Yilin son haftasi

Geçmiş yıllarda, senenin son haftasında, genelde yıl boyunca yaşanan olayları irdeler, gelecek yıla yönelik öngörü ve gözlemlerde bulunmaya çalışırdım. Bu kez kendimi sadece 2006`nın son haftası ile sınırladım. Ayrıca Güven Kıraç`ın "Hanuka ve mucize beklentileri" başlıklı yazımdaki eleştirime ilişkin açıklamasına yer veriyorum.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
27 Aralık 2006 Çarşamba
Yılın son haftasına elimde Eddi Anter’in “Lilly” kitabı ile girdim. Eskiler bize pek bir şey bırakmamış, ne gelenek görenekleri, ne de Trakya olayları, Varlık Vergisi gibi geçirdikleri zor dönemlere ilişkin yaşam koşulları hakkında… Yazmadıkları gibi anlatmak da istemediler, bundan kaçındılar.
40 yaş üstü kuşağın ise giderek daha yaygın bir şekilde anılarını kaleme alması, romanlaştırması ve özellikle 1950 yılı sonrası Türk Yahudilerinin yaşamlarından kesitler sunmalarını bu nedenle kayda değer buluyorum.
Anter’in kitabını, annesinin cenaze töreni bölümünde olduğu gibi, çoğu kez paylaştığım duygular içinde ve nostaljik bir dünyada gezinerek okurken sevgili Yayın Yönetmenimiz Tilda Levi’nın önerisini kulak ardı edemediğimden Roni Margulies’in “Bugün Pazar, Yahudiler azar”  adlı İstanbul Yahudileri hakkında kişisel gözlemlerini ele aldığı ‘deneme’yi araya sıkıştırdım.
Margulies kitabında şöyle yazıyor; (…) “ cemaatin en azından ‘resmi’ unsurlarından düşmanlık gördüm, anti-semit olmakla suçlandım, ‘self-hater (kendinden nefret eden Yahudi-YB) olduğum söylendi. Ama n’apalım, beğenseler de beğenmeseler de, beğensem de beğenmesem de, ben bu cemaatin bir ferdi olarak doğdum.”
Şair/yazarın siyasal görüşlerini beğenmemek bir yana yadırgayanlardan biri de benim, ama bir solukta bitirdiğim kitabında o denli ortak paydamızın olduğunu gördüm ki açıkçası aynı bütünün parçalarını oluşturduğumuzun ayırdına vardım.   
Onun Yeşilköy’de “kısa bir sahil şeridi”ne sıkıştırdığı gençliğinin dar Yahudi çevresi benim yaşamımda da Nişantaşı’nın ‘Şakayık Sokağı’ ve Büyükada ile sınırlanmıştır.
Margulies’in kitabında Atatürk’ün “Goldenberg” soyadını aynı anlama gelen “Altındağ”a değiştirmesini önerdiği baterist Poldi’nin oğlu Cozi ile arkadaş olduğunu okumam, ağabeyi Sami Altındağ’ın da benim en candan arkadaşım olduğunu düşündürdü. Ortak dostların varlığı bir rastlantı değil, sadece o dönemde hala içine kapanmış bir cemaatin kanıtı.
Bu hafta DYD tiyatro ekibinin sahnelediği “Moiz i Hibernatus”u izledim. Jojo Eskenazi’nin olağanüstü oyun gücünün dışında, “Moiz” dizisinin yıllardır  cemaatimizin gönlünde niye bu denli yer edindiğini irdelediğimizde bence tek yanıt  özelliklerimizi ve ‘siu generis’ (kendine özgü)  yaşantımızı başarı ile hiciv etmesidir diyeceğim. Biraz da bizi biz yapan ve kimliğimizi oluşturan öğeler bunlar değil midir?
* * *
13 Aralık tarihli “Hanuka ve mucize beklentileri” başlıklı yazımda şöyle yazmıştım: “2 Aralık Cumartesi günü Radikal Gazetesi’nde (…) Güven Kıraç ile gerçekleştirilen söyleşide sanatçı; ‘Bence Yahudiler, Hitler’in yaptıklarının faturasını bütün dünyaya kesiyor. Kin duydukları şeyi kendileri tekrarlıyor. (…) Amerika’nın sahibi onlar, Hollywood’un sahibi, her şeyin sahibi. Bunlar sır değil ki…‘ demek suretiyle tüm dünya Yahudilerini hedef haline getiriyor, bildik komplo teorilerini bir kez daha savunuyor ve Ahmedinecad tarzı bir söylem ile antisemit yüzünü açıkça ortaya koyuyor.”
Bu başyazımla ilgili gazetemizin elektronik postasına bir mail geldi. Yorumu okura bırakarak Rana Akyıldız’dan gelen yazı metnini aynen aktarıyorum: “Sanatçımız Güven Kıraç’ın Radikal Gazetesi’nde çıkan röportajından bazı kesintilerin yer aldığı bu yazı bizleri de Güven Kıraç’ı da üzmüştür. Güven Kıraç konu ile ilgili şu açıklamasını size iletmemi rica etti; “Ben sanatçı olarak Hitler’in yaptığı soykırımla ilgili nasıl olumlu bir düşünce taşıyabilirim? Bunu vehmediyor olmanızdan hicap duyarım. Söz konusu röportajda bahsettiğiniz paragraftaki cümleler dünyanın her ülkesindeki aşırı milliyetçilere olan tepkilerimdir. Bunu “antisemitizm”le değil, “hümanizm”le bağdaştırmanızı isterdim. Dostlukla Hanuka Bayramı’nız kutlu olsun. Sevgi ve saygılarımla . Güven Kıraç.”
Tüm dost ve okurlara barış umutlarının yeşereceği yeni bir miladi yıl dilerim.