Altın kumlar üzerinde bir kent

Pesah Bayramı’nda Tel-Aviv’deydim; “Museum Haaretz”de kentin 100. yıl kutlamaları kapsamında düzenlenen bir sergiyi gezdim. Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti iken sonradan Tel-Aviv ile birleşecek olan Yafo’da tren istasyonunda çekilen bir fotoğraf bana ilginç göründü.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
22 Nisan 2009 Çarşamba

Pesah Bayramı’nda İsrail’deydim. İlk izlenimim küresel ekonomik krizden halkın pek fazla etkilenmediği oldu, alışveriş merkezleri belki de tatil nedeniyle hınca hınç… Genelde “eli açık” bir halk olan İsraillilerin, özellikle Tel-Aviv ve çevre kentlerde yaşam düzeylerinden pek ödün verdikleri söylenemez.

 Hatta kısıtlı işten çıkarmalara rağmen ( rekor ayda yirmi bin kişi) ‘altı ay maaşımın yüzde yetmişini işsizlik sigortasından alıp uzun bir tatil yapayım’ diyenlere de rastladım.

Su sıkıntısı ciddi boyutlarda, bu yıl ülkemizi terk etmeyen yağışlar İsrail’e pek uğramadı, bahçe ve parklara sulama yasağının getirilmesi gündemde; yazık o güzelim yeşillikler kuruyacak.

Tel-Aviv’in 100.yıl kutlamaları kapsamında “Museum Haaretz”i ziyaret ettim. Müzedeki sergide Tel-Aviv’in iddia edildiği gibi yüz yıl önce “altın kumlar” üzerinde kurulduğu ve arazilerin sahilde toplanan halk arasında kura ile paylaştırıldığı gerçeğine rağmen, yapılan kazılarda 2-3 bin yıllık sinagogların kalıntılarına rastlandığı fotoğraflarla açıklanmakta ve o dönemlere ilişkin bulunan kalıntılar sergilenmekte.

Osmanlı İmparatorluğu’nun bir eyaleti iken sonradan Tel-Aviv ile birleşecek olan Yafo’da bir tren istasyonunun açılışı nedeni ile düzenlenen törenin fotoğrafı bana ilginç göründü. Yüz yıl önce Yafo veya Hayfa’dan trene binip, Beyrut, Şam üzerinden Hatay’a ulaşarak Osmanlı topraklarına seyahat etmek olanaklıydı. Sergilenen belgeler arasında tren sefer saatlerini gösteren eski bir tarife de bunu doğrulamaktaydı. Bir an için yakın gelecekte aynı güzergâhın yeniden geçerlilik kazanabileceğini düşledim. Türkiye’nin arabuluculuğunda başlatılan ve ne yazık ki kesintiye uğrayan İsrail-Suriye görüşmelerinin amacı da iki ülke arasında barışın tesisi değil miydi?

Türkiye’den Tel Aviv’e uçak bileti 330 Euro, yani 435 dolar. Gazetelerdeki reklamlara bakıyorum bu fiyatlara İtalya, İspanya vs. ülkelere otel dâhil turlar düzenleniyor. Ancak sorun bu değil, Tel Aviv’den İstanbul’a gidiş/geliş biletinin fiyatı 250-300 dolar arası değişiyor. Bana fikir verdiler, ‘nasıl olsa biletler on-line geliyor, telefonla İsrail’den yer ayırtın’ diye. Acenteye sordum; ‘405 dolar’ dediler, sonuç bileti nereden alırsan al fiyat değişmiyor, önemli olan hangi istikamete uçtuğun. Sanki İsrail’den Türkiye’ye turist gelmesi isteniyor, ancak Türkiye’den İsrail’e gitmesi istenmiyor.

İsrail’de sinemacı/yazar Udi Aloni’yi tanıdım. 2006 yılında gerçekleştirdiği “Forgiveness” adlı filminde politika ile teoloji arasındaki ilişkiyi irdeliyor ve “İsrail-Filistin” anlaşmazlığını post-Siyonist bir açıdan ele alıyordu. “Ben bu topraklarda doğmama rağmen Yahudi’yim, İsrailli değilim. İsrail’in bir Yahudi devleti olduğunu ileri sürerseniz, Filistinlileri ‘ötekiler’ konumuna getiriyorsunuz. Ben ‘iki halka bir devlet’i savunuyorum. Peki, ‘iki halka iki devlet’ görüşü sonuç vermez ise tek seçenek olarak bu kalmıyor mu?” diye soruyor Aloni.

Katılmadığım marjinal bir görüş… Demografik gerçekler göz önünde bulundurulduğunda bir gün Yahudilerin İsrail’de azınlıkta kalmaları sonucunu doğurabilir.

Ancak ‘iki halka iki devlet’ ilkesi de bugünlerde İsrail hükümetini oldukça zorlayacak. Çünkü ABD Özel Ortadoğu Temsilcisi George Mitchell ve Başkan Barack Obama’nın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan açıkça öğrenmek istediği Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’a karşın bu görüş doğrultusunda görüşmeleri sürdürüp sürdürmeyeceği olacaktır.

Bu hafta Holokost’u farklı etkinliklerle andık. Emory Üniversitesi’nin “Holocaust Denial on Trial” sitesine girip Holokost inkârına karşı mücadeleyi destekleyebilirsiniz…