Diyetisyenlerin zaferi

Nur ŞAUL BARAKAS Köşe Yazısı
21 Mayıs 2008 Çarşamba

Malum yaz yaklaştı. Baharın en güzel günlerini yaşıyoruz. Açık hava mekanlar tıklım tıklım. Geceleri eğlence hayatı hareketlenirken gündüzleri de beach clublar yeni sezon hazırlıklarını hızlandırdı.

Mevsim değişikliği sadece dış mekânlara hareketlilik katmadı. Aynı zamanda insanları da bir yaz heyecanı aldı başını gidiyor. Hal böyle olunca spor salonları ve diyetisyenler en çok para kazandıkları sezonu yaşıyorlar. Zayıflamanın yanı sıra doğru beslenmek, form tutmak ve fit görünmek çoğu kimsenin amacı haline geldi.

Spor salonları iş çıkış saatlerinde en hareketli saatlerini yaşarken diyetisyenler ise ekip olarak hareket etmeyi tercih ediyor. İlk olarak Amerika’da uygulanan daha sonra Avrupa’da da yayılan diyetisyenlerin ofis hizmetleri bu yıl Türkiye’de de uygulanmaya başlandı.

Büyük şirketler, yoğun ve uzun mesaili çalışma programları sebebiyle çalışanlarını motive etmek için firmalarına özel diyetisyen programlarını dâhil ettiler. Bilgisayar başında iş takip etmek zorunda kalan ve yoğun toplantı programı içeren iş yerlerinde hızlı yemek ve öğlen yemeği öncesi ve sonrasında atıştırma alışkanlığı vardır. Hareket sınırlılığı abur cubur ile birleşince kalori olarak vücudumuza yerleşiyor.

Ekip halinde hareket eden diyetisyen uzmanlar öncelikle şirketlerle anlaşma yapıyorlar.  İlk olarak şirketteki personeli sağlık taramasından geçiriyorlar. Ardından zamandan kazanmak amacıyla grup diyetini ortaya koyuyorlar. Ortalama aynı kiloya ve aynı vücut yapısına sahip kişileri beşerli gruplara bölüyorlar. Bu kişiler her hafta bir saat kadar ofise gelen diyetisyen ekip ile görüşüyorlar. Rejim programına başlamadan genel tahliller yapılıyor, yağ oranı, kas-kemik oranı, beden kitle endeksi ve metabolizma hızı belirleniyor. Tüm ölçümler yapıldıktan sonra herkese uygun bir diyet programı hazırlanıyor. Kişilere çizelgeler veriliyor.

Her hafta diyetisyen ekip firmaya gelip gerekli ölçüm ve kontrolleri yapıyor. Böylelikle yoğun bir tempoda çalışanlar, diyetisyenin yolunu tutmak zorunda kalmıyor, çalışma zamanlarından feragat etmiyorlar.

Yapılan bu çalışma özellikle şirketin mutfağını veya anlaşmalı cartering firmasını doğrudan etkiliyor. Gerekirse iki farklı tarzda yemek hazırlatılıyor. Böylelikle fast food’dan uzak durmak daha kolay oluyor. 

Tüm bu hizmetler, şirket çalışanlarının gerek sağlığı açısından gerekse motivasyonları yönünden olumlu sonuçlar doğuruyor. Elbette, diyetin yanında spor yapmanın gerekli olduğu her fırsatta vurgulanıyor. Ancak yoğun tempoda çalışan bireyler için bu kaçınılmaz bir başlangıç oluyor. İş çıkışında yapılacak kısa süreli bir yürüyüş programı bile bireylerin istedikleri forma kavuşmasına yardımcı oluyor.

Kilo alıp vermenin performansı da etkilediği unutulmamalıdır. Zira çalışan kişi kendini ne kadar zinde ve formda hissederse o kadar daha istekli olur, işlerini daha hızlı halleder. İşverenin çalışanına kendini iyi hissetmesine yardımcı olması işlerin daha zevkli halledilmesini sağlar.

Diyetisyen klinikleri ekip çalışmasıyla yol alarak başarılı bir işe el atmış oldular. Düzgün bir beslenme alışkanlığı bireylerin fiziki görünümlerini ve morallerini olumlu yönde etkiliyor. Sonuç olarak, şirketlerin bu yaklaşımı, çalışanları motive ederken işverenlere de daha çok emek veren çalışanları hazırlıyor.