Ağa Takılanlar/ İsrail'in üstünde tepinmek ne Türkiye'ye ne de başbakana artık prim getirmiyor

İzak BARON Dünya
16 Aralık 2009 Çarşamba

Haftanın lezzeti

HANUKA KURABİYELERİ

Hata! Köprü başvurusu geçerli değil. <http://%22/>

Haftanın öyküsü

KIRKINDAN SONRA SAZ ÇALINIR MI?

Osman Cemal Kaygılı

Sözünü ettiğim hikâye, kırk beş yaşında, işsiz, ancak cebbar Köse İsmail’in Yahudi balıkçılarla giriştiği ticari mücadeleyi konu edinir. Bir akşamüstü Balat’tan geçerken, iki Yahudi’nin hem ellerini şıkırdatarak, hem de kıvrak bir makamdan ‘al yarım okka, ver bir çeyrek’ diye adeta türkü söylediklerine tanık olur. Biraz ileride de iki Yahudi çocuğun yolun ortasında, çikolata ve bisküvi kutularının yanında, ‘çikolata netsele, canını da besle’ diye balıkçıların makamına yakın, ama daha tiz perdeden terennümlerine şahit olur. Eve gidince, karısına, “Yahu,” der, “sabahleyin şu bizim çamaşır sepetleri ile iki tane peştamal hazırla” diye uyarıda bulunur. Karısının “Ne yapacaksın?” sorusunu ise “Balıkçılığa başlayacağım…” diye karşılık verir. Ertesi gün mahalle kahvesine uğrar ve işsiz gürûhundan Fasafiso Remzi’ye günde yarım papel vaat eder. Böylelikle ikisi balıkhanenin yolunu tutup yirmi okka balık alırlar. İkindiye doğru Balat’a gelirler. Yahudiler’in karşısındaki köşeye sepetlerini yerleştirip, aynı makamla el çırpıp, başlarlar “Al yarım okka, ver bir çeyrek” demeye…

Yahudiler, her ne kadar ikisini de dövmek isteseler de, serbest ticaret gereği bu fikirlerinden cayarlar. Müşterileri daha o akşam ikiye bölünmüştür. Her akşam otuz okka balık satarken, o akşam on okkayı ancak satabilmişlerdir.

Devamı için:

http://batmankaya.blogcu.com/kirkindan-sonra-saz-calinir-mi-ya-da-kaygili-osman-in-sa/4910577

Haftanın yankıları

“İSRAİL’İN ÜSTÜNDE TEPİNMEK NE TÜRKİYE’YE NE DE BAŞBAKAN’A ARTIK PRİM GETİRMİYOR”

Yine, Yahudi lobisinin başkentinde İsrail’e verdi veriştirdi. Kendi kendime “Ne gerek var ki...” diye sordum. Bu konudaki görüşü zaten biliniyor. Zaten Davos’taki “One minute”olayı yeterince etkili oldu. Arap dünyasında büyük prim topladı. Artık yetmez mi? Hayır, yetmiyor. Belki de bir başka hesabı var. İşin o yanını bilemiyorum. Bildiğim ve gördüğüm, İsrail’in üstünde bu kadar tepinmenin ne Türkiye’ye ne de Başbakan’a artık prim getirdiğidir. Aslında İsrail konusunu, genelde elindeki yazılı metnin dışına çıkıp anlatıyor. “Bakın ben açık sözlü bir insanım ve duygularımı da açıkça söylerim. Başkaları gibi saklamam. Bundan dolayı kızmayın.” diyerek başlıyor ve ardından verip veriştiriyor. Belki kendi açısından, gerçekten içten ve gerçekten duygusal bir tepki gösteriyor, ancak bu tip yaklaşımlara alışmamış olan uluslarararsı kamuoyu şoke oluyor. Acaba, sürekli şekilde kendi doğrularını söylemek, genelde gerçek amacını saklayan bir uluslararası kamuoyunda kendi doğrularını tekrarlamak, ne derece doğrudur bilemiyorum. Eminim Başbakan da bu gerçeği biliyordur. Tekrarladığına göre de bir bildiği vardır. Ancak benim gibi, birçok çevre de anlayamıyor.

Mehmet Ali Birand

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13160459.asp?mnID=13160459

ENDİŞELİLER...

Akşamüstü Tel-Aviv Üniversitesi’nin çok kıymetli öğretim üyeleriyle Türkiye-İsrail ilişkilerinin nereye doğru gittiğine dair çok ateşli bir tartışma yaşandı. Detaylarını anlatacağım. Öncelikle şu kadarını söyleyeyim: Endişeliler... Nasıl Türkiye’de bizler ülkemizin aldığı yön konusunda endişeliysek onların da Türkiye’nin bir ‘Ortadoğu ülkesi’ne dönüşmesine yönelik çok büyük kaygıları var... İsrail’de hemen hemen hiç kimse Türkiye’nin Ortadoğu’da bir aracı olarak görev yapması fikrine sıcak bakmıyor. Özellikle İsrail-Suriye arasındaki ilişkilerde dengeyi kaçırdığına dair endişeler var.

Oray Eğin

http://www.aksam.com.tr/2009/12/09/yazar/15473/oray_egin/yine_dustuk_yollara.html

YAHUDİ LOBİSİNE DE VERMİŞ AYARI...

Karşımıza cami ve kilise çıkıyor, hem de yan yana. Kimse birbirini ötekileştirmeden yaşıyor, akıp gidiyor yani hayat dediğimiz bu Veya şöyle bir açılım yap kulisçilikte: “Yahudi Lobisi’ne de vermiş ayarı Başbakan. Bir konuşmuş konferansta, dünya dengeleri alt üst. Hillary Clinton direkt ağlayarak Bülent Arınç’ı aramış ve demiş ki: Ühü Bülent Bey. Haklıymışsınız, ühü! Böyle bir yiğit insan ühü! Sadece Türkiye için değil ühü, bütün dünya, bütün insanlık alemi için şanstır. Ühü. İyi ki insan doğmuşum, kuş doğmamışım. Ühü. İnsanlığın gözyaşları bunlar Bülent Bey... Ühü!”

Kanat Atkaya

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13160229.asp?mnID=13160229