Holokost yorgunluğu: nedir ve nasıl aşılır?

Holokost
12 Eylül 2008 Cuma

Günümüzde Holokost eğitiminin en doğru yöntemle verilmesi ve buna paralel olarak Holokost’tan çıkarılabilecek derslerin anlaşılması, insanoğlunun barışa özleminde birinci dereceden önem taşımakta. Özellikle tanıkların, yaşadıklarını dile getirmesiyle oluşan bilgi birikimiyle beraber, Holokost üzerine birçok kitap yayınlanması, belgeseller üretilmesi, filmler çekilmesi ve Yahudi kuruluşlarının konuya dair hassasiyeti, beraberinde “Holokost yorgunluğu (Holocaust fatigue)” denilen bir olguyu da getirdi. ?u anda dünyanın birçok yerinde tartışılmakta olan bu olgu, oldukça yeni ve Holokost’un öğrencilere, toplumlara sunuş şekliyle doğrudan ilintili.

Holokost’u, “Yahudiler’in soykırım miti” sözleriyle tanımlayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın desteğiyle de birtakım çevreler Holokost’un abartıldığını söylüyor veya Holokost’u hepten inkâr ediyor. Bu söylemler, Holokost’un daha iyi bir şekilde öğrenilmesi ve anlaşılması için, temel amacından farklı olarak, apayrı bir gereklilik arz ettiriyor. “Holokost yorgunluğu” ise, yakın geleceğimiz için hafife alınmaması gereken bir önem taşıyor.

Milletvekilinden öğrencilere “Holokost Yorgunluğu”

2005 yılının Nisan ayında, Yeni Zelanda’dan milletvekili John Tmihere, Holokost’u duymaktan “hasta ve yorgun” olduğunu belirtince, bu sadece Yeni Zelanda’daki partilerde değil, tüm dünyada bir tepki fırtınasına yol açtı. Tamihere, Yahudi olan ve olmayan çevrelerce duyarsızlıkla suçlandı. Simon Wiesenthal Merkezi’nden Nazi avcısı Dr. Efraim Zuroff, Tamihere’nin “Holokost yorgunluğu (Holocaust fatigue)” denilen zihinsel bir sendromdan muzdarip olduğunu bildirdi. (1)

Avustralya’da Holokost uzmanı Prof. Colin Tatz da Holokost hakkında doygunluğa doğru ilerleyen bir dünyadan kaygı duyuyor. Tatz, “Eğer Holokost’u, 1932’den başlayıp 1945’te biten X konulu bir tarih olayı gibi öğretirseniz, o zaman konu bir yerden sonra tükenir. Holokost’u zamanın içinde donmuş ve kapsül içine alınmış statik bir biçimde öğretmek niyetindeyseniz, insanlar bundan bıktılar; ama eğer Holokost’un dersini ve anlamını, bugüne etkilerini öne çıkartırsanız; Darfur, Bosna’dan bahsederseniz ve Holokost’la ilişkli İsviçre Bankaları, altın trenleri, Kızıl Hacın moral bilincinden söz ederseniz, kimse sıkılmaz ve konu çok daha güncel ve ilgi çekici bir hâle gelir” diyor. Tatz, günümüz için, “60 yıl sonra, o zamanki gibi ağlayamayız. Yahudi olmayan, en güncel pop gruplarıyla ilgilenen on sekiz yaşındaki bir gençten Holokost döneminin derinliklerine gitmesini bekleyemezsiniz” diye ekliyor.

Wisconsin – Madison Üniversitesi’nden Yahudi Araştırmaları profesörü Simone Schweber, “Holokost yorgunluğu: günümüzde eğitim” (2) konulu makalesinde deneyimlerini, gözlemlerini ve Holokost yorgunluğuna karşı eğitim önerilerini dile getiriyor. Makalesini sunarken, “Bir zamanlar Holokost’un takdis edilmesinin konunun eğitimini boğacağından endişe ediyordum; şimdi ise Holokost’a verilen önemin azalmasının, onun vermek istediği mesaja mani olmasından korkuyorum” diyor. Holokost eğitimine gittikçe küçük sınıflardan başlanması ve birçok senede verilmesi, uzun vadede bir yorgunluğa yol açabileceğini belirtiyor. “Eğer Holokost’u derin bir anlayış geliştirerek anlatmazsak; neden farklı grupların öldürüldüğünü, katliamı gerçekleştirenlerin nasıl ikna olduklarını, vahşetin diğer soykırımlardan benzer ve ayrılan yönlerini anlatmazsak ve aynı kapsamda bilgileri tekrar edip durursak öğrenciler ciddiyetlerini kaybeder, sizi dikkate almaz ve elbette ‘Holokost’tan bıkkın’ hâle gelirler” diye düşüncelerini ifade ediyor.

