İbni Sina’dan Ahmedinecad’a

“Standart antisemit temalar, (…) İran Hükümeti’nin çeşitli kurumlarının yaptığı propagandanın klişesi haline gelmiştir. Bu suçlamaların çoğu tanıdık ve kökenleri Avrupa kaynaklıdır. Diğerleri yerel koşullardan doğmuşlardır. İran’da, Amerikan yaptırımları ve bunun sonucu yaşanan ekonomik sıkıntılar Washington üzerindeki Yahudi nüfuzuna bağlanır”. Bernard Lewis

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
25 Haziran 2008 Çarşamba

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad,  İslam devrimi lideri İmam Ayetullah Humeyni’nin ölümünün 19. yıldönümünde, mezarının başında düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, “zalimlerin egemen olduğu dönemin sona erdiğini, artık ABD gibi şeytani güçlerin ortadan kalkacağını, dünyaya adalet ve huzurun egemen olacağını” ileri sürdü.

“Zorba güçler, ABD ve Siyonist rejimin yok olmasının geri sayım zili çaldı” diyen Ahmedinecad, “Artık Siyonist rejim, kendi varlık felsefesini yitirmiştir. 60 yıldır cinayet ve işgal üzerine kurulan bu Siyonist rejim yeryüzünden silinecek. Çok yakın bir gelecekte İmam Humeyni’nin dileği gerçekleşecek ve bu fesat kaynağı rejim yok olacak” şeklinde konuştu.

Persiya/İran, tarihi MÖ 4000'lere kadar uzanan dünyadaki en eski uygarlıklardan birine ev sahipliği yapmıştır.

Noah Gordon’un ünlü kitabı ”Hekim”de, romanın kahramanı Rob J.’nin, Yahudi bir hekimle karşılaştıktan sonra,11. yüzyılın başlarında, karanlık çağlarını yaşayan, tıp biliminin büyücülük ile eş tutulduğu Avrupa’dan bilgeliğin kaynağı İran’a, ‘hekimlerin hekimi’  İbni Sina’nın yanına giderek eğitim görmesi ve yaptığı zorunlu yolculuk anlatılır. O dönemde Batı’da tabu olan tıbbi konular İran’da özgürce tartışılıp uygulanabiliyordu.

Tarihin belli bir döneminde bu denli uygar bir ülkenin çağımızın en karanlık rejimine nasıl dönüştüğü oldukça düşündürücüdür. İran ile ilgili olarak basında okuduğum son haber bu ülkede ‘palto’ satanlara karşı acımasız bir mücadeleye girişildiği.

İran topraktan fışkıran petrol sayesinde ayakta kalabilmekte ve sağladığı gelir ile tüm dünya için tehdit oluşturan teknolojileri satın alabilmektedir. Oysa beş bin yıllık bir medeniyetin ürünü ve Tevrat’ta ‘yağ ve bal’ diyarı olarak zikredilen İsrail toprakları mümbit olmaktan oldukça uzaktır. İsrail’in dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almasının kaynağında topraktan değil, zihinlerden fışkıran bilgilerin varlığı yer almaktadır.

Silikon vadisi, teknoparklar, yeni buluşlar bu ülke ekonomisinin temel girdisini oluşturuyor. Son bir gazete haberinde ‘Teva Pharmaceutical Industries Ltd.’ şirketi tarafından Parkinson hastalığına karşı geliştirilen bir ilacın İsrail ekonomisine yılda birkaç milyar dolar sağlayabileceği belirtilmekte.

Bu durumda şu soruyu yönelmek gerekiyor; “dünya haritasından silinecek olan çağdaş ve gelişmiş bir ülke konumunda olan İsrail mi, yoksa 21. yüzyılın karanlık yüzü İran’daki rejim midir?”

Geçtiğimiz hafta gazetemize bir elektronik posta geldi, şöyle yazıyordu: “Fırat nehrine göz dikmiş p.çler, orayı siz Yahudi döllerine vereceğimizi mi sanıyorsunuz. Siz Yahudi ajanlar bir gün elbette yok olacaksınız…”

İlginç… Sadece Ahmedinecad İsrail’in yok olacağını düşünmüyor, ülkemizde de Yahudileri ajan olarak nitelendiren bir kitle aynı kanıyı paylaşıyor.

Bir de madalyonun diğer yüzü var, B. Can imzalı bir e-mail’de şu mesaj yer alıyor: “Gazetelere, dergilere meraklı olmama rağmen açıkçası Türkiye’de Yahudi cemaatine ait bir gazete olduğunu bilmiyordum. Tebrik ediyor, Anadolu’nun ve özellikle İstanbul’un eskisi gibi her dinden, her dilden, her ırktan insanının kendini bu kentin gerçek sahibi olarak hissederek yaşamını sürdürebildiği günlere özlemimi dile getirerek yayın hayatınızda başarılar diliyorum”.

Teşekkürler Can Bey…