Akademisyen bir başkan Dr. Mustafa Farsakoğlu

Adalar son seçimlerle öğretim üyesi bir belediye başkanına sahip oldu. Demokrasi ve insan hakları konusunda uzman olan Belediye Başkanı Dr. Mustafa Farsakoğlu, Belediye Meclis toplantılarını şeffaf yönetim adına her ay başka bir adada halka açık yapıyor, halka söz hakkı veriyor. İlk olarak- Büyükada’da, sonra Heybeliada’da bir kahvede, 1 Haziran’da Kınalıada’da, ardından Burgazada’da… Adalılar davetlidir…

Nelly BAROKAS Söyleşi
3 Haziran 2009 Çarşamba

Sizi Adalar Kaymakamı olarak tanıdık. Siyasete atılmaya nasıl karar verdiniz?

Adada oturuyorum. Adaların sorunlarının çok yoğunlaştığı, Adaların ilkel bir kasaba görünümüne büründüğü konusunda yakınmalar gördüm. Yerel yönetime nasıl katkıda bulunabiliriz, bir danışma kurulu oluşturulursa projeler üretelim, üniversiteyi de katalım diye düşündük. Ama yönetim anlayışı buna uygun değildi. Zaten AKP’nin şehir yönetme konusundaki anlayışının Adalar’da daha basit bir örneği gözüküyor.

Bizler ülkemizin çok da iyiye gitmediğini düşünüyorduk. Çok değerli sanatçılardan, bilim adamı dostlarımızdan siyasete girmem konusunda biraz öneri, biraz telkin, biraz da baskılar oldu. Biraz zorlandım, çünkü siyaset hiçbir zaman gündemimizde yer almamıştı. Sonunda baktık ki ülke yönetimine siyasetçiler yön veriyor, siyasete bulaşalım dedik. Böylece belediye başkan adayı olarak son gün başvuruda bulundum. Adaylık kesinleşince de seçim çalışmaları başladı. Bu bana biraz tuhaf geldi. Ama keyifli bir süreçti, gençler ve kadınlar çok yardımcı oldular. Bürokrasiden geldiğim için seçmende acaba kendisine ulaşabilir miyiz kaygısı vardı. Sonuçta halktan birisiniz, bürokratik duvar örerseniz hizmet üretmezsiniz. Ben aynı zamanda demokrasi ve insan hakları dersi de veriyorum. İnsan haklarına saygı gösteren, insan haklarına dayalı bir yaşamı destekleyen bir insan olarak karşımdaki kişiyi hiçbir zaman kendimden farklı görmedim. Ayrımcılık insan haklarının temelinde yasak olan bir unsur… Bunu gösterişte değil, kişiselleştirerek yapmaktır önemli olan. Üzüntü verici olan siyasetçilerin insan hakları ve demokrasiyi kişiselleştirememiş olmaları, bunu bir çıkar aracı olarak görmeleri…

 Bugün Büyükada’da motordan indiğimde bir sürprizle karşılaştım. Yıllardır adanın görüntüsünü bozan “ha devrildi, ha devrilecek” dedirten iki ahşap yapının yıkıldığını gördüm…

İki eski eser vardı. Bunlar üçüncü sınıf olarak tescilli binalardı. Onlar maalesef kendiliğinden yıkılmaya, çökmeye başlamıştı. Yani tehlike arz ediyordu. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun rölöve ve restitüsyon projelerini onaylaması gerekiyordu. Belediyemizin ihmalkârlığına başka sebepler de eklenerek bu durum sürüncemede kaldı. Birtakım çıkar ilişkilerinden söz etmek istemiyorum, en vahim durum o zaten.  Biz kuruma başvurduk, olumlu karşılandı. Lido’nun yıkım kararı yıllardır alınmış. Yıllarca çirkinlik abidesi olarak kaldı. Lido’nun yıkımına başlandı, sanırım bir-iki hafta içinde yıkım tamamlanacak.

