Futbolun sarı faresi: JOHAN CRUYFF

Futbol tarihinde öyle futbolcular vardır ki, günümüzde çoğu futbolsever adlarını bile duymamıştır. Ama o kişiler, futbolun altın sayfalarında yerlerini almışlardır. Size aşağıdaki satırlarda bahsedeceğim kişi 20. yüzyılın en iyi takımında yer alan bir kişi, ülkemizdeki lakabı Sarı Fare olan Johan Cruyff

Spor
14 Ocak 2009 Çarşamba

Selim ÇİPRUT


Gerçek adı Hendrik Johannes Cruijff. 25 Nisan 1947’de Amsterdam’da dünyaya geldi. İlk adımlarıyla  beraber, top peşinden koşmaya başladı. Ailesinde son derece futbol ve özellikle Ajax düşkünü bir aileydi. 12 yaşında Ajax altyapısında futbola adım attı. Dikkat çekmesi fazla uzun zaman almadı. Ve 1964 yılında Ajax A takımında oynamaya başladı. İlk oynadığı maçta Ajax , GVAV takımına 3-1 mağlup olduğunda, takımının tek golünü atan kişiydi. O sene Ajax Hollanda futbol tarihindeki en kötü sonuçları alıyor ve küme düşmekten çok zor kurtuluyordu. Ve 65-66 sezonu başladığında Ajax taraftarını hop oturup hop kaldıracak Cruyff sahne alıyordu. İlk maçta attığı iki golle, taraftarla artık kaynaşmaya başlamıştı bile. O sene çok güzel bir sezon geçirdi, hem bir sene evvelki kötü sonuçlar unutuldu, hem de Ajax lig şampiyonu oldu. Bunda Cruyff’un rolü  çok büyüktü. 23 maçta 25 gol atmıştı. Ertesi sezon gene Ajax mutlu sona ulaşırken, Cruyff bu sefer gol sayısını 33’e taşıyordu. Cruyff’un unutmadığı maçlardan biri de, ilk Avrupa kupası tecrübesini yaşadığı ; 28 Mayıs 1969 yılında Milan maçı. Bu maçta takımını yenilgiden kurtaramamış, ve soyunma odasına 4-1 yenik dönmüşlerdi.70-71 sezonunda çok uzun bir sakatlık yaşadı. 30 Ekim 1970’te PSV maçı ile sahalara dönmeye hazırdı artık. Formasını çok özlemişti, o maçta her zaman giydiği 9 numaralı formasını giymemişti, onun yerine uğurlu sayısı 14 numarayı tercih etti. O gün, Hollanda futboluna ayrı bir not olarak düşmüştü. Sahaya çıkan forma numaraları 1’den 11’e sıralanması artık tarih oluyordu. Bu tabuyu kıran kişi 14 numaralı forması ile Cruyff idi. 29 Kasım 1967 yılında bugünkü adı AZ Alkmaar, eski adıyla AZ 67 takımına 6 gol birden attığında Hollanda’da yer yerinden oynamıştı. 1972 yılında, hedeflerinden birine ulaşmıştı. Avrupa Kupası finalinde İtalya’nın İnter takımını, kendisinin attığı 2 golle, 2-0 yenip kupayı kaldırmıştı.Aynı sene kıtalararası kupasını, Süper Kupayı da kazanmışlardı. Hayatında  kendi kalesine attığı tek gol, FC Amsterdam maçındadır. 1973 yazında Barselona takımına transfer oldu. Barselona kulübü Cruyff için Ajax’a yaklaşık 2 milyon dolar ödediğinde, Ajax taraftarları sokaklara dökülmüştü bile. Ve taraftarı ile son maça çıktığında binlerce kişi onu ağlayarak yolcu ediyordu, duygusal olan Cruyff ise sahanın ortasında hıçkıra hıçkıra ağladığında onu kimseler teselli edemiyordu. Barselona’ya gelir gelmez takımı ile kaynaşmıştı. Aynı sene Real Madrid’den de transfer teklifi geldiğinde, seçimi Barça olmuştu. Franco’nun takımında oynamayı, asla kabul edemezdi. 60 yılından beri şampiyon olamayan Barselona ile bu mutluluğu yaşadı, o sene Bernabeu Stadı’ndan Real Madrid’i 5-0 yenmişlerdi. Barselona’da çok güzel günler yaşadıktan sonra 32 yaşında Amerika’ya transfer oldu. Orada da her zaman ki gibi başarılı oldu. Hollanda milli takım formasını 48 kere giydi ve 33 gol kaydetti. Ve ikinci maçında, ki bu Çekoslovakya ile yapılan dostluk maçıydı, kırmızı kartla tanıştı. Ve milli maçlarda ilk kırmızı kartı gören Hollandalı oyuncu olarak, tarihe geçti.1974 Dünya Kupası’nda Almanya ile finalde karşılaştılar. Almanya kupanın sahibi olduğunda, Cruyff için tek teselli kupanın en iyi oyuncusu seçilmesiydi.

Futbolu bıraktıktan sonra teknik direktör olarak sahalara döndü. Ajax ile başladı bu serüvene ve dünya futboluna büyük bir yetenek kazandırdı: Marco Van Basten. O zamanki adı ile Kupa Galipleri Kupasında,  Lokomotif Leipzig takımını Van Basten’in attığı golle kazandılar. 85-86 sezonunda Ajax şampiyon olamadı ama, o sene ligde 120 gol atarak kırılması güç bir rekorun sahibi oldu, yedikleri gol sayısı ise 35 idi. Bu bile şampiyon olmalarına yetmedi. Ardından vefa borcunu ödemek için, Barselona’ya gitti. Ve benimde gözlerimle şahit olduğum, doyamadığım tek pas oyununu Barselona’da uygulamaya başladı. Dört kez lig şampiyonluğuna ulaştılar.Sampdoria’yı Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasında yenerek bu şerefe ulaştı. Ardında oğlu Jordi Cruyff da başarı ile Barça takımına hizmet etti. Topla yavaş giderken depar atıp, ani duruşu ve dönüşü ile, futbola “Cruyff çalımı” tanımını getiren bu futbol adamını, sunduğu görsellikler için tekrar saygıyla selamlıyorum.

Şahsım adına kendisini sadece DVD’lerden takip ettim. Ve şu anda dünya da ona benzer bir futbolcu yok, fakat bazı futbol otoriteleri Hırvat futbolcu Luka Modric’i ona benzetiyorlar. Takip etmekte yarar var. Cruyff’un ne kadar büyük bir futbolcu olduğunu, aşağıda futbol otoritelerinin seçtiği, “20.yüzyılın en iyi takımını” nda yer alan oyuncuları görünce daha iyi anlayacaksınız.Şimdi sizi bu efsane takım ile baş başa bırakıyorum, hayal gücünüzü çalıştırın:

LEV YAŞİN-CARLOS ALBERTO TORRES- BOBBY MOORE-FRANZ BECKENBAUER-NİLTON SANTOS-GARRİNCHA-MİCHEL PLATİNİ-JOHAN CRUYFF-PELE-DİEGO ARMANDO MARADONA-ALFREDO Dİ STEFANO…

Hayal etmesi bile insanı heyecanlandırıyor değil mi?