Tanrılar çıldırmış olmalı

Aynı hafta içerisinde Real Madrid’in Kaka için Milan’a 65 milyon Euro, Cristiano Ronaldo için Manchester United’a 94 milyon teklif edip, bu tekliflerin kabul edilmesinin ardından şaşkına döndüm!

Yakir MİZRAHİ Köşe Yazısı
17 Haziran 2009 Çarşamba

Aynı hafta içerisinde Real Madrid’in Kaka için Milan’a 65 milyon Euro, Cristiano Ronaldo için Manchester United’a 94 milyon teklif edip, bu tekliflerin kabul edilmesinin ardından şaşkına döndüm! Bunlar yetmezmiş gibi bir de Galatasaray yönetiminden beklenmeyen geniş vizyonlu bir hareketle Frank Rijkaard’ın Hollanda futbol efsanesi Johan Neeskens ile sarı-kırmızılı takımın başına geçmesi aklımı daha da karıştırdı. Trabzonspor başkanı Sadri Şener’in ünlü teknik adam Sven-Göran Eriksson ile birebir transfer görüşmesi yapması arada kaynadı, gitti. Mehmet Topuz’un transferinin akıbetini kendisi dahi bilmez, herkes bu transferin denklemlerini çözmeye çalışırken, bir gece yarısı operasyonuyla 7,5 milyon euro karşılığında Fenerbahçe’ye imza atması zihnimdeki her şeye tuz biber ekti. Fenerbahçe’nin Ankaraspor’a Özer Hurmacı için 4,2 milyon Euro artı iki oyuncu verdiğini ve Servet Çetin’in 7 milyon Euro karşılığında Marsilya yollarına düştüğünü öğrendiğimdeyse ne hale geldiğimi ne siz sorun, ne de ben söyleyeyim...

Bu hafta futbol dünyasında yaşananlar bana bazen uykuda yaşamış olduğum boşluğa düşme hissini uyandırdı. Yorgunluktan meydana geldiği söylenir bu hissin, dolayısıyla hepinize olur mu bilmem ama birdenbire boşluğa doğru çekilir ya insan, kendi inisiyatifi dışında... İşte öyle bir his uyandırdı bende ilk paragrafta yazdıklarım... Şu yazıyı yazarken bile insanın, ‘kendine gel’ deyip, “Xanax” hapı alası geliyor açıkçası... Mehmet Topuz’un yıllık 2,3 milyon Euro alacağını söyleyelim amma velâkin, Kaka ve Cristiano Ronaldo’yu atlamamak lazım, rakam verirken... Bu iki “eleman” yıllık 9’ar milyon Euro indirecekler ceplerine... “Yeter artık almamak lazım daha şu Xanax’ı, ters teper” diyor içerden birileri!

İşin şu ufak rakamların döndüğü mali kısmını bir yana bırakıp sportif tarafa geçelim... En son çalıştırıcılık deneyimini Barcelona’da yaşayan Frank Rijkaard’ın Galatasaray’ın başına geçmesi, çok çok büyük bir olay... Şampiyonlar Ligi kupasını henüz üç yıl önce kaldırmış bir teknik adamı kolundan tutup, Florya’ya getirebilmek! “Guardiola, Cruyff’ün sistemini mükemmelleştiren Rijkaard’ın sistemini daha da mükemmelleştirdi” diyor Barcelona Futbol Direktörü Txiki Begiristain... Rijkaard’ın Galatasaray’da herhangi bir sistemi mükemmelleştirmesi bir yana sadece bir sistem oturtması bile bir devrimdir diye düşünüyorum. Geçmişte Bojan, Messi, Dos Santos, Iniesta gibi altyapı filizlerinin “yeşillendirilmesi” hamlesi, çok yakın zamanda Cem Sultan, Emre Çolak ve Serdar Eylik’e de nasip olabilir, hiç beklenmedik bir hızda... Acele etmeden sabretmek lazım ama...

Guus Hiddink, Joachim Löw, Vicente Del Bosque, Jean Tigana, Mircea Lucescu, Erik Gerets, Zico ve Luis Aragones gibiler geldi bu ülkeye, kovalanmadan önce... Bilhassa Galatasaray taraftarlarına seslenme zamanıdır... İlk paragrafı okuduktan sonra bazılarının çıldırmış olabileceğine tanıklık etmiş olabilirsiniz olmasına, lakin Rijkaard gibi bir efsaneyi buralardan kaçırtmak için hakikaten çıldırmış olmak gerekiyor... Ha, yine de kaçarsa? Alın bir Xanax!..