Unutmanın faydaları

Köşe Yazısı
21 Mayıs 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Bu çarpıcı başlık üzerine denebilir ki “unutmanın faydaları” mı olurmuş?

Bazı durumlarda olur. 

Hepimizin bildiği bir kelime unutmak. Üstelik de korktuğumuz bir sözcük. Şu bir gerçek: Unutmak kimi kişiler için sanki bir karabasandır. Can sıkıcı bir rüyadır.

Ancak kimi vurdum duymazlar için hiçbir şey değildir.

Nedir unutmak? Bir şeyin akılda kalmamasıdır. Bir şeyin hatıra gelmemesidir.

Unutmanın yumuşak başlı veya iyi kalpli olanı da vardır. Onu da şöyle çağırırız. “Dilimin ucunda”. Dilin ucunda kalır da bir türlü sözcük şeklinde ağızdan çıkmaz. Başını gösterir ancak gövdesini saklı tutar.

İmtihan kapısında bekleyen öğrenci için bir kâbustur, unutmak.

Unutmanın-genelde yaşlılıkta - öç alması da acıdır. İnsanı karmaşık bir ruh haline bile sürükleyebilir.

Unutmak akıl ile doğrudan teması olan zihinsel bir haldir. Bu tarifte büyük bir yanılgıya düşer mi insan? Akılsız başın cezasını ayaklar çeker diye bir hipotez de mevcuttur. Burada insaf sahibi olmak gerekir. Akılsız baştan kasıt unutan kafadır.

Yoksa her başta akıl vardır. Önemli olan aklın niteliğidir.

Baş ile ayaklar arasındaki ilişki siyasi literatüre bile girdi ancak konumuz unutmak yoksa politikaya dalmak değil. Zaten Şalom’un kapıları böyle hezeyanlara sımsıkı kapalıdır.

Unutmanın karşıtı unutmamak veya hatırlamaktır.  

Hatırlamanın yepyeni Türkçesi ‘anımsama’dır. Hatırlamak hafıza ile ilgilidir. Hafızanın yepyeni Türkçesi ise bellektir. O halde hatırlama aranan sözcük veya geçmişteki olayın bellekten çıkıp kelimelere dökülmesidir.

Bellek bir depodur. Orada sözcükleri, olayları ve bilgileri saklarız. Kuvvetli bir belleğe sahip bulunmak çok akıllı olmak anlamına gelmez. Bu iddiaya kanıt olarak Orta Doğu’da çölde deve sırtında giderken satranç oynayan bedevileri  gösterebiliriz. Onlar, satranç tahtası yok, kalem yok kağıt yok her hamleyi belleklerinde saklayan usta oyunculardır.

Ancak zeka açısından çıtayı aştıklarını söylemek her daim mümkün değildir.

Zeka ile bellek arasındaki ilişkiler de bir başka yazımızın malzemesi olsun.

Bir düşünür “unutmak doğanın bize verdiği en büyük armağanlardan biridir” demiş.

Haklı bence.

Yoksa ne olur? Unutmaz isek yaşadığımız her tatsız veya kötü olayı başımızın içinde taşımak zorunda kalırız. Zaman zaman anımsadıkça da ızdırap çekeriz.

Ola ki unutmanın faydaları zararlarından fazladır.

O halde yazının başlığına bir atıfta bulunalım.

Yaşasın unutmak.!