Öte yandan Schweber, İsrail’in rolüne ve İsrail-Filistin sorununun etkilerine dikkati çekiyor. Ortadoğu’daki olayların Holokost eğitimini küresel düzeyde etkilediğini ve birtakım kesimlerin bilinçli bir şekilde, bir tepki olarak “Holokost eğitimi” üzerine ders vermemeye başladıklarını aktarıyor.

2008 Martında Almanya Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Dr. Benedikt Haller ise, “Alman çocukları Holokost yorgunluğu gösterme yönündeler” dedi. Haller Yahudi kuruluşları ve antisemitizmle ilgili konularda özel temsilci görevinde. Haller, “Bir neslin öğretmenleri yaşamlarını ailelerini yalanlamak ve insanlara gerçeği söylemeye adadılar. Onların öğrencilerinin aynı sorumluğu hissetmemeleri oldukça doğal; onlar için bu büyükanne-büyükbabalarının yaşadığı kaba bir hikâye.”(3)

Houston Holokost Müzesi İdari Yönetmeni Susan Myers ise, sayıları gittikçe azalan Holokost kurtulanlarını da ele alarak, “Kurtulanlar, alacakaranlık yılları hakkında sarf edilen bu sözleri duymak istemezler. Bir kurtulanın çocuğu olarak, sadece Holokost için değil, antisemitizm için de bir yorgunluğu duymak, akıllara durgunluk verici” şeklinde tepkisini duyuruyor. (3)

Buna karşılık New York kökenli Holokost kuruluşları birliği başkanı William Shulman, “Kanıtlar var... Holokost yorgunluğu Almanya’da sinyaller veriyor; ama hangi sınırlar içinde olduğu net değil” görüşünde.

Yad Vaşem’in Amerika Toplumu İdari Yönetmeni Andrew Goldsmith, “Holokost yorgunluğunun antidotu olarak eğitim” başlıklı makalesinde, yönetmenlik görevi kendisine teklif edildiğinde, kabul etmekle büyük bir hata yaptığına yönelik aldığı eleştirileri yanıtlıyor. Öyle ki, “Görevini tamamlamış bir kurumda işin ne? Daha tamamlanacak ne var?” diye sorular alan Goldsmith, görevi kabul ederken, Holokost’un “tarihte en çok belgenmiş olay olduğunu(4)”  ve kutsal ortak değerlere dahi saldırabilecek insanların var olacağını belirtiyor. Goldsmith, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, Columbia Üniversitesi’ne davet edildiğinde duyduğu tepkiyi dile getiriyor ve kurtulanların 60 yıl sonra dahi deneyimlerini paylaşmakta olduklarına dikkat çekiyor.

“Hayaletler, sonsuzluk ve Holokost yorgunluğu” konulu makalesinde ise, bir kurtulanın kızı Julie Szego örneklerle düşüncelerini sunuyor. Szego, “Holokost’u duymaktan, düşünmekten, öğretmekten usandık. Tarihte birçok Holokost var ve ‘Bir daha asla Auschwitz’ yemini aralarında sadece biri” şeklindeki söylemleri eleştiriyor. Madalyonun öbür yüzüne bakıldığında, BBC’nin konu üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre, katılımcıların yaklaşık yarısı tarihin en büyük toplu katliamının yeri, Auschwitz’i hiç duymamışlar. (5)

Holokost’un sinema ve belgesellerdeki yeri

“Holokost yorgunluğu” sadece akademik camiadaki tartışmalarla sınırlı değil. Holokost’la ilgili yapıtlara çeşitli dönemlerde sinemalarda rastlıyoruz. Bazıları Oscar almış çalışmalar. Kimileri ise bu konuya haddinden fazla yer verildiğini çekinmeden belirtiyorlar. Peki, Holokost yapıtları ifade edildiği gibi fazlaca mı üretiliyor? Arz talebi aşıyor mu? Film yapımcıları neden Holokost’la bu kadar ilgileniyorlar?

Belge toplayıcı Joseph Dorman’ın gözlemlerine göre, Holokost’u yaşamış olanlar veya yakınlarının hikâyeyi anlatmakta “doğal bir arzusu var.” Dorman, “Çoğu film yapımcısı ticari bir kazanç veya eğitsel bir işlevi üstlenmek amacında değil. Bu çalışmalar, tanıkların manevi değerleri için” sözleriyle düşüncelerini aktarıyor. (6)

Her ne kadar “Schindler’in Listesi” veya “Piyanist” gibi filmler ses getiren ve geniş kitlelere ulaşan çalışmalar olsa da bütçe her zaman bir sorun. Filmler, istisnaları hariç, gişe sıralamalarında kaybeden olmaya garantili.

