Hamas, Hametz, Hamursuz

Çocukluğumdan beri memleketimde duyduğum 'laik demokrasi' söylemi 'demokratik laiklik' gibi kafaları karıştırıcı bir yöne kaydırılırken, İsrail de 60. yılında laikliği masaya yatırıyor, çok tartışmalı bir mahkeme kararı ertesinde. Ve ilginçtir, 'solcu' Peres, "bizde atalarımızdan kalan piramit yok, sadece kitaplarımız varİ o halde Tevrat'ı okumaya devam" diyor...

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
23 Nisan 2008 Çarşamba

 ABD eski Başkanı Jimmy Carter’ın bütün tepkilere rağmen Hamas ile görüşmesinden sadece bir gün sonra, örgüt İsrail’e yönelik son yılların en büyük saldırısını gerçekleştiriyor. İngilizlerin deyimiyle, “business as usual” - Yani, ‘her şey bildiğimiz gibi!’...

Carter, gerçekten ‘barış adamı’ olmak istiyorsa İsrail’i eleştirdiği gibi Hamas’a da sorabilecek mi, acaba “yoksa siz barış filan istemiyor musunuz?” diye?

İnşallah!...

Lakin, İsrail geçtiğimiz hafta Hamas’tan çok daha önemli, kendi varoluşsal özelliğine yönelik ses getirici büyük bir tartışma yaşıyordu.

Bir mahkeme kararının ertesinde “İsrail ne kadar laik bir ülkedir?” sorusu, “özgürlük bayramı” diye bilinen “Pesah – Hamursuz” bayramına girilirken her yerde yanıt arıyordu.

İsrail’in ne kadar demokratik bir ülke olduğu her zaman tartışılagelmiştir ülke içinde de olsa. Örneğin İsrail’in 1. Lübnan savaşı esnasında Tel-Aviv meydanında toplanan onbinlerin savaş karşıtı miting yapmalarından tutun da, İsrail’in “ayırımcı, demokratik olmayan bir ülke” olduğunu söyleyen İsrailli Arap milletvekili Ahmet Tibi’nin, Knesset’de özgür bir şekilde İsrail’i kıyasıya eleştirmeye rahatlıkla devam edebilmesine kadar sayısız ‘demokrasi’ örnekleri verilebilir. Savaşın kimi antidemokratik tavırlara neden olduğu da ileri sürülebilir pekala da. Ama eleştirilere rağmen İsrail’in demokrasisinin kimi zaman düşmanlarını da hayrete düşürmesini tarih çoğu kez not etmiştir.

Ama ya laikliği?

Burası biraz zor bir mecra.

Ülkemdeki ‘kırk yıllık’ laik demokrasi söylemi Avrupalıların da itelemesiyle ‘demokratik laiklik’e dönüştürülmek istenip kafalar karışırken, İsrail’de ise bambaşka bir noktadan, laiklik test edildi geçtiğimiz günlerde.

Efendim bilirsiniz, bugünlerde Yahudilerin, yaşadığı Pesah-Hamursuz günlerinde mayalı yiyecek -hametz- yemeleri dinen yasak. İsrailoğullarının köle olarak yaşadıkları Mısır topraklarından çıkıp özgürlüğe adım atarken, mayalanamamış yiyeceklerle kalmalarının anısına 8 gün boyunca Yahudilerin ekmek yememeleri gerekiyor, tabii ki dinen.

Lakin, gelin görün ki bir İsrail mahkemesi geçtiğimiz günlerde verdiği çok tartışmalı bir kararla Pesah boyunca pizza veya ekmek sunmakla ‘suçlanan’ dört lokantayı aklar. Gerekçe de şöyledir: Yasaklı olan Hametz sadece kamuoyuna açık alanlarda yasaktır, isteyen lokantalarda yiyebilir...

Ve büyük gürültü kopar İsrail kamuoyunda. Ve ‘hametz’, İsrail toplumunu ikiye böler adeta.

Laikliği su götürmeyecek bir İsrailli olan Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, ilk tepkiyi verenlerden olur: “Bu karara katılmıyorum. Yahudi kimliğimiz İsrail’in varlığı için hayati önem taşır” der. Onun gibi düşünenler ilginç bir başka noktayı vurgularlar. “Yahudilik özelliği azalan bir İsrail, zamanla kimilerin önerdiği ‘iki millet, tek devlet’ seçeneğine kayar. Bu da zamanla Arapların egemenliğine kadar uzanır” derler...

Mahkemenin kararına destek verenler ise meseleye tamamen bireysel özgürlükler bağlamında yaklaşıyorlar. “İsteyen istediğini yapsın. Yeter ki kimsenin inancı rencide olmasın; kimse öteki’ye kendi yaşam biçimini empoze etmesin” şeklinde düşünüyorlar.

İktidar ortağı dinci partiler mahkeme kararını protesto eder ve daha da zorlayıcı kanunlar çıkarmakla tehdit ederler. Ve ilginç ama biraz da rahatsız edici bir karşılaştırma yaparlar. “Holokost’u anma gününde nasıl eğlence yerleri kapalıysa, Pesah zamanında mayalı yiyeceklerin satışı da yasak olmalı”...

İsrail halkının yüzde 65-70’i çoğu dindar olmamasına rağmen Pesah’ta hametz’dan kaçınacaklarını söylüyorlar.

Cumhurbaşkanı Şimon Peres ise 60. yıl kutlamasında dindarlarla laikleri ortak bir noktaya getirmeyi düşünüyor. Ne yapabilir ki?

Şöyle diyor: “Bizim, atalarımızdan ne piramit kaldı, ne bina. Bize kalan sadece kitaplar. Biz kitabın halkıyız! O halde Tevrat’ı öğrenmeye devam”...

Peres’den bunları dinlemek herhalde ilginç ve biraz da sürpriz sayılmalı... Lakin söyledikleri sorunu çözecek mi?

İsrail, kuruluşunun 60. Yılında varoluşunun özelliğini sorgulamaya devam ediyor.

Hametz ise en önemli rolü oynuyor.