Dünya ve gerçek liderler...

Lider denince akla ilkin siyaset gelir; oysa iş, eğitim, sanat alanında, toplum yaşamında da kittleleri motive den önder kişilere gereksinim vardır. Peki niye çağımızda lider sıkıntısı çekiliyor, niye etkin kişilikler ortaya çıkmıyor?

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
28 Şubat 2007 Çarşamba

Türkiye, ABD, Fransa seçimlere hazırlanıyor. Kamuoyu yoklamaları ülkemizde Başbakan Tayyip Erdoğan’ın büyük farkla en çok beğenilen lider olduğunu ve bir alternatifinin bulunmadığını gösteriyor.
Genelde tüm dünyada bir lider sıkıntısı çekiliyor; efsanevi devlet başkanlarından bir Fidel Castro kaldı, De Gaulle, Churchill, Begin, Rabin, Ecevit gibileri artık yetişmiyor.
Savaş ortamlarında, kurtuluş savaşlarında, Atatürk gibi ülke tarihini değiştiren gerçek liderlerin ortaya çıkması doğal. Ancak, aynı düzeyde olmasa bile, ‘göreceli’ barış ortamında da liderlik özelliğine sahip eski yönetici neslinin artık tükendiğini ve yenilerinin yetişmediğini gözlemliyoruz. Neden?..
Güncel sorunlar bizleri o denli tutsaklaştırdı ki niteliklerine önem vermeksizin çoğu kez kim olursa olsun bizi yönetecek kişileri seçmeye hazırız ve bunun adı ‘demokrasi’. Tabi ki demokrasinin mevcut en iyi sistem olduğunu da yadsımıyoruz.
Lider özelliğini taşıyan kişi, yönetilenlere yeni bir görüş, bir bakış açısı kazandırmalı, daha geniş bir perspektif içinde yaşamın gerçek anlamını kavramamızı sağlamalı.
Lider, kısa vadeli öneriler değil, uzun vadeli çözüm ve amaçlar belirlemeli, daha iyi bir dünya için çabalamalı; nükleer tehditlere, ekolojik felaketlere, her türlü ayırımcılığa, bağnaz görüşlere karşı savaş vermeli.
Lider, saçtığı ışık ile gözlerimizi kamaştırmaya değil, bizdeki ışığı ortaya çıkartmaya çalışmalı. Yeni keşfedilen pırıltılar daha mutlu bir yaşama doğru yol almamızı sağlayacaktır.
Musa Peygamber basit bir çobandı; birkaç bin koyunu güderken birinin kayıp olduğunun ayırtına varır ve onu aramaya koyulur. Kayıp koyunu oldukça uzakta, bir derenin kenarında bulur ve su içmeyi bitirmesini bekledikten sonra onu sürüye doğru yönelttir. Tanrı’nın On Emri niye Musa Peygambere verdiğini bu olaydan açıkça kavramaktayız. Musa Peygamber etrafına ışık saçmazdı, hatta kekemeydi, parlak sözler etmeyi bile beceremezdi, ama binlerce yıl insanlığa yol gösterdi.
Modern toplumlarda lider seçerken genelde o kişinin maddi gücüne, karizma sahibi olup olmadığına, çevre ile iyi ilişkiler sürdürüp sürdüremediğine, diğer bir deyişle olumlu niteliklerine bakılır. Oysa lider seçerken artılarını değil eksilerini göz önünde bulundurmak gerekir. Ve gerçek bir lider, eksilerini görevlendireceği yetenekli kişilerle doldurmasını bilen kişidir.
Genel nitelikteki bu görüşlerin doğruluğunu günlük yaşantımızda test edebiliriz; sanıyorum en üst düzeyde, ülke yönetiminde geçerli olan bu ilkeler, toplum veya iş hayatımızda da anlam taşır.
Her yüzyılın, her kuşağın kendi gereksinmeleri ve liderlerinden farklı beklentileri vardır. Her liderin Musa Peygamberin erdemlerine sahip olmasını bekleyemeyiz. Hiç kimse lider olarak doğmaz. Ancak kişi, hem yüzyılımızın önderlerinin deneyimlerinden, hem de dini öğretilerden dersler alarak kendini yetiştirebilir ve başarılı olabilir.
Dünyanın, toplum çıkarlarını kişisel çıkarlarının önünde tutmasını bilen, belli güç odaklarına değil insanlığa hizmet etmeyi ön planda tutan, demagojilerle göz boyamak yerine gerçekleri dile getiren ve çözümler üreten dirayetli liderlere her zamandan daha çok ihtiyacı var.