Hapoel Tel Aviv, Paris St. Germain maçı sonrasında ırkçı holiganların, `Yahudilere ölüm` sloganları ile Yahudi kökenli Fransız seyircilerine saldırmaları antisemitizm tehlikesinin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi. Bu hafta dikkatimizi çeken diğer bir konu da Yeditepe Üniversitesi`nde İbranice kayıtlara 90 Yahudi öğrenciden sadece sekizinin başvuruda bulunmasıydı.
Antisemitizm dalgası spor sahalarını gün be gün daha çok etkisi altına alıyor. Geçtiğimiz hafta basında bir yandan Avusturyada Türk asıllı tekvandocu Tuncay Çalışkanın ırkçı ifadelerle aşağılandığını okurken, diğer yandan Fransada Hapoel Tel Aviv, Paris St. Germain arasındaki UEFA maçında, Yahudilere ölüm sloganları ile ırkçı holiganların Yahudi kökenli Fransız seyircilerine saldırmaları ve sahayı cehenneme çevirmeleri tehlikenin boyutlarını bir kez daha gözler önüne serdi.
Dünya ülkelerini din, dil, ırk farkı gözetmeksizin birbirlerine yakınlaştıran sportif faaliyetler, ne yazık ki gözü dönmüş fanatiklerin, her türlü ayırımcılığı mübah saydıkları ve bağnaz amaçlar için kullandıkları bir platforma dönüştürülmeye çalışılıyor.
* * *
Hürriyet Gazetesinin 19 Kasım tarihli İnsan Kaynakları ekinde, Yeditepe Üniversitesinde İbranice dahil 8 lisan öğretildiği, mevcut 90 Yahudi öğrenciden sadece 8inin bu lisan için kayıt yaptırdıkları bilgisi yer aldı.
Her nedense Türkiye