Sinemaseveler eğlenmek isterler. Holokost’un çağrıştırdığı mühürlü vagonları, toplama kampları ve ceset dağcıklarını görmek istemezler. Son dönemde yapımcılar konunun “olumlu” sayılabilecek yönlerine odaklanmaya çalışıyorlar: Hitler’e karşı çıkanlar veya kurbanları kurtaranlar, Varşova Gettosu ve başka yerlerdeki Yahudi direnişçiler ve elbette kurtulanlar... Bu örnekler “ilham verici” olarak sunuluyor. Holokost’ta milyonlarca ölen insan kamera karşısına geçecek durumda değil, Holokost hakkında aslında ilham verici hiçbir şey yok. Yine de hiçbir öykü finansal kazanç getirmek üzere kayda alınmıyor.

Günümüzde Holokost eğitiminin en doğru yöntemle verilmesi ve buna paralel olarak Holokost’tan çıkarılabilecek derslerin anlaşılması, insanoğlunun barışa özleminde birinci dereceden önem taşımakta. Özellikle tanıkların, yaşadıklarını dile getirmesiyle oluşan bilgi birikimiyle beraber, Holokost üzerine birçok kitap yayınlanması, belgeseller üretilmesi, filmler çekilmesi ve Yahudi kuruluşlarının konuya dair hassasiyeti, beraberinde “Holokost yorgunluğu (Holocaust fatigue)” denilen bir olguyu da getirdi. ?u anda dünyanın birçok yerinde tartışılmakta olan bu olgu, oldukça yeni ve Holokost’un öğrencilere, toplumlara sunuş şekliyle doğrudan ilintili.

Holokost’u, “Yahudiler’in soykırım miti” sözleriyle tanımlayan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın desteğiyle de birtakım çevreler Holokost’un abartıldığını söylüyor veya Holokost’u hepten inkâr ediyor. Bu söylemler, Holokost’un daha iyi bir şekilde öğrenilmesi ve anlaşılması için, temel amacından farklı olarak, apayrı bir gereklilik arz ettiriyor. “Holokost yorgunluğu” ise, yakın geleceğimiz için hafife alınmaması gereken bir önem taşıyor.

Yorgunluk>

Dr. Kangisser-Cohen, Holokost’u, “öğretilmesi en kolay; ama iyi öğretmesi en zor” konu olarak görüyor. Melbourne Yahudi Holokost Müzesi ve Araştırma Merkezi Başkanı Shmuel Rosenkranz seminerlerinde 19. ve 20. yüzyıl Avustralya’sında Aborijinler’in gördüğü zulümden ve Romanların Avrupa’da yaşadıklarından örnekler kullanıyor. Bu bağlamda Holokost’u insanlığa olan zulümlerin anlaşılmasında bir anahtar rolü üstlendiğine dikkati çekiyor (1).

“Holokost yorgunluğu” Yahudi öğrencileri de etkileyebilir, yıllar boyunca aynı öykünün farklı varyasyonlarını dinliyorlar. Oysa kalplere dokunacak ve eleştirel düşünceyi geliştirecek derslere ihtiyaçları var. Yorgunluk, sürekli aynı olanın tekrarının sonucu. Özgünlük, yeni perspektifler, yeni anlamlar, eleştirel bakış eğitim kritik bölümleri. Holokost üzerine orta ve yüksek dereceli okullarda, kolej ve üniversitelerde sunulan kurslara, genellikle yoğun bir talep var. Neden? Çünkü Holokost titizlikle belgelenen tarihsel bir olay; kişisel deneyimler, edebiyat, bilim, teknoloji ve felsefe içeriyor. Holokost eğitimcilerinin bildirdiklerine göre, öğrenciler bu konunun ardından daha iyi bir öğrenci hâline geliyor ve tarih öğrenmeye daha çok ilgi duyuyorlar (7). Planlanandan daha fazlasını okumaya eğilimliler ve yazma yetenekleri gelişiyor. En önemlisi, ötekine karşı daha duyarlı hâle gelip, daha iyi bir okul ortamı oluşuyor.

Holokost kurtulanı ve Holokost eğitimcilerinin eğitmeni Sully Frishberg, “Kurtulanlar hayatta olmayınca, bu konu da diğerleri gibi olacak. Sınıflar ve müfredatın rehberliğinde bu konu öğretilecek. Belki biri çıkıp, ‘Bir zamanlar bir kurtulan ile tanıştım’ diyecek ve gün gelecek bu da sona erecek” sözleriyle önemli bir noktaya işaret ediyor. (8)

Bazı Yahudi düşünürler Yahudi cemaatinin Holokost’a çok fazla vurgu verdiğini düşünüyor ve bu da gençleri konuya yabancılaştırma riskini doğuruyor.

