Karanlık tünelde bir ışık gördüm

Hindistan’daki katliama bakalım, “benim teröristim, senin teröristin” ayırımını yapanlar ne diyecekler. Eminim hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam edecekler. Ama ben iyimser olmak istiyorum bu hafta ve size geleceğe bir nebze umutla bakmamı sağlayan, yeni tanıştığım bir insanı ve yaptıklarını anlatmak istiyorum. Böyle insanlar ‘kaldı mı’ diyeceksiniz.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
3 Aralık 2008 Çarşamba

Hindistan’daki katliama bakalım, “benim teröristim, senin teröristin” ayırımını yapanlar ne diyecekler. Eminim hiçbir şey olmamış gibi konuşmaya devam edecekler. Ama ben iyimser olmak istiyorum bu hafta ve size geleceğe bir nebze umutla bakmamı sağlayan, yeni tanıştığım bir insanı ve yaptıklarını anlatmak istiyorum.

Böyle insanlar ‘kaldı mı’ diyeceksiniz.

Bu satırların yazarı haftalardır, aylardır hatta yıllardır insanı, doğasıyla incelemeye çalışıyor, onun özellikle zayıf, yanlış ve giderek zararlı yanlarını ortaya dökerek neden genelde şeytana ruhunu sattığından bahsediyor.

Lakin geçen hafta ‘ters’ bir gelişme oldu ve öyle bir insanla tanıştı ki ilk kez uzun zamandan sonra karanlıklar içinde bir ışık gördü.

Bu satırların yazarı geçen hafta sonu İstanbul’a gelen Fransız katolik bir rahip olan Patrick Desbois ile tanıştı ve insanlık adına umut ile yeniden tanıştı.

Patrick Desbois bambaşka bir din adamıydı. Zira yıllar önce kafasına birşeyi takmış ve insanın Tanrı tarafından yaratıldığına göre doğrunun ve gerçeğin peşinde gitmesinin en önemli ibadet olacağına inanmıştı.

Doğu’daki bilinmeyen Holokost’u gün yüzüne çıkarmaya adamıştı hayatını.

Bugün, o kadar Holokost inkârcısı Yahudi düşmanına ve sözde bilimsel kitaplarına rağmen Nazi denilen insan kasaplarının Almanya, Polonya, Romanya, Çekoslovakya, Macaristan başta olmak üzere Avrupa’nın batısında ve ortasında Yahudileri nasıl katlettikleri ayrıntılarıyla biliniyor. Zira Almanlar savaşı kaybedeceklerini anladıkları zaman bütün ölüm fabrikalarını yok etmeye çalışmışlar ama başaramamışlardı. Ayrıca tanıkları da yok edemediler doğal olarak. Sonuç olarak tüm hasta ruhlu inkarcılara rağmen Holokost insanlık tarihinin en gaddar eylemi olarak tarihin kaydına girdi.

Lakin, Holokost’un bir de, ‘doğu cephesi’ vardı ki, orada olanlar neredeyse bugüne kadar ne tam olarak bilindi ne de ortaya çıkarıldı. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de 30 bin Yahudinin katledildiği ‘Babi Yar katliamı’ dışında bu ülkede yaşayan 2.5 milyon Yahudinin 1.5 milyonunun 1941 - 44 yılları arasında nasıl ortadan yok olduğu bilinmedi, araştırılmadı. Savaş sonrası Sovyetler’in komünist sistemi hiçbir şekilde, ideolojileri gereği, etnik temizliğin ortaya çıkarılmasına izin vermedi. Zira Sovyetler homojen bir toplumdu, etnisite diye bir olgu olamazdı. Herkes komünistti ve savaşta ölenlerin tümü çarpışarak ve kahramanca ölmüşlerdi!..

52 yaşındaki Desbois, Nazi kampından kurtulan büyükbabasının anlattıklarını dinledikten sonra kararını verir. Bir dernek kurup gönüllülerle birlikte ‘arazi çalışması’ yaparak gerçeği ortaya çıkaracaktı. Yoksa neden yaşıyordu ki?

Katolik rahip 6 arkadaşı ile birlikte, yaz kış demeden, zaman zaman eksi yirmi derecede bile Ukrayna’yı köy köy gezer ve Holokost’a tanık olmuş o zamanın gençleri olan bugünün yaşlılarının tanıklıklarıyla ölüm çukurlarını bulmaya koyulur. Kâh köy meydanlarında, kâh ormanın derinliklerinde toplu mezarların bulunduğu derin çukurları arar. Ve 6 yıl süren çalışma sonucu tam 700 yerde ölüm çukurlarını bulur, katledilenlerin kemikleri ve boş mermi kovanlarıyla birlikte. İlk önceleri konuşmaktan kaçınan yerel halkın çoğunun söylediklerini kayda geçirir.

Neler olmuştur, neler...

Nazi kasaplar, kurbanlarına, çukurlarını buzları küreyerek kazdırttıktan sonra onları aşağıya atıp, ‘tek yahudiye tek kurşun’ kuralını işletiyorlarmış. Kafalarına tek kurşun sıktıktan sonra tam ölmeden çukuru kapatıyorlarmış. Bazen çukurlar tam kapatılmadığı zaman özellikle, çocukların çığlıkları saatlerce sürüyormuş. Kasaplar bu sesleri duymamak için boş kovalara vuruyorlarmış.

Kaçmaya çalışan yahudilerin, diğerlerine örnek olsun diye kafalarını herkesin önünde koparıyorlarmış. Yahudilere yardım eden köylülere de aynısını yapıyorlarmış.

Yeteri kadar çukur açamadıkları zaman, yüzlerce Yahudiyi bir ahıra kapatıp içerisini ateşe veriyorlarmış.

Başka hikâye dinlemek istemezsiniz umarım. Zira Patrick Desbois bütün bunları anlatırken karşısındakilerle göz göze gelemiyor, havaya bakıyor. Belki insanlıktan utandığı içindir; belki de Tanrı’yı arıyordur...

Lakin, iki ilginç detayı da iletiyor. Tanıklığı yapanlar genelde yoksul köylülermiş. Varlıklı olanlar hiç konuşmak ve hatırlamak istemiyorlarmış! Alın size işte bir araştırma konusu daha!...

Bir başka ayrıntı da şu: Kasap Nazilerin başında mutlaka bir hukuk doktoru bulunurmuş, katliamlar yasalara uygun yapılsın diye! Sözün bittiği yerdir burası herhalde!..

Patrick Desbois 1.5 milyonun trajedisini ortaya çıkardı 6 yıl içinde. Şimdilerde, bütün bulgularını dünyayla paylaşmak için şehir şehir dolaşıp açtığı sergilerle unutturulmak istenen gerçekleri gösteriyor, tarihi adeta tekrar yazıyor kanıtlarla ve tanıklarla.

Ukrayna’dan sonra sıra Rusya’daki Holokost’a geliyormuş. Yüreği dayanırsa oradaki Yahudi soykırımını da ortaya çıkaracak.

Holokost inkarcılarını yine kötü günler bekliyor, o halde.

Zaten Desbois gibi insanlar bir nebze çoğalsa, onlar inlerinden bile dışarıya çıkamayacaklar.

Desbois insanlığın yüz akıdır.

Önünde saygıyla eğiliyor bu satırların yazarı..