Kadın Doğmak Kadın Olmak

Klinik psikolog, yurtdışı eğitim danışmanı Esin Acıman’la, Remzi Kitapevi’nden çıkan ilk kitabı “Kadın Doğmak Kadın Olmak” hakkında görüştük. "Kadın doğmak, kadın olmayı garantilemiyor" diyen Acıman, kadın olabilmek için 40’lı yaşlara gelinmesi gerektiğini savunuyor...

Ester YANNİER Toplum
21 Mayıs 2008 Çarşamba

İlk soru kitabınızın içeriğinden çok, niçin bu kitabı yazdığınızla ilgili. Sizi bu aşamaya getiren nedenler neler?

Yazmak, şimdi anlıyorum ki düşünceden çok, bir duygu olayı. Son zamanlarda, yüreğimde ve beynimde birikenlerin çokluğu, artık paylaşmam ve anlatmam gereken bir gerçeğe dönüştü. 2007’de bir Eylül gecesi, hiçbir ön hazırlığım ve niyetim yokken, bilgisayarımın başına geçip yazmaya başladım. Üç dört saat sonra bir kitap yazmaya başladığımı fark ettim. Aralık sonu, 282 sayfa yazarak (ve daha da devam etsem, belki yüzlerce sayfa daha çıkacaktı) kitabı bitirdim. Sanırım, kadın ve erkeklerin yaşamsal olgularını mesleki olarak yıllardan beri izliyor, dinliyor, yaşıyor ve artık anlatmam gerektiğini hissediyordum. Geçtiğimiz hafta da “Erkek Doğmak Adam Olmak” bitti. Birkaç aya kadar, o da çıkacak satışa.

Kadın Doğman Kadın Olmak, ne demek? Ne anlatıyorsunuz bize?

Her şeyden önce, kadın doğmanın, kadın olmayı garantilemediğini söylemek istedim. Hayatta acı çekmemiş, canı yanmamış, ikilemlerde kalmamış, çaresizlik nedir bilmeyen, aşkı tanımayan, ayrılığı tatmamış, pişmanlık duymayan bir insanın, hem erkek hem kadın, gerçek ve olgun kimliğine ulaşamayacağını, hayat karşısında güçsüz ve donanımsız kalacağını anlatmaya çalıştım. Kadın olmanın bir süreç gerektirdiğini ve ancak kırklı yaşların ortalarında bir yerde, gerçek anlamıyla kadın olunabileceğini yazdım.

Olgunlaşmak için acı çekmek şart mı;  hayatı daha kolay olan ve kendisini mutlu hisseden insanlar, olgunlaşmıyorlar mı?

Acı çekmiş olmak, hayatı ve yaşanan anları daha anlamlı kılıyor. Her yaşanandan bir ders aldığımızı ve aslında bizi büyüttüğünü ve bizi geliştirdiğini anlıyoruz. Acı çekmeden, hayatın gerçek ruhuna inebilmemiz bence olası değil. Mutlu olma haline gelince, “ben mutluyum” diyebilen bir insanın, zaten mutlu olma kararını aldığını savunuyorum. Mutlu olmak, kişinin verdiği bir karardır. Aksi takdirde, kişi yaşamında onu mutsuz edecek bir şeyleri daima bulacak ve kendisine acıyacaktır. Sadece mutlu olmaya karar veren kişi, etrafındaki güzellikleri ve yaşamındaki ışığı algılayabilir.

Kitabınızdaki kadınlar … hepsi kadın olmuş mu? Olabilmiş mi?

Kitabımdaki kadınların hayatlarında hep  ikilemler var: aldatan var, aldatılan var, evli bir erkeğe âşık olan ve bundan kurtulamayan var. Tek ve en değerli aşkını kaybeden, mutsuz bir evlilikte sıkışan, veya mutlu evliliğinin dengesini koruyabilmek için sürekli çaba gösteren, babasını hayal kırıklığına uğratan, evlilik çağını geçirip evlenemeyen, yanlış adama âşık olup sürekli acı çeken, annesini yitiren, annesi ile asla anlaşamayan, orta yaşı ile barışamayan veya barışıp da hala gençliğini anımsayan… birçok kadın var. Bu kadınlar, kadın olmuş kadınlar. Çünkü bu kadınlar, yaşanan bir hayatın içinden geliyorlar.

Niçin bir sonraki kitabınız Erkek Doğmak, Erkek Olmak, değil de Adam Olmak?

Kadınlardan farklı olarak, her erkek doğanın erkek olduğunu, tüm gelişim süreçlerinde erkek kimliğini hemen edindiklerini düşünüyorum. Ancak, her erkek olanın adam olamadığını, adam olmanın da bir süreç, bir deneyimler ve yaşanmışlık gerektirdiğini ve bunun da kırklı yaşların ortalarında bir yerde olduğunu savunuyorum.

İkinci kitabınızı da merakla bekliyoruz.