Komedi Coen’lere göre değil!

“Neredesin Be Birader” ve “Dayanılmaz Zülum”dan sonra, bu filmleriyle “Aptallıklar Üçlemesi”ni tamamlayan Coen Kardeşler’in, güldürmeyen komedi filmleri yapmaktaki ısrarlarını anlamak güç. Sınır tanımayan ironik bakış açılarıyla, yoğun bir sinema duygusu içeren, kara film geleneğini ısrarla sürdüren, başyapıtlara imza atan Coen’lerin beceremedikleri komedi türüne dönmeleri, yeteneklerini ve zamanlarını boşa harcamaları üzücü. Dev oyuncu kadrosuna aldanmayıp, bu filmden uzak durunuz

Viktor APALAÇİ
3 Aralık 2008 Çarşamba

“Aramızda Casus Var” ile Joel-Ethan Coen düş kırıklığı yaşatıyorlar

Günümüz Bağımsız Sineması’nın en özgün ve en yaratıcı isimleri olan Coen Kardeşler, en çok sevdiğim ama bir o kadar da en çok kızdığım yönetmenlerin başında geliyor. Coen’leri niye seviyoruz? Seviyoruz çünkü, Joel ve Ethan Coen, sınır tanımayan ironik bakış açılarıyla, yoğun bir sinema duygusu içeren, kara film geleneğini ısrarla sürdüren filmleri bizi çok eğlendiriyor. Kötülüğün doğasına ve insan ruhundaki zaaflara felsefi yorumlar getiren Coen’ler, yarattıkları tuhaf durum ve karakterle, insanoğlunun şiddet ve nefrete olan meyillerini filmlerinde ustalıkla işliyor.

Coen’lere niye kızıyorum? Kızıyorum çünkü yeteneklerini ve dehalarını, beceremedikleri bir alanda, komedi türünde harcama alışkanlıklarını ısrarla sürdürüyorlar.

Yeni vizyona giren “Aramızda Casus Var / Burn After Reading”, tıpkı önceki filmleri “Bir Şirket Komedisi / The Hudsucken Proxy”, “Kadın Avcıları / The Ladykiller” gibi kötü filmler. Coen’ler, hernedense, teneffüse çıkmayı iple çeken öğrenciler gibi, ciddi yapıtları arasına bir komedi sıkıştırma zaafına yenik düşüyorlar.

Oscar ödüllerine boğulan “İhtiyarlara Yer Yok / No Country For Old Men”, başyapıtından sonra yaptıkları “Aramızda Casus Var”, Coen Kardeşlerin “Aptallıklar Üçlemesi” nin son halkası. Daha önce yaptıkları “Neredesin Be Birader / O Brother Where Art Thou” ve “Dayanılmaz Zülum / İntolerable Cruelty” kadar kötü olan bu filmle Coen’ler trilojilerini tamamladıklarına göre tesellimiz ve temennimiz, filmografilerindeki bu en sıradan işleri geride bırakıp, yeteneklerini ve zamanlarını, uzmanlık alanları olan absürd kara komedilerde harcamaları.

APTALLIKLAR KOMEDYASI

“Planı yapan salak olunca her şey sarpa sarar” temasını defalarca senaryolarında işleyen, kötü adamların, suça meyilli salak kahramanların yüzünü gözüne bulaştırdıkları kötü planları anlatan filmler ile kariyerlerinin başyapıtlarını veren Coen’lerin, “Aramızda Casus Var” ile kendilerini tekrarladıklarını görmek üzücü.

2001’de çektikleri “Orada Olmayan Adam / The Men Who Wasn’t There”den beri kendi senaryolarını çekmeyen Coen Kardeşler, casusluk ve ajan dünyasındaki sıradan insanları anlatan “Aramızda Casus Var”da, kendi yazdıkları bir senaryodan yola çıkıyorlar. Bu filmde, beceriksiz, kuşbeyinli, geveze karakterleri eşliğinde, sözüm ona FBI, CIA, Washington tepe yönetimi gibi kurumları, ABD toplumundaki 11 Eylül sonrası paranoyasını tiye alıyorlar.

Ben, 95 dakikalık filmde hiç gülmedim, hiç eğlenmedim. Sıkıntı içinde “bu film ne zaman açılacak” diye bekledim. Cinsel hayatlarında kriz yaşayan, tatminsiz orta yaşlı karakterlerin yaptıkları aptalca işlerden hiç keyif almadım.

Aptallık, ahmaklık, budalaklık, enayilik, gerizekalılık, entrika, intikam, takıntı, seks ve cinayet temaları etrafında dönen filmde, istihbarat servislerinin, casusluk teşkilatlarının hicvedilmesi bana komik gelmedi.

“İHTİYARLARA YER YOK, SALAKLARA VAR”

Metropollerde film çekmekten hoşlanmayan, konularını Amerikan taşrasında anlatmayı tercih eden Coen’ler bu kez kaideyi bozup, bizleri başkent Washington’a götürüyorlar.

CİA’de çalışan Osborne Cox (John Malkovich) görevine son verilince, intikam almak için iş hayatı anılarını yazmaya karar verir. Ajan Harry’nin (George Clooney) metresi olan çocuk doktoru karısı Katie’nin (Tilda Swinton) kendisini boşamaya hazırlandığını bilmiyordur.

Katie’nin, Obsorne’un hatırılarını eşinin bilgisayarına yüklediği CD’yi bir fitness salonunda unutması, bu CD’yi bulan, spor hocası Chad (Brad Pitt) ve sekreter Linda’nın (Frances McDormand) şantaj teşebbüsüyle olaylar rayından çıkar.

Kendisine aşık patronu Ted’e (Richard Jenkins) yüz vermeyen, internet üzerinden kendisine partner arayan Linda, fazla yağlarını aldırmak ve estetik ameliyatı geçirmek için aradığı parayı, Osborne’dan şantaj ile sızdırmayı ümit eder.

Çetin ceviz ajan eskisi tarafından reddedilince, soluğu Rus konsolosluğunda alır. CİA üst düzey yöneticisinin (JK Simmons) devreye girmesiyle kanlı olaylar birbirini takip eder.