Kötülük ve kötümserlik

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
6 Mayıs 2009 Çarşamba

1 Mayıs bu yıl resmi tatil olarak ilan edildi. İşçi Bayramı büyük kentlerimizde kutlandı. Belirlenen miting alanlarında toplanıldı, konuşmalar yapıldı, çelenkler kondu. Herşey ahenkliydi, dirlik düzen vardı. Öte yanda bu düzeni bozmak isteyen, ara sokaklardan ana caddelere doğru koşan farklı güruhlar da vardı. Öğle saatlerinde Nişantaşı’ndan Valikonağı’nın sonuna doğru gelen sesler ürkütücüydü. Evlerden, ‘camları kapatın’ nidaları duyuyordum. Etraf sakinleşince dışarı çıktım. Nişantaşı terkedilmiş bir şehir gibiydi. Sokakta tek tük insan yürüyordu. Araba sesi yoktu. Anlaşılan polis trafiği kesmişti. Olduğum yerden Dikilitaş’ın önünde panzerler ve polis otobüslerini görüyordum. Art arda hapşırmaya başladım. Sonra yürüyen insanların ağızlarını, burunlarını kapattıklarını farkettim. Havada hala biber gazı vardı.

Yolda ilerledikçe nutkum tutuldu. Yerlerde yanık izleri, büyük tahta parçaları duruyordu. Caddenin iki tarafındaki dükkanların camları tuzla buz olmuştu. Sökülen kaldırım taşları, parke yollardan çıkartılmış taşlar, arabaların parketmesini engellemek için konulan ‘baba’lardan sökülüp yolun ortasına atılanlar..

Yürüdükçe şaşkınlığım arttı. Bir sokak lambası yerinden sökülüp, yolun ortasına bırakılmıştı. Esnafın konuşmalarına tanık oldum; “Bu ne biçim İşçi Bayramı?” Hem kızgın, hem kırgındılar. Az ötedeki barikatları görünce daha fazla ilerlemedim. Yerdeki taşı sökecek kadar hırslanmış, camlara o ağır taşları firlatabilecek denli öfke dolmuş olunabilir mi? Olunabilirmiş demek. Bu toplum psikolojisi cehalete mi dayalı? Adı her neyse görüntüler çok tatsızdı. Ara sokaklardaki 1 Mayıs anlayışı ne yazık ki, kötüydü.

* * *

Gila Kohen Öykü Yarışması’nın jürisi geçtiğimiz hafta biraraya geldi ve kazanan yarışmacıları belirledi. Bizler için bundan sonraki en önemli ve en heyecan veren adım öykülerin kitaplaşmasıdır. Zira kitabın kalıcılığı başka hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Bu konuda Kitap Editörümüz Gila Erbeş son derece titiz bir çalışma sergiler. Öykülerin büyük bir çoğunluğunu okuduğumu daha önce de yazmıştım. Şimdi sadece kazananları tekrar gözden geçiriyorum. Kitaba girmeden evvel yazım veya noktalama hatası var mı? diye bakıyoruz. İçeriğine kesinlikle dokunulmuyor. Bu yıl beşincisi düzenlenen yarışmada ödüle layık görülen öyküler son derece nitelikli. Ancak çoğunun ortak teması karamsarlık. İnanılır gibi değil. İçeriklerinde üzüntü, intihar, boğuşan dalgalar, ölüm gibi insan ruhunu altüst eden yorumlar var. Günümüz koşulları düşünen insanı bu denli mutsuz olmaya mı itiyor?

Umarım yazarları daha mutlu bir yaşantı içindedirler.

Bu vesile ile doğuştan iyimserlikle yoğrulmuş olan tüm annelerin Anneler Günü’nü kutluyorum...