Saatte 350 km yapan modellerden pedallı Ferrari’ye dönersek...

Cem MENASE Köşe Yazısı
26 Kasım 2008 Çarşamba

Ekonomik kriz, ozon delinmesi, ülkelerin kötü gidişi, seçilen başkanların vaadleri, işsizlik ve daha birçok konu dünyayı negatif düşünmeye iterken, gelin biraz bu sıkıntıları bir kenara bırakalım. Şu sıralar okuduğum bir kitabı size açmak ve işlediği konuyu spora uyarlayarak biraz hayal kurmak istiyorum.

İlginç yazılarıyla hep çok sattıran Bernard Werber kitaplarından biri : “Paradis Sur Mesure”  . Kitap Fransa’da herkesin elinde ve yakın zamanda dünyaya da yayılacak diye tahmin ediyorum. Kitabın konusuna gelirsek; yazar kitapta günümüzün en tehlikeli sorunu olan ozon delinmesine alınacak çok keskin tedbirlerin insan yaşamını nasıl etkileyeceğini anlatıyor. Bu tedbirlerin gerçek olduğunu düşünüp spor ve sporcular üzerindeki sonuçlarını düşünelim. Ülkelerin ortak bir kararla başkan seçtiği Bruce Norman adlı genç bir Amerikalı politikacı bu soruna karşı tüm dünyanın uyması gereken yasaklar koymaya başlar.

Kural 1: Araba kullanmak yasak. Bu yasakla birlikte günümüze dönüyoruz. Antrenmanlara gidiş-dönüşte, takım toplantılarında ve günlük yaşamlarında altlarından düşürmedikleri son model spor arabaları kullanamayacak olan sporcuların hayatlarını inceleyelim. Antrenmanlara bisikletlerle veya Ferrari, Porcshe, Maseratti gibi arabaların pedallı olarak çıkardıkları yeni modellerle gitmek zorunda kalan oyunculara hala eskisi gibi imrenilerek bakılır mıydı acaba? Bunun yanısıra maçlara giden takım otobüslerinin at arabalarıyla gittiklerini düşünelim. Şıklıkları ve giyindikleri kıyafetleriyle adeta bir servet gibi dolaşan yönetim kurulları belki de tarzlarını değiştirirlerdi.

Kural 2: Sigara içmek yasak. Bu kural tüm dünyada akıl almaz bir isyan çıkarırdı tahminim. Ancak sigara içen sporcular olduğunu düşünürsek bu yasak sağlıklı bir yaşam için nokta atışı gibi. Sadece benim kendi gözlerimle sigara içerken gördüğüm bir dolu Süper Lig oyuncusu var. Bu madde onlara.

Kural 3: Şömine  ve barbekü yasak. Yazları olan hazırlık maçlarından sonra, tüm büyük Milli takım toplantılarında ve yıl içinde olan kulüp yemeklerinde yapılan barbekü artık tarih olacaktı. Bunun yanında evlerinde şöminelerini yakıp sıcacık oturan yönetim kurulları bu yasak size.

Kural 4: Kırmızı et yemek yasak. Sporcuların en çok tükettikleri yemeklerde bir sıralama yapsak ilk üçe gireceğini tahmin ettiğim bir yiyecek: Kırmızı et. Maçlarda daha kuvvetli olsunlar ve takımlarına var güçleriyle yardım etsinler isteyen kulüplerimiz ( Kırmızı eti tüketmesine rağmen hali olmayan oyuncuların kulüplerini saymıyorum ) çok sık kırmızı et yedirdikleri sporcularına başka yemekler bulmak zorunda.

Kural 5: Elektrik kullanmak yasak. Geldik yeri yerinden oynatacak, dünyayı sarsacak kurala. Bu kuralla neler değişirdi bir düşünelim. Deplasmanlara gidiş için kullanılan motorlu gemi ve uçakların kullanılamacağını düşünürsek, yurt dışında oynanan tüm kupalar (Şampiyonlar Ligi, Euroleage) iptal olup yeniden düzenlemek zorunda. Akşam maçları ışık olmadan gerçekleştirilemeyeceği için gündüz maçlarına dönüş şart. Bilgisayar olamayacağından kulüplerin haberleşmeleri ve Fifa, Uefa, Cas gibi kurumların iletileri güvercinlerle olabilirdi.

Kuralların devamını da yazarsam ozon delinmesine şükredecek sporculardan korkuyorum. Bu hayat standardını bize hatırlattığı ve müthiş üslubuyla bizi başka dünyalara sürükleyen Bernard Werber’e tekrar teşekkür ediyorum. Bu kitabı spor yapan herkese tavsiye ederim.