“Devlet’in Örnek Yurttaşları”

Amacım bir kitap tanıtımı yazısı kaleme almak değil; ancak Rıfat N.Bali’nin yeni yayımlanan “Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri-Devlet’in Örnek Yurttaşları” başlıklı araştırmasının farklı bir kapsamda, değişik boyutlarda ele alınması gerektiğine inanıyorum.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
6 Mayıs 2009 Çarşamba

Kütüphanemin bir rafını Rıfat N.Bali’nin değerli yapıtları dolduruyor; ilkin bu denli verimli, bu denli titiz ve yaşamının belirgin bir dönemini tümüyle bu amaca adamış gerçek bir bilim adamına sahip olmanın toplumumuz için bir ayrıcalık, bir şans olduğunu belirtmeliyim.

Açık ve kesin söylüyorum bu sözlerim sıradan birer övgü olarak algılanmasın; her bir eserini okuduktan sonra Rıfat N.Bali’ye karşı saygı hislerim artıyor ve kendisini daha çok takdir ediyorum.

Bali’nin son kitabını okumaya başlamadan önce Mario Levi’nin “Karanlık Çökerken Neredeydiniz” başlıklı 586 sayfalık romanını bitirdim. Gila Kohen Öykü Yarışması’nın Seçici Kurul toplantısı sonrasında kendisine kurgusal bölümler dışında hikâyesi ile bire bir kendimi özdeşleştirdiğimi, bizim de gençliğimizde beş çok samimi arkadaş olduğumuzu ve her birimizin bir taraflara savrulduğunu anlattım. Mario Levi de; “Çok doğal, aynı kuşağın insanlarıyız” diyerek benzer kırgınlıkları, umutları ve hayal kırıklıklarını yaşamış olmamızın olağan olduğunu belirtti ve teşekkür etti.

 Rıfat N.Bali’nin 1923-1949 dönemleri arasında Türk Yahudilerinin tarihini ele aldığı iki kitabından sonra yaklaşık bir asırlık serüvenin ikinci bölümünü uzun süredir bekliyordum, yine de 670 sayfalık eseri görünce değerli hocalarımın üniversite yıllarında ezberlemek zorunda kaldığım binlerce sayfalık ciltlerini anımsadım ve ‘eyvah’ dedim, istemeyerek de olsa. Ancak yakın tarih olunca ilgi ve merak dürtüsü ağır basıyor bir çırpıda sayfaları tüketiyorsunuz.

Araştırmacı, “Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri-Devlet’in Örnek Yurttaşları” adlı kitabı ile ‘Ön Söz’ünde de belirttiği gibi Türkiye Yahudi toplumunun Cumhuriyet yıllarındaki yaşamlarını incelemeyi hedefleyen bir araştırma sürecini noktalamaktadır. Bunu yaparken de bir eleştiri getirmemekte, yerli ve yabancı kaynakları derinlemesine araştırarak bir fotoğrafı gözlerimizin önüne sermektedir.

Bu fotoğraftan bir takım sonuçlar çıkarmak, yarım yüz yıllık süreç içinde Türkiye Yahudilerinin ne gibi sorunlar ile karşı karşıya kaldıklarını, bunlarla ne ölçüde mücadele edebildiklerini ve bu mücadelelerinden ne gibi kazanımlar edindiklerini değerlendirmek ise bizlere kalmakta. 

Benim kişisel gözlemim olumlu veya olumsuz pek çok olayın tarih içinde birkaç kez yinelendiği, ‘deja vu’lerin sıkça yaşandığı ve yaşanmakta olduğu.

Kitapta hayretle okuduğum ve daha önce hiç bilmediğim bilgiler de beni etkiledi. Örneğin Kıbrıs krizinden sonra sınır dışı edilen Yunan uyrukluların arasında üç bin Yahudi’den söz edilmesi ve Sabetay Alboher adlı 96 yaşındaki bir kimsenin “Türkiye’ye karşı zararlı faaliyetlerde bulunduğu” gerekçesi ile Atina’ya gönderildiğini daha evvelce hiç duymamıştım.

Dönemin Hahambaşısı Rav David Asseo ilkin Cumhurbaşkanı Org. Cemal Gürsel’i ziyaret eder. Gürsel, Hahambaşı’ya hükümetin Yahudi asıllı vatandaşlarına duyduğu sevgiyi çok dostane sözlerle iletir. Rav Asseo’nun İçişleri Bakanını ziyaretinde ise sinagog yapımı için izin istemesi üzerine bakan kendisine ibadethane yapımı için izin istenmemesini, Caddebostan Yahudileri gibi önce mekânın bir kültür merkezi niteliğinde inşa edilmesini, sonra da sinagog olarak kullanılmak üzere başvurulmasını önerir. Rav Asseo cemaatin her yaptığının hükümetçe bu denli yakından bilinmesinden korkuya kapılır.

Kitapta kişisel olarak da beni ilgilendiren bölümden bir alıntı: “1987 yılının Şubat ayında Avrupa Parlamentosu Siyasi Komisyonu’na verilen ‘Ermeni soykırım’ karar tasarısı Türkiye’de tepkilere yol açtı. Raporda yer alan azınlıklarla ilgili maddeye İsrail’de Türk göçmenlerini temsil eden Itahdut Yotsei Turkia Be İsrael ile gene İsrail’de kurulu Türk Yahudi kültürüne hizmet etmeyi amaçlayan Morit dernekleri de itiraz edecekti.”

Kitabın dip notunda Avrupa Parlamentosu ve Birleşik Amerikan Kongresi üyelerine yollanan ve bir çevirisi de Türk basınında yer alan bildiride söz konusu beyannamenin ‘Itahdut’ adına Avukat Yakup Barokas, Morit adına Doktor Gad Nasi tarafından imzalandığını okumam tabi ki beni oldukça eskilere götürdü. Bali bu bilgiye AJC Arşivi’nden ulaşmıştı.

“Bu kadar kalın kitabı şimdi taşıyamam”, “Bunca sayfayı nasıl okurum?” türünden kulağıma gelen kimi bahanelere üzülüyorum. Bir de açıkça söylenmeyen ‘kitabın pahalı olduğu’ (bir tiyatro fiyatı?)… Biraz duyarlılık lütfen, geçmişini bilmeyen geleceğini de belirleyemez.“DEVLET’İN ÖRNEK YURTTAŞLARI” BAŞUCU KİTABINIZ OLSUN!..