Antisemitizm sahalara indi

Hapoel Tel Aviv, Paris St. Germain maçı sonrasında ırkçı holiganların, `Yahudilere ölüm` sloganları ile Yahudi kökenli Fransız seyircilerine saldırmaları antisemitizm tehlikesinin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu hafta dikkatimizi çeken diğer bir konu da Yeditepe Üniversitesi`nde İbranice kayıtlara 90 Yahudi öğrenciden sadece sekizinin başvuruda bulunmasıydı.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
29 Kasım 2006 Çarşamba

Antisemitizm dalgası spor sahalarını gün be gün daha çok etkisi altına alıyor. Geçtiğimiz hafta basında bir yandan Avusturya’da Türk asıllı tekvandocu Tuncay Çalışkan’ın ırkçı ifadelerle aşağılandığını okurken, diğer yandan Fransa’da Hapoel Tel Aviv, Paris St. Germain arasındaki  UEFA maçında, “Yahudilere ölüm” sloganları ile ırkçı holiganların Yahudi kökenli Fransız seyircilerine saldırmaları ve sahayı cehenneme çevirmeleri tehlikenin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Dünya ülkelerini din, dil, ırk farkı gözetmeksizin birbirlerine yakınlaştıran sportif faaliyetler, ne yazık ki gözü dönmüş fanatiklerin, her türlü ayırımcılığı mübah saydıkları ve bağnaz amaçlar için kullandıkları bir platforma dönüştürülmeye çalışılıyor.
* * *
Hürriyet Gazetesi’nin 19 Kasım tarihli “İnsan Kaynakları” ekinde, Yeditepe Üniversitesi’nde İbranice dahil 8 lisan öğretildiği, mevcut 90 Yahudi öğrenciden sadece 8’inin bu lisan için kayıt yaptırdıkları bilgisi yer aldı.
Her nedense Türkiye Yahudilerinin İbranice öğrenmeye karşı fazla bir eğilimleri yok. Yıllar önce özel girişimlerle başlatılan çalışmalar ise ilginin giderek azalması nedeni ile sürdürülemedi.
Eliezer Ben Yehuda’nın, İbranice’yi tarihin derinliklerinden çıkarıp dua dili olmaktan günlük yaşama geçirmesine dek, dünya Yahudileri yaşadıkları ülkelerin lisanlarının yanı sıra Yidiş ve Judeo-Espanyol lisanlarını kullandılar.
Geçmişte Musevi Lisesi’nin eğitim programında Judeo-Espanyol’un Yahudilerin resmi dili olmadığı gerekçesi ile müfredata alınması kabul edilmemiş, buna karşılık İbranice eğitimine yer verilmiştir.
Hatta Moşe Grosman’ın “Dr.Markus” adlı eserinde, hangi yıllarda olduğu belirtilmemekle birlikte, İbranice öğretmenleri ile İbrani dili öğrencilerinin Yosef Halevi başkanlığında “İbranice Öğretmenleri Derneği”ni kurduklarını öğreniyoruz (sf.327).
Günümüzde UÖMO’dan mezun bir genç, önemsediği takdirde, bu lisanı geçerli bir şekilde kullanabilecek kadar yeterli eğitim almaktadır.
Birkaç yıl önce bir dostum İtalya’da uluslararası bir fuara katıldığını, farklı ülkelerden Yahudi ziyaretçilerin bir araya geldiklerinde İngilizce değil de İbranice konuştuklarını görünce çok şaşırdığını anlatmıştı.
Gerçekten ABD, Kanada, Arjantin, Fransa gibi ülkelerde Yahudilerin pek çoğu İbranice bilirken, Sovyetler döneminde, Rusya’da, Yahudilerin gizli olarak bu lisanı öğrenmek için Sibirya’ya sürülmeyi bile göze aldıklarını anımsayalım.
İbranice gerçekten güç bir lisan. Son dönemde, Türkiye’de, duaların Latince harflerle okunuşlarını da içeren din kitaplarının büyük bir özveri ile hazırlanması okuma sorunu nedeniyle ibadethanelere gelmeyen pek çok dindaşa kolaylık sağladı. Hahambaşı Rav İsak Haleva’nın da ifadesi ile artık sinagoglara gelmeyenlerin ileri sürebilecekleri bir ‘mazeret’ kalmadı.
Yine de duaların İbranice harfler yerine Latince harflerle okunması   arasında  bir fark var. Çünkü bu lisanın kökler sistemine dayanan ilginç yapısal özelliklerinin ve harflerin sayısal anlamlarının öğrenilmesi, Yahudi kültürünün kavranması açısından da büyük önem taşır.
Genç yaşta başlatılacak yaygın bir eğitim gelecek kuşakları bu dile bağlayabilecektir. En azından Judeo-Espanyol lisanının canlandırılmasına benzer bir çabanın  bu yönde de gösterilmesinde yarar görmekteyim.