 

ADALARDA NELER OLMASI GEREKTİĞİNE HALK KARAR VERMELİ

 Tarihte gerçek demokrasinin halkın katılımıyla açık hava toplantılarında gerçekleştirildiğini biliyoruz. Siz de Belediye Meclisi’nde bu uygulamayı başlattınız…

Gerçekten de demokrasiye uygun bir görüntü sergileniyor. Belediye Meclis toplantıları yasaya göre zaten halka açıktır. Ama bu tür toplantılarda hiç halkı göremezsiniz. Biz burada toplantılarımızı halka duyuruyoruz. Sanıyorum 250–300 kişi geldi. AK Partili üyelerin muhalefet etmesine rağmen Belediye Meclis toplantılarının belediye binası dışında mekânlarda da yapılması yönünde bir karar aldık bu toplantıda. Toplantıları her ay başka bir adada yapmaya karar verdik. İkinci toplantıyı Heybeliada’da bir kahvede yaptık. Gündemimizdeki maddeleri görüştükten sonra yarım saat halka konuşması için fırsat verdik. 10–15 kişi kalktı, düşüncelerini kürsüden dile getirdi. Bir dahaki toplantımız 1 Haziran’da Kınalıada’da. Bu güzel bir uygulama, çünkü Adalar’da neler olması gerektiğine halk karar vermeli. Şeffaf yönetim böyle sağlanır ancak. Bir sonraki toplantı da Burgazada’da olacak.

 Basında “Adalar hızlı başladı” başlığı altında Kınalıada tepesindeki çirkin anten görüntüsü ile ilgili görüşlerinizi okuduk. Şimdi sıra bu çirkinliği ortadan kaldırmaya mı geldi?

Önümüzdeki günlerde Kınalıada’daki antenleri yıkmaya başlıyoruz. Bu konuda medyadan büyük tepki gelmeye başladı. Bunlar hepsi kaçak olarak yapıldı. Yıkmamakla suç işliyoruz, görevimizi kötüye kullanıyoruz. Yıllardır bunların yıkılması ile ilgili kararlar alındı. Halk sağlığı açısından büyük bir risk… Kınalıada Ermeni yurttaşlarımızın yoğun yaşadığı bir yer, tedirgin oldukları için özellikle küçük çocukları, hamileleri, yaşlıları getirmiyorlar. Seçim sırasında tersine bir göçün başladığını da gördük. Bu antenleri yıkmakla hem insanların sağlık kaygılarını gidermiş olacağız, hem de biz Çamlıca’ya örnek oluşturacağız. Bu milli servet kaybı, bütün bunları bir antende toplamak mümkün… Adaların sit alanı olduğunu da unutmamak gerekir.

Medyayı karşıma aldığım ileri sürülüyor. Ben medyayı niye karşıma almayı isteyeyim ki? Hukukun ve yasaların gereğini yerine getiren bir kişi medyayı karşısına alıyor diye suçlanabilir mi? Birkaç ay içinde başka bir çözüm bulunsun, Sivriada olabilir. Televizyon Yayıncıları Derneği Başkanı Nuri Çolakoğlu beni aradı, bu konuda katkıda bulunmak istediğini söyledi. Bu da bizi mutlu etti tabii.

 

KAYITLARINIZI ADALARA ALDIRIN

 Adalarda yaz ve kış arasında nüfus çok farklı. Belediye kış nüfusu ile orantılı olarak bütçeden pay alıyor. Bu kısıtlı bütçe ile hizmet vermek zor değil mi?

Adaların farklı özelliği nedeniyle farklı bir yerel yönetim modeli oluşturmak zorundayız. Klasik yönetim anlayışı ile Adaların sorunlarını çözümleyemeyiz, uluslar arası düzeyde örnek bir yer haline getiremeyiz. Belediye yasası tek bir anakaraya göre organize edilmiş. Fakat burada zabıta hizmetini kaç personelle veriyorsak, Heybeli’de de aynı sayıda personelle vermeliyiz. Yani biz beş ayrı kasabayız.

Tabii bu konuda sizlerin de desteklerini bekliyoruz. 14.072 nüfusa göre biz bütçeden yararlanıyoruz. Bizim öz gelirlerimiz 5 milyon TL civarında. Ama 25 milyon TL borcumuz var. İşin acı tarafı gelir kaynaklarının arttırılması yönünde hiçbir çalışma yapılmamış olması… Bu kadar borç olmasına rağmen milyonlarca liralık kaldırım ihaleleri yapılabilmiş. Personel giderlerini ödeyemeyen bir belediye görünümündeyiz.

Kaynak yaratmanın birinci adımı olarak biz, öncelikle Adalarda ikametgâhı olan hemşerilerimizin nüfus kayıtlarını buraya aldırmalarını istiyoruz. Verilerimize göre 22 bin civarında konut gözüküyor. Bunu üçle çarpsanız 60 binin üstünde kişi eder. Yurttaşlarımız birkaç dakikalarını ayırıp bir telefon faturası, bir kira sözleşmesi veya bir doğalgaz faturası ile nüfus müdürlüğüne giderek, ben burada oturuyorum demeleri yeterli. Vatandaş diyor ki, bir gün bana ikametgâh lazım olursa Adaya mı geleyim? Artık hiçbir kurum ikametgâh istemiyor, vatandaşlık numaranızı verdiğinizde yeterli oluyor.

