray_egin/mehmet_barlas_a_cok_gecikmis_bir_yanit.html

Haftanın linki  

Kutsal Topraklar'da sinema büyüsü

http://moviegrande.com/sinema/israil_sinemasi_1.htm

http://moviegrande.com/sinema/israil_sinemasi_2.htm

Haftanın Anısı

ESTER'İN KIZI FURTUNİ, MAHALLENİN BIÇKIN DELİKANLILARINDAN REŞAT’A GÖNÜL VERMİŞ

Ester'in kızı Furtuni, mahallenin bıçkın delikanlılarından Reşat’a gönül vermiş, terzi Kiryazi'nin arabuluculuğu sonucu evlenmişlerdi. Hayli hırçın ve kabadayı tabiatlı bir insan olan Reşat abi,  Furtuni'yi kendi dinini istediği gibi yaşaması konusunda özgür bırakmış, düğünler, cenazeler başta olmak üzere tüm törenlerde sinagogda eşinin yanında yerini almıştı. İki eli kanda dahi olsa Cuma namazlarını asla kaçırmazdı. Bizim hacı amcamız, bey babamız, hanımannemiz, madam-teyzemiz, komsu matmazelimiz, bakkalın hanımı Raşel ablamız, manikürcü Eleni’miz, imam efendimiz, papaz efendimiz, haham efendimiz vardı. Şeker bayramlarında es, dost, akrabadan el öpüp topladığımız harçlıklar suyunu çektiğinde olanca arsızlığımızla gayri müslüm komşularımızın kapısına dayanır; "bayramınız kutlu olsun Samuel abi, bayramınız mübarek olsun Arus teyze, iyi bayramlar Onnik amca"  temennileriyle harçlığımızı beklerdik. Onlar geleceğimizi bildikleri için zaten bembeyaz mendiller içinde pırıl, pırıl liraları çoktan hazırlamış olurlardı…

Mehmet Ünver

http://www.ilkates.com/index.php?option=com_content&task=view&id=189&Itemid=122

Haftanın Okuması

İZZETTİN SOKAĞI/NİZAMI CEDİT SOKAK/UZUN HAFIZ SOKAK

DUATEPE SOKAK YELDEĞİRMENİ SOKAK

Uzun Hafız Sokak, Viktorya’nın gençkızlığını saklıyor mu hâlâ,

Misakı Milli gökyüzüyle konuşuyor mu, bilmiyorum, evim bir sokak aşağıda gidemiyorum,

Kimsecikler girmiyor artık dükkâna,

ben Yel değirmeni’nin Salomon babası değil miyim, Yahudi evliya değil miyim?

İş isteyene iş, aş isteyene aş, üst baş, para… kimseyi bu kapıdan boş çevirmedim,

ben süpermen Salomon Seviş, şimdi böyle yapayalnız,

ben bir şey beklemiyorum, o bekliyor beni gizlenmiş,

ben bir sakal traşı olamıyorum,

insanlar insan değil,

Duatepe sokak kendine bakıyor, yalnız kendine,

insanın karısının ölmesi ne zormuş,

Havrayı süpürmek her Allahın günü,

Yasef’in kızı niye intihar etti unuttum,

kaç yıl önceydi o gazeteci geldiğinde,

ben Viktorya ile evlendiğimde gelmişim Yel değirmeni’ne,

otuz yıl var ki Beyoğluna çıkmıyorum,

çıksam ne olur çıkmasam ne olur diyorum.

Jale Sancak

http://www.beyoglundabiryer.com/index_files/Page916.htm