Yazıyorum!

Avram VENTURA Köşe Yazısı
3 Mart 2010 Çarşamba

Kimi günler ellerim tuşlara değmeden zaman geçip gidiyor. Buna isteksizlik de diyebilirsiniz, keyifsizlik de… Birkaç satır olsun yazmadan, yazamadan. Belleğim bilgisayarın silme tuşuna basılmış, düşüncelerim tümüyle boşalmış gibi… Zaman zaman ellerim klavye üstünde, gözlerim ekrana takılı beklesem de, boşuna! Ne bir esin perisi çalar kapımı, ne de yazmak için bir dürtü olur. Birkaç tümce kurduğumda, ekrana düşen sözler nedense anlamsız gelir, silerim. Kendi kendime, boş ver derim, bu kadar zamandır yazıyorsun da ne oluyor? Sürekli benzer konular, yakınmalar, hesaplaşmalar, kendimle yaptığım söyleşiler, kimi düşünsel yaklaşımlar… Sanki bir şeyler söylemek, paylaşmak zorunluluğu varmış gibi…

Yazmasam?..

Bu yalın soru bile başlı başına düşündürücü…

Ürkütücü!

Aslında yazıdan kopmak beni tedirgin ediyor, daha çok da korkutuyor. Sanki bir kez ayrı düştüğümüzde, bana, bir daha hiç buluşamayacakmışız gibi geliyor. Bazen yazdıklarımı beğenmesem de, yazmak gereksinimi duyuyorum. Bir başka deyişle, sözcüklerden uzak kalma kaygısı beni mutsuz etmek için yeterli oluyor.

Kendimi yılgın gördüğüm, yazmak istemediğim, yazamadığım böyle olumsuz dönemleri zaman zaman yaşıyorum. Birbirinden kopamayan iki sevgili gibi… Küskünlükler, ayrılıklar, buluşmalar, kucaklaşmalar… Sonra o sancılı dönem unutulup gidiyor.

Şu an, klavye üstündeki parmaklarım, bir sevgiliyi gözleri kapalı okşar gibi çalışıyor. Alışkanlıkla, giderek artan bir hızla… Beynimde uçuşan sözcükler, on parmağımın ucundan akarak, birbiri arkasından ekrana yansıyor.

Yazıyorum!

Alışık olmadığım bir yalnızlıktan sıyrılarak, keyfini sürdüğüm sözcüklerle buluşmanın, onlarla oynaşmanın heyecanını yaşıyorum. Oyuncaklarına sonradan kavuşmuş bir çocuk gibi… Uzun zamandır suskunluğunu koruyan içimdeki ses, sanki coşkuma bir yanıt veriyor. Tümceler arka arkaya sıralanıyor.

Ne mi söylüyorum?

Hiç önemli değil!

Kimin için yazdığım da…

Yazdıklarımın bir başkası tarafından okunup okunmaması o anda önemini yitiriyor. Yayımlanması için bir yazma zorunluluğu ya da maddesel bir beklenti içinde olsam, yitirdiğim her saat beni belki kaygılandırabilirdi; oysa kendi boşluğumu doldurmak, günah çıkartırcasına duygu ve düşüncelerimi ekran karşısında okumak, öncelikle benim için doyumsuz bir keyif oluyor.

Önemli olan yazabiliyorum…

Yazıyorum!