İçişleri Bakanlığı her yıl Devlet İstatistik Kurumu’na nüfus sayımı bilgilerini sorar. Ocak ayında aldığı verilere göre genel bütçe gelirlerinden belediyelere nüfus yoğunluğuna göre aktarılacak pay ayarlanır. Bu nedenle Adalıların bizim nüfusumuzda gözükmelerini arzu ediyoruz.

 Adalarla ilgili projeleriniz neler, bu kısıtlı bütçe ile projeleri nasıl gerçeğe dönüştüreceksiniz?

İki tane kardeş kentimiz var. Bugüne dek kardeş kentlerle hiçbir proje hayata geçirilmemiş. Kardeş kent yetkilileri ile görüştük, protokol yeniledik, amacımız AB fonlarından hibe almak. İlk projeyi bu yıl hayata geçireceğiz. Kardeş kentlerimizden biri Stockholm’un, diğeri de Atina’nın ilçesi… Kardeş kent sayısını artırıp her yıl ikişer projeyi hayata geçirdiğimizde, Adalara yaraşır birçok yatırım projeleri gerçekleşmiş olacak.

Çok farklı alanlarda projelerimiz var; kültürel değerlerin korunması, çarşıların ele alınması, plaka kirliliği… Turizm açısından bir sıkıntımız yok, turist gelecektir.

En büyük sıkıntımız ekip, kadro sıkıntısı. Yeni eleman alamıyoruz. Çalışanlara yıllarca sahip çıkılmamış, saygı gösterilmemiş, adeta paslanmış bir aygıt düşünün. Bisikletçiler sorun, paytonlar ciddi sorun, şezlong ve bisiklet mafyası olduğu söyleniyor, orman alanları işgal edilmiş, bin civarında kaçak yapı var.

Yönetimin görevi nedir? Bu tür oluşumları gidermek… Biz bunları gidermeye başlayınca ciddi bir tepki aldık. Geçmiş yönetim kendi beceriksizliğini gizlemek için anti propagandaya başvuruyor. Ayrıca çıkar ilişkisini sürdürme eğiliminde olan, her şeyi sabote eden bir kesim var. Sabote eden kişiler arasında ne yazık ki, bizim mensubu olduğumuz partinin yönetim kurulu üyeleri de bulunuyor. Bunun anlamı eski düzenin yağmanın sürmesini sağlamak.

GÖNÜLLÜ EKİPLERİ KURULDU

 Peki, ekip ve kadro sıkıntısını nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?

Gönüllü çalışan arkadaşlarımız var. Kültürel açıdan bir organizasyon içindeyiz. Farklı birimler oluşturduk, Kültür-Sanat birimimiz var. Rafi Hermon Aras diye bir meclis üyesi arkadaşımız var. Kendisinin kültür-sanat insanı olması, uluslar arası ilişkileri ve birkaç yabancı dil bilmesi bizim için büyük avantaj. Bu arkadaşımız Adalar’daki kültür-sanat insanlarıyla bir ekip oluşturdu. Çok fazla etkinlikler göreceksiniz, sizlere de bunların haberi ulaştırılacak.

Bunun yanı sıra Gençlik ve Spor ile ilgili bir birim oluşturduk. İstihdama yönelik meslek edindirme kursları açacağız. Ev hanımlarında, gençlerde çok fazla işsizlik var. Plan ve Proje Müdürlüğü oluşturduk, bundan böyle her işimizi planlı ve projelere uygun bir şekilde yapacağız.

Gönüllü arkadaşlarımız arasında emekli diplomatlar, Dünya Bankası’ndan üst düzey yöneticilik yapmış kişiler, AB’deki projelerde görev almış insanlar, bürokratlar ve işadamları var. Onlara Belediye binasında iki oda tahsis ettik. Ürettikleri projeleri desteklendiği takdirde hayata geçirerek Adalarımızın sorunlarına hep birlikte çözüm üreteceğiz. Adalarımızın tarihi dokusuna ve çevre değerlerine sahip çıkmak için büyük çaba harcamamız gerekiyor. Bu çabamıza mutlaka halkımızı da katacağız.

