Arap bölünmesi

Arap Birliği’ne 22 ülke üye. Bu ülkelerin toplam yüzölçümü 14 milyon kilometrekare. Nüfusu 335 Milyon. Doğru işletilse Avrupa Birliği ile yarışabilecek bir potansiyele sahip.

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
23 Nisan 2008 Çarşamba

Arap Birliği’ne 22 ülke üye.

Bu ülkelerin toplam yüzölçümü 14 milyon kilometrekare. Nüfusu 335 Milyon.

Doğru işletilse Avrupa Birliği ile yarışabilecek bir potansiyele sahip.

1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü’nün kuruluşuna önayak olması etki alanının genişliğini gösteriyor. Birliğin son yıllarda attığı en önemli adım 2002 yılında İsrail’e 1967 sınırları temelinde bir barış önerisi sunması.

Ancak bu 22 ülkenin hiçbirinde demokrasi yok.

Yalnızca Filistin ve Lübnan’da demokratik seçimler yapılıyor. Üye ülkelerde demokrasinin olmazsa olmazı kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, sivil toplum örgütleri yok. Kadınlar eziliyor, dini ve etnik azınlıklar horlanıyor, muhalefet susturuluyor.

Birlik Filistin sorununda yetersiz kaldığı için de Arap kamuoyu tarafından eleştiriliyor.

Arap ülkeleri yıllardır Filistin sorununu görmezden geliyorlar. Kendi ülkelerinde yaşayan Filistinlileri altmış yıldır kamplarda işsiz, eğitimsiz ve geleceksiz yaşamaya mahkum ediyorlar. 1948’de Avrupa’ya göç etmiş bir Filistinli bugün AB vatandaşı, Arap ülkelerine göç edenler ise hala mülteci kamplarında sefalet içinde yaşatılıyor.

Bu ülkelerin televizyonları durmadan Siyonistlerin yaptığı fenalıklardan bahsediyorlar. Sudan’ın yıllardır sürdürdüğü etnik temizlikten, kendi ülkelerinde kadınlara çektirilen eziyetlerden hiç söz etmiyorlar. Tepedeki diktatörler petrol dolarlarıyla finanse ettikleri sefahat hayatını ilanihaye sürdürebilmek için toplumsal tepkiyi hep dışarıya yönlendiriyorlar.

Arap liderler aslında Filistin sorununun çözülmesini istemiyorlar. Bunun en büyük göstergesi petrol zengini ülkelerin Filistinlilere yaptıkları yardımların Batı ülkelerine göre çok az olması.

Bir mucize olur da Filistin ve İsrail kalıcı bir barış sağlarsa kendi kamuoylarını yarım asırdan fazladır oyaladıkları en büyük oyuncak ellerinden alınmış olacak.  Filistinli yazar Noni Derviş’in deyimiyle “22 ülke Filistinlileri -kendi demokratikleşme süreçlerinin önünü tıkamak için- kullanıyorlar.” Bizdeki Arap sevdalılarına sorsanız o diyarlarda her şey güllük gülistanlık;  Araplar büyük bir birlik beraberlik içerisinde Türklerin kendilerine liderlik yapmasını bekliyorlar. 

Bugün Arap Birliği herhangi bir konuda ortak karar almaktan aciz. Örgütün Şam’da yapılan son toplantısı tam bir fiyaskoydu. 22 ülkenin yalnızca 11’inin devlet başkanları zirveye katıldı. Lübnan’da altı aydır cumhurbaşkanı seçilememesinden Suriye’yi sorumlu tutan Mısır, Suudi Arabistan gibi ağır toplar yoktu.

Arap ülkelerini bölen diğer bir konu ise İran; Sünni rejimler ve küçük körfez ülkeleri İran’ın nükleer silah sahibi olmasına kesinlikle karşılar. El Siyasi Gazetesi’nin haberine göre, Katar, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri olası bir İran saldırısında kendi hava sahalarını İsrail’e açacaklarını geçen yıl ilan ettiler bile...

Suriye ise İran’ın bölgedeki en yakın müttefiki.

O diyarlarda özgür basın ve bağımsız akademi olmadığı için Arap kamuoyunun talep ve ihtiyaçları ancak uluslar arası araştırma kurumları tarafından ortaya çıkarılabiliyor. Enver Sedat Barış ve Gelişim Kürsü’sü her yıl altı ülkede beş bin kişiyle görüşülerek gerçekleştirdiği Arap kamuoyu araştırmasının 2008 yılı sonuçlarını yayınladı:  

Bugün Arap halkları arasında en popüler lider %26 ile Hizbullah’ın Hasan Nasrallah’ı. Onu %16 ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad takip ediyor. Hamas’a destek 2006’ya göre %31’den %18’e düşmüş. Yanıtlayanların çoğunluğu Hamas ve El Fetih’in ulusal birlik hükümeti kurmasını destekliyor.

Hamas ve İran’ın İsrail’i haritadan silme söylemi Arap sokağında gittikçe daha az yankı buluyor. İsrail 1967 sınırına dönse dahi bu ülkeyi yok etmek için savaşmak isteyenlerin oranı iki yılda %29’dan %19’a düşmüş. Sünni liderlerin artan barışçıl söylemi ve tavırları kamuoyunu olumlu etkilemiş görünüyor. Arapların %73’ü iki devletli çözüme sıcak bakıyor. Ancak bu barışın kısa zamanda gerçekleşmesinden umutsuzlar. Bu konuda gerçekçi olduklarından kuşku yok...