Erken kalkan yol alır

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
5 Kasım 2008 Çarşamba

Şalom camiasının arasında kitap yazan hatırı sayılır dostlar oldu. Kimi roman, kimi derleme, bazıları çeviri ,diğerleri ise karikatür albümleri yaptılar. Ancak kimse yazar/çizer karikatüristimiz İzel Rozental kadar verimli olmadı. Mizah öykülerinin yanısıra hayata geçirdiği  karikatür albümlerinden yedincisini geçtiğimiz günlerde yayınladı.

Akvaryum başlıklı kitap siyasi ve toplumsal içerikli karikatürlerden oluşuyor. İngilizce ve Türkçe olarak hazırlanan kitaptan seçmeler 23 Kasım’da Schneidertempel Sanat Merkezi’nde sergilenecek. Keyifli bir sergi olacağı kuşkusuz. Ama daha keyiflisi her an masanızın yanında bulundurduğunuz, zaman zaman sayfalarını çevireceğiniz bir kitapla tanışacak olmamız. Bir başka öneri, Akvaryum’un hoş bir hediye olabileceği. Kim dostuna bir kahkaha vermek istemez ki... Limmud sonrası bir başka dünyaya uğramak güzel olacak.

* * *

Tatlı bir sonbaharın uzantılarını yaşıyoruz. Beraberinde gelen migrenler ve gribal durumlar da mevsimin KDV’leri...

Tabii Pazar günleri adalar ve sahil yolları şehir trafiğinden uzaklaşmak isteyenlerle dolu.

Ama görünen o ki, kısa  süre sonra daha serin bir havayla karşılaşacağız. Ve anlaşılan bu kış günlük yaşantımızın yükselen değerleri arasında elektrik ve doğal gaz zamlarını göz önünde bulunduracağız. Muhtemelen apartman yöneticileri tasarruf açısından kaloriferleri daha erken kapatma yoluna gidecekler. Bizler de belki saçma televizyon dizilerinden feragat edip, daha uygun bir saatte gözlerimizi dinlendirme yolunu seçeceğiz. Ne de olsa “erken kalkan yol alır”..

Öyle veya böyle, tasarruf yolları göz ardı edilemeyecek gibi

* * *

Pazartesi akşamı kalabalık bir grup, toplumumuzdaki tek kaşer işletmeye gittik. Her gidişimizde hoş karşılandığımız bu mekanda  kendinizi evinizin salonunda hissini yaratan güzel bir atmosferi vardır. Ve ben bu ‘tek’ lokantanın varlığını aynı havada sürdürmesini isterim. Bunun için de işletmecilerin azami çabayı göstermeleri gerektiği inancındayım.. Biz o akşam güzel bir sohbet, güzel çatal bıçaklar, dizi dizi bardaklar ve zeytinli ekmeklerle doyduk. Keyifli bir gecede herşeye müsamaha gösterebilirsiniz. Öte yandan bir lokantaya yemek yemek için gidildiğini düşünürseniz, belirli bir kalite ve hizmet beklersiniz. Yoksa hiç kimsenin bedeli karşılığı aç kalmasını ve en önemlisi tekrar oraya gelmesini bekleyemezsiniz.

* * *

Elime bir dergi aldığımda, önce sayfalarını şöyle bir karıştırırım. İçindekiler bölümüne bakmaz, sonra ikinci kez elime alır, belli bir sırayla, ama önce merak ettiğim konu/sayfaları okumaya başlarım. Tıpkı geçen gün elime geçen Dostluk Dergisi’nde olduğu gibi. Gazetecilikten gelme bir alışkanlık, derginin önce kapaktan fırlayacakmışçasına renkli parlak kuşe kağıda basılmış, sayfalarını çevirdim. Ardından ilanlara baktım, başkanın yazısını okudum, bu sayıya katkıda bulunanlara göz attım. Önce ilgimi çekenleri, ardından bilgilendirme türü söyleşiyi okudum. İnsan meraktan oluşur, onun için tanıdığınız kişilerle yapılan söyleşilere öncelik verirsiniz. En sona uzun bir yazı kaldı. Başlığı: Sarajevo Agadası. Yedi sayfalık bir yazının bu denli uzun oluşunun bir açıklaması olmalıydı. Ve okumaya başladım. Bitmesini de istemedim. Öylesine ilginç ve sürükleyiciydi  Sarajevo Agadası’nın öyküsü. Makale’nin yazarı Geraldine Brooks, çevirmeni ise Loni Keribar. Belki okuru ürkütmemek için uzun yazılara ara başlıklar koymakta yarar var. Ama siz teknik detaylara takılmayın. Dostluk Dergisi’nin sayfalarını çevirirken Sarajevo Agadası’nın öyküsünü muhakkak okuyun. Sürprizlerle biten bir öykü, hemde gerçek.