Parsippany Central Middle School’dan Holokost eğitimcisi Karen Levine ve meslektaşları, düzenledikleri bir çalışma atölyesinde, katılımcıları altı farklı gruba böldüler. Böylelikle, Holokost’ta ölen altı milyon Yahudi’nin yanı sıra “iki milyon” diğer kurbanı ortaya koydular. Farklı masalarda öğrenciler Çingeneler, eşcinseller, Yehova ?ahitleri, Polonyalılar, fiziksel özürlüler ve savaşın Sovyet tutuklularını canlandırdılar. Her grup Nazi belgeleri ile desteklendi ve tarihçilerden yardım aldı; Almanlar’ın neden onları seçtiklerini ifade etmeleri istendi. (7) 13 yıldır Holokost konusunda eğitim veren Lauren Schaefer, bu uygulamayı anlatırken “Bunu Holokost hakkında herhangi bir derste yapabilirsiniz” diyor.

Türkiye’de durum ve sonuç

“Holokost yorgunluğu”nun cemaatimizde ve Türkiye’de ne derecede var olduğunu şu an için ortaya koyabilmek pek mümkün değil. Kaldı ki, araştırmama dayanarak bu olgunun henüz genel-geçer bilimsel bir zemin kazanmadığını da ifade etmek isterim. Bu yıl ülkemizde ilk kez etkinlikleri gerçekleşen, “27 Ocak Holokost’u Anma Günü”ne ise katılım ve ilginin düşük düzeyde olduğunu gözlemledik. (9) Holokost, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders müfredatında yer almıyor. Medyanın, sayılı örnekler hariç, bu konuya eğildiğini söylemek mümkün değil. Ağustos 2007’de çok satan bir gazetenin internet sitesinde II. Dünya Savaşı hakkında yayınlanan, fotoğraflardan oluşan bir belgesele karşılık siteye bırakılan yorumların arasında karşılaştığım antisemit örnekler, ülke genelinde Holokost eğitimi hakkında ciddi bir eksikliğin var olduğu izlenimimi güçlendirdi. Ne yazık ki, olumsuz örnekler, akademik platformda yer alan bireylere kadar uzanabilmekte. “Bilim adına”, bilimsel olmayan bir yaklaşımla Holokost’un abartıldığı ülkemizde de öne sürülebilmektedir.

Öte yandan, sayıları her yıl artan çeşitli etkinlikler, özellikle cemaatimizin öncülüğünde gerçekleşmekte. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Karakare Film Günleri” topluma Holokost hakkında bir kesit sunuyor. Her yıl Holokost’u anmak üzere bahar aylarında çeşitli anma törenleri yapılıyor. Polonya’daki “Yaşam Yürüyüşü”ne cemaatimizden bir grup katılıyor. Yeni kitaplar ve DVD’ler piyasaya sürülüyor. Tiyatrolarda Holokost’u konu alan oyunlara yer veriliyor. Sonuç olarak, dünyadaki yaklaşıma paralel bir biçimde Holokost üzerine etkinliklerin çeşitliliğini ve derinliğini arttırmak, en güncel eğitim programlarından uygulamalara yer vermek olası bir “Holokost yorgunluğu”nun önüne geçebilmek üzere, kısa vadede göz ardı edilmemesi gereken bir gereklilik.

 

Kaynakça:

(1) Kohn P., “Holocaust fatigue?”,

The Australian Jewish News, 6 Mayıs 2005

(2) Schweber S., “Holocaust fatigue: teaching it today”,

Social Education p48-55, Jenuary/February 2006

(3) Lefkovits E., “Berlin official: German kids tired of Holocaust”, Jerusalem Post, 11 Mart 2008

(4) Goldmith A., “Education as an antidote to Holocaust fatigue”,

The Jewish Week, 10 Kasım 2007

(5) Szego J., “Of ghosts, eternity and Holocaust fatigue”,

theage.com.au,  22 Ocak 2005

(6) Gewen B., “Holocaust documentaries: Too much of a bad thing”, the New York Times, 15 Haziran 2003

(7) Wind B., “Relevance and vision cure for ‘Shoa fatigue’”,

New Jersey Jewish News, 21 ?ubat 2008

(8) Wiener R., “Holocaust fatigue?”, New Jersey Jewish News,

13 Aralık 2007

(9) Ojalvo D., Barokas N., “27 Ocak’ta anmak ve öğrenmek için bir aradaydık”, ?alom Gazetesi, 30 Ocak 2008