Ağa Takılanlarda bu hafta

Oktay Ekşi: "İsrail'in ensesine bir tokat indirmekten haz duymak"

İzak BARON Şalom
4 Kasım 2009 Çarşamba

TRENİN ARDINDAN BAKAKALMAK

Ama hey hat, kimin umurunda. İsrailli araştırmacılar dağcı kılığında gelip istedikleri canlıyı bitkiyi alıp babalarını malı gibi ülkelerine götürebiliyor. Peki bunu neden yapıyorlar acaba diye düşünebilirsiniz. Yanıtı gayet basit bu bitki ve canlıları, aynı klimatik şartları sağlayıp labaratuvar ortamında kendi ülkelerinde üretiyorlarmış. Ve kimbilir bu yolla elde ettikleri hazineler üzerinde hangi araştırmalar yapıyor, hangi hastalıklara çare arıyorlar. Biz de baka kalıyoruz giden trenin ardından.

Mehmet Ali Önel

http://www.desifrehaber.com/koseYazilari.aspx?_Id=130&__Id=260

BÖLGEDE OYNANMAK İSTENEN ROL

İsrail ile kavgalı, ilişkileri bozulmuş bir Türkiye, Araplardan belki alkış alır, ancak hiçbir zaman “ağırlıklı bir ülke “olmaz.   Türkiye bugüne kadar hep bu dengeyi korumuştur.  Acaba şimdi bu denge bozulmak mı isteniyor ?

Bizlerin de tam anlayamadığımız, yanıtını tam bulamadığımız bu soruyu herkes soruyor.  Neresinden bakılırsa bakılsın, nereye gidilmek istendiği de pek belli değil. İsrail’e sırt dönerek, bölgede oynanmak istenen rol kaybediliyor ve Türkiye bir yerde diğer kavgacı ülkelerden farkı kalmıyor. Nereye gidiyoruz dersiniz?                

Mehmet Ali Birand

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12813227.asp?yazarid=69&gid=61

 

İSRAİL’İN ENSESİNE BİR TOKAT İNDİRMEKTEN HAZ DUYMAK

Bir yüzü Doğu’ya bakan Türkiye sıfatıyla, İran’la kucaklaşıyoruz. İslam kamuoylarının hoşuna gidecek jestler yapıyoruz. Örneğin Başbakan Tayyip Erdoğan elini her kaldırışında İsrail’in ensesine bir tokat indirmekten pek haz duyuyor. Yeri gelince yapmasına bir şey demiyoruz. Ama dozu kaçmıyor mu? Nitekim bu tutumun İsrail’in Gazze’ye saldırısı gibi ağır eleştiriye müstahak örneklerin dışına çıkıp ısrarlı bir kötüleme kampanyasına ve ciddi bir politika değişikliğine dönüştüğü kanaati artık her yerde oluşmaya başladı.

Oktay Ekşi

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12805077.asp?mnID=12805077

 

KUDÜS’TE BARIŞ OLMADAN DÜNYADA BARIŞ OLMAZ

Rabbi Froman; kendisine “İslam’la barış mümkün mü?” diye soranlara şu soruyla cevap veriyor, sohbet ve makalelerinde: “İslam’sız barış mümkün mü?” Ve kendisiyle birlikte Kudüs’te barışın sağlanması için çalışan ve İmam Buhari’nin torunu olan Nakşibendi şeyhi Abdülaziz Buhari’nin, yine ilk kez Aşure programında söylediği şu sözleri tekrarlıyor: “Dünya barışı Kudüs barışıyla mümkündür. Kudüs’te barış olmadan dünyada barış olmaz. Çünkü Kudüs, dünyanın kalbidir!” Kudüs dünyanın kalbi evet, milyarlarca insanın kalbi, Kudüs’te yaşasın yaşamasın, İbranicede “çifte barış” anlamına gelen Kudüs’ün sembolize ettiği mânâ için çarpıyor. O kalplere nüfuz edebilenler ise politikacılar değil, Rabbi Froman, Şeyh Buhari gibi gönül insanları. Şayet politikacılar “çıkar” hesaplarını bir kenara bırakıp, gevezelik etmekten vazgeçerek, bu insanların seslerinin duyulmasına izin verebilseler, Kudüs’te çifte barış imkânsız olmaktan çıkardı.

Ahmet Tezcan

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=907330

 

Haftanın linkleri

İsrail’le dost olmanın güçlüğü

http://yenisafak.com.tr/Yazarlar/Default.aspx?t=01.11.2009&y=CevdetAkcali

 

Avram Ventura: Düğünlerimizde badem şekeri dağıtılırdı

http://www.chronicledergisi.com/content/view/161/5/