Rüzgar’ın ta kendisi…

2008 Pekin Olimpiyatları, belki de dünya tarihinde en çok kahraman ve efsane yaratan olimpiyatlar olarak tarihte şimdiden yerini aldı. Sokakta çevirdiğiniz her insandan 2008 Olimpiyatları deyince aklınıza ne geliyor sorusuna verilecek cevaplardan biride mutlaka O’dur: Usain Bolt

Spor
15 Ekim 2008 Çarşamba

Selim ÇİPRUT


Bolt 21 Ağustos 1986 yılında Jamaika’nın Trelawny kasabasında dünyaya geldi. Ailesinin bakkal dükkanı vardı. Kendi çaplarında sakin bir yaşam sürüyorlardı. Bolt ise tek kelime ile kriket delisiydi, neredeyse bütün vaktini abisi ile kriket ve futbol oynayarak geçiriyordu. En büyük hayali kriketçi olmaktı. ilkokulda yavaş yavaş maharetleri ortaya çıkmaya başlamıştı. Yüz metrede kendinden büyük öğrencileri geçerek, okulda sükse yapmaya başlamıştı bile. Fakat Bolt, bu sporu hiç sevmiyordu. Israrla kriket üzerinde duruyordu. Kriket hocası onun hızını, özel biri olduğunu ilk hisseden kişiydi. Açıkçası krikete karşı da fazla bir kabiliyeti yoktu. Bir gün kriket hocası onu karşısına alıp, dobra dobra içinden geçenleri söyledi. Kriket için yetersiz olduğunu, fakat süratini kullanarak çok iyi bir sprinter (kısa koşucu) olabileceğini onu üzmeden ve moral vererek söyledi. Eski sprinterlardan McNeil ve Dwayne Barret Bolt’un koçları oldu. Önce ona moral vererek başladılar, ardından onunla arkadaşlık kurup yeteneklerini keşfetmesini sağladılar.

Bolt’un okuduğu okuldan zamanında, Michael Gren gibi büyük sprinterlerde mezun olmuştu. Bolt, yaptığı sporu yavaş yavaş benimsemeye başladı ve ilk madalyasını 2001 yılında kazandı. Aynı turnuvada 200 metrede de gümüş madalya sahibi oldu. Mc Neil onun tek koçu oldu, Bolt ona “ ikinci babam” diyordu. Uluslararası ilk yarışı 2001 CARİFTA Oyunlarında oldu. 400  ve 200 metrede gümüş madalya kazandı. Aynı yıl Macaristan’daki gençler şampiyonasına katıldı. Seçmelerde   elendi, yaptığı işi ciddiye almıyordu. Çok şakacı bir insan olması ona pahalıya patladı ve polis tarafından tutuklandı. Bundan, koçu McNeil’i sorumlu tuttular. Pistlerin haylaz çocuğuna inanan tek kişi McNeil değildi, eski Başbakanlardan Patterson da ona çok inanıyordu ve ona her şekilde kefil olmuştu bile.

Bolt, Patterson’un desteği ile Kingston şehrine taşındı. Jamaika Amatör Atletler bünyesinde çalışmalarına devam etti. 2002’de düzenlenen Dünya Gençler Şampiyonası Bolt için dönüm noktası oldu. 15 yaşında boyu 1.96 metreydi. Çoğu kişi onun bu fiziksel görüntüsü ile dalga geçiyordu. Ama en büyük cevabı pistlerde verdi 200 metreyi 20.61 ile kazandı. 4x100 Bayrak takımının da elemanı oldu. Bu turnuvada üç gümüş, bir altın madalya aldı. Ve dünya tarhihine, altın madalya almış en genç sprinter olarak adını yazdırdı. Madalya yağmuru 2003 Gençler Şampiyonası’nda devam etti. 200 metre derecesini 20.40’a çekti.  O sıralar 200 metre dünya rekorunu elinde tutan atlet Michael Johnson, ona hayran kalmıştı. Hakkında gazetelere şu açıklamayı yaptı: “İki sene mi olur, üç mü, dört mü bilmiyorum, ama bu çocuk önümüzdeki senelerde adından sıkça söz ettirecek.” 

Uluslararası Atletizm Federasyonu tarafından 2002 yılında Yükselen Yıldız ödülünü aldı. Bolt artık ısınmaya başlamıştı ve Dünya Gençler rekorunu 200 m. de egale etti. Dünya basınında da, artık kendisinden bahsedilmeye başlamıştı. Yaptığı bu dereceyi Dünya Rekortmeni Johnson, 20 yaşında yapmıştı. Bundan sonra ki turnuvalarında kırdığı rekorlar ile yavaş yavaş sahne almaya başlamıştı. Jamaika tarafından, gelmiş geçmiş en heyecan verici atlet seçildi. 2004 yılında artık profesyonel olmuştu.

Artık önünde Atina Olimpiyatları vardı. 200 metre elemelerinde sakatlandı ve hayalkırıklığı yarattı. Buna rağmen Amerikan üniversitleri ona burs teklifi yağdırıyorlardı, ülkesine aşık olan Bolt, gelen bütün teklifleri reddetti. 2005’te  yeni koçu Glen Mills ile, altın çağına tüm hızıyla koşmaya başladı. Uluslararası turnuvalara gayet iyi başladı, 200 metreyi 20.03’te koştu. Dünya Şampiyonası’nda finale kalmış fakat yarışta sakatlığı nüksedince hayatının en kötü derecesi, 26.27 yaptı. Bu sakatlıklar  kariyerini sona erdirme noktasına gelmişti. Fakat koçunun telkini sayesinde bu kararından vazgeçti. Değişik bir çalışma stratejisine başladı.

Artık hedef 2008 olimpiyatlarıydı. Bu sefer, bambaşka Bir Bolt vardı. 100m,200m ve 400m de yarışacağını beyan etti. İlk önce 100 m de sahne aldı, çok rahat finale kaldı. Ve finalde o efsanevi dereceyi,9.69’u yaptı. Dünya bu dereceyle yerinden oynadı.bu derece  bilim adamlarının bile dikkatini çekti, hatta çeşitli çalışmalar yaptılar. Buna göre finiş çizgisinde o efsanevi pozu vermese, Bolt’un derecesi yaklaşık 9.55 olacağını söylediler. Artık önünde 200 m vardı, amacı Carl Lewis’in 84 Olimpiyatları’nda ki dublesini tarihe gömmekti. Ve o gün Johnson’un rekoru da tarihin tozlu sayfalarına yerini alıyordu artık: 19.30. Ve ogün onun doğum günüydü, statta  jest olarak doğumgünü şarkısını çalıp, “Happy Birthday Bolt” yazısını skorboarda yazdılar. Sırada 4x100 bayrak yarışı vardı.Takım arkadaşları Nesta Carter, Michael Frater ve Asafa Powell. İnanılmaz bir yarışın ardından bir dünya rekoru daha gelmişti.Bolt’un ismi en az Phelps kadar popüler olmuştu artık. Bu haylaz çocuk, 2008 Sichuan depreminde hayatını kaybeden aileler için 50 bin dolar bağışladı.

Herkes ona rüzgarın oğlu dese de ben ona Rüzgar’ın ta kendisi demeyi daha uygun görüyorum. Carl Lewis’in efsanevi üç altın madalyalık rekorunu 24 sene sonra üç dünya rekoruyla tarihe gömen biri artık o.

Onun adı Usain Bolt.Kısaca biz ona “Şimşek” diyoruz.