Aşk acısı çekenlerin filmi

Romancı, köşe yazarı, aşklarıyla magazin medyasının gözdesi Tuna Kiremitçi, ilk senaryo yazarlığı ve yönetmenliğe soyunduğu filmiyle izleyiciyi ikiye bölüyor. Etkileyici romantik sahneleriyle, bu tür filmlere ilgi duyanlar ve gençler bu filme bayılacaklar. İnandırıcı bir senaryo, düzgün bir sinematografi, iyi oyunculuklar bekleyenler ise düş kırıklığı yaşayacaklar. Romantik okurlarıma filmi izlemelerini önerirken, “Tek şartla....” diyorum

Viktor APALAÇİ
9 Aralık 2009 Çarşamba
Romancı ve köşe yazarı olarak tanınan, müziğe ilgi duyduğunu bildiğmiz, aşklarıyla magazin medyasının gözdesi Tuna Kiremitçi, “Adını Sen Koy” ile ilk kez senaryo yazarlığına ve film yönetmenliğine soyunuyor.

Ve izleyiciyi ikiye bölüyor.

Aşk acısı çekenler, iflah olmaz romantikler, platonik aşıklar, karşılıksız aşkların kurbanları “Adını Sen Koy”a bayılacaklar. İnandırcı bir senaryo, düzgün bir sinematografi, iyi oyunculuklar bekleyenler ise düş kırıklığı yaşayacaklar.

Ben kendi hesabıma yukarıdaki iki sınıfa da dahil olduğumdan, romantizmiyle filmi sevdim, yetersiz sinematografisi, ritmi olmayan kurgusu, gereksizce uzayan diyaloglarıyla filmden koptum.

Cilalı aşk romanlarının başarılı yazarı Tuna Kiremitçi, Amerikan romantik komedilerine özenen yapıdaki ilk filminde, aşk, aile, dostluk üzerine iddialı şeyler söylüyor.

Herkesin kendisini sevmesini isteyen bir genç kız, ona aşık olan iki erkek ve olayların akışını değiştiren bir ağabey. Üç erkekle bir kadından oluşan, aynı kadın arasında kalan iki erkeğin aşk çıkmazını anlatan senaryo,  ne yazık ki filmin yumuşak karnı.

Yapaylıktan kurtulamayan yapısıyla, derinliği olmayan karakterleriyle, dramatik yapısındaki eksiklikleriyle, akıcı ve etkileyici olmaktan uzak diyaloglarıyla, senaryonun sayısız zaafları var.

Tuna Kiremitçi erkeklerin aşkı üzerine bir film yapmayı hedeflediğini, hemen filmin başlarında, erkek kahramanlarının birinin ağzından dile getiriyor.

Evlenme arifesindeki Can, en yakın arkadaşı, nikah şahidi Ilgaz’a: “Aşk, bir kadın için dünyadaki bütün kadınlardan vazgeçmektir.”  diyor.

 

İKİ ERKEĞE TEK KADIN

Eskişehir doğumlu Tuna Kiremitçi, Eskişehir’i başrollerden biri yaparak, aynı kadını seven iki erkeğin “aşk üçgenini” anlatıyor. Eskişehir’li varlıklı bir ailenin çocuğu olan Can (Ali İl) İstanbullu Aybige (Melis Birkan) ile evlenme arifesindeyken, nikah şahitliği için Almanya’dan gelen okul arkadaşı Ilgaz (Cemal Toktaş) işleri karıştırır. Çocukluğunda trafik kazasında anne-babasını kaybeden, onu anlayan ve koruyan tek kişi ağabeyinin (Ahmet Mümtaz Taylan) himayesinde yaşayan, soğuk nevale, gizemli, acılarla olgunlaşmış Ilgaz’ın, Can’ın yolladığı fotoğraflardan (!) Aybige’ye aşık olduğunu çok geçmeden öğreniriz.

Filmin anahtar karakteri, intihar takıntılı hasta ağabey Harun, kardeşinin Aybige’ye aşık olduğunu öğrenince, nikahın bozulup, genç kızın Ilgaz’la yakınlaşması için herşeyi yapıyor.

Emanete hıyanet etmekten, arkadaşının aşkı ile aynı ortamda olmaktan kaçınan Ilgaz’ın bir resimde Aybige’ye delicesine vurulması, bu aşkın nasıl başlayıp, geliştiğini açıklamakta ipucu vermekten kaçınan Tuna Kiremitçi pek ketum davranıyor.

Kardeşinin mutluluğu adına bir düğünü engelleyen Harun’un etkinliği, herşey yolunda giderken Ilgaz’a meyleden, “tek aşkımsın” dediği Can’ı düğün töreninde terkeden Aybige’nin davranışının nedenlerin senaryoda karşılığı yok.

DRAMATİK FİNAL

Konusuyla, kadın oyuncusuyla (Melis Birkan), Almanya’dan gelen “ıssız adam” erkek kahramanıyla, “Adını Sen Koy”, Çağan Irmak’ın benzer bir konuyu işleyen, gişe rekorları kıran, izleyicisini göz  yaşlarına boğan “Issız Adam” filmini akla getiriyor.

Hele Melis Birkan’ın canlandığı Aybige “Issız Adam”dan olduğu gibi çıkıp gelmiş Ada karakterinin kopyası. Tek farkla, acı çeken değil, acı çektiren olmuş. Ancak Tuna Kiremitçi’de Çağan Irmak karizması yok.

Sinema televizyon mezunu olmasına rağmen, senaryo yazarlığındaki tecrübesizliğinin kurbanı olan Tuna Kiremitçi, aşk yazarlığındaki becerisiyle arayı kapatmaya çalışıyor.

Yine de, romantik okurlarıma bu filmi izlemelerini öneriyorum. Tek şartla; senaryodaki boşluklara ve inandırıcı olmayan öyküye kafayı takmadan, abartılı oyunuyla gözüktüğü her sahneyi berbat eden, rol çalan Ahmet Mümtaz Taylan’ı görmezden gelerek, aşk romanlarının usta yazarı Tuna Kiremitçi’nin etkileyici bazı sahneleriyle teselli bularak “Adını Sen Koy”dan keyif almak mümkün. Bu şartları yerine getirseniz, filmin başarılı final bölümünde (benim gibi) gözyaşlarına boğulacaksınız.