 

MUSEVİ CEMAATİ’NDEN DESTEK GELDİ

 Ambülâns hizmetinde bir iyileşme söz konusu mu?

112 Acil Yardım İstasyonu için Sağlık Müdürlüğü ile bir görüşme yaptık, protokol imzaladık. Onlar bize 24 saat hekim ve sağlık personeli hizmeti veriyor. Musevi Cemaati’nden Başkan Silvyo Bey ziyarete gelmişlerdi. Ona sağlık hizmeti konusunda katkınız olabilir mi diye sordum. Uygun gördüler, telefon ettiler, biz bunu karşılıyoruz dediler. Böylece eskiden sadece tekne olan deniz ambülânsı gerçek ambülâns olacak. Artık insanlar herhangi bir yerde ambülâns hizmeti almak istediklerinde, buradan doktor ve sağlık personeli binecek, hastayı alacak, karşıdaki hastaneye götürecek. Bazı kesimler bunun gerçekleşmemesi için Sağlık Müdürlüğü’nde kulis yapmaktalar. İnanılacak gibi değil, ama gerçek.

 Göreve başlayalı iki ay oldu. Bu kısa sürede çirkinlikleri yok etmek, bozuk olanı düzeltmek yolundaki girişimlerinizin bazı kesimler tarafından engellenmesi, kösteklenmeye çalışılması size, “bu işe soyunmasaydım” dedirtiyor mu?

Üç üniversitede ders veren bir kişi olarak, gelirimin yarısına yakın gelir kaybına maruz kalan bir kişi olarak niye böyle bir görevi üstleneyim? Ülkemizde gerçekten başarılı örnekleri yapabilecek hem insan potansiyeli hem de kaynak potansiyeli olduğunu gördüm ve bize yakışan budur dedim. Öyle ise yola çıkalım dedim. Yoksa rahatını huzurunu niye bozar insan? Sadece yurt sevgisi ve insan sevgisinden kaynaklanıyor. Akademik ortamda mutlu ve hoş bir yaşam sürdürürken, böyle bir işe girişmek… Ama bunun verdiği mutluluk daha bir farklı.

 

ADALARIN ÇOK KÜLTÜRLÜ YAPISINI KORUYALIM...

Adalar İstanbul’un birçok olağanüstü güzelliğe, değere, özelliğe sahip bir ilçesi. Çok farklı bir yapısı var. En büyük özelliği bence insan zenginliğidir. Adalar’da her düşünceden, her inançtan, her kesimden insan bulabilirsiniz. Türkiye’nin 81 ilinden insan var. Seçim çalışmaları sırasında bunun farkına vardım. Adalar’ın farklı inançlara sahip bir kültürel dokusu var. İnsanlar burada dostça yaşıyor, dışarıdan gelen bu ortama uyum sağlıyor. Bir Vanlı burada bir sinagogun varlığını kabulleniyor veya bir kiliseye girip orada bir cenaze törenine katılabiliyor. Adaların diğer bir zenginliği burada çok sayıda sanatçı, bilim insanı, edebiyatçının yaşıyor olması… Ben de Adalara sahip çıkılması için telkinde bulunuyorum. Sorumluluğu sadece yöneticilere bırakmayın, bu değeri, bu zenginliği koruyun diyorum.

 

DR.  MUSTAFA FARSAKOĞLU KİMDİR?

 1955 yılında Osmaniye / Düziçi’nde doğan Dr. Mustafa Farsakoğlu, Pertevniyal Lisesinden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra 27 yıl ülkenin hemen her köşesinde kaymakamlık, vali yardımcılığı yaptı. Bir yıl araştırma yapmak amacıyla ABD’de bulundu.

1996–2001 tarihleri arasında Adalar’da, halk arasında hâlâ özlemle hatırlanan kaymakamlık döneminin ardından, atandığı Yalova Vali Yardımcılığı görevinden 2006 yılında emekli olarak Yeditepe Üniversitesi’nde görev aldı. 

Dr. Mustafa Farsakoğlu, kamu yönetimi, kriz ve afet yönetimi, liderlik ve çatışma yönetimi, anayasa ve idare hukuku, yerel yönetimler, e-devlet uygulaması, demokrasi ve insan hakları ve insan kaynakları yönetimi alanlarında uzman olarak dersler, konferanslar, seminerler ve hizmet içi eğitimler verdi.

Büyükada’da  ikamet eden Dr. Mustafa Farsakoğlu evli ve bir kızı var. Adalar Belediye Başkanlığı görevinin yanı sıra öğretim üyeliğine de devam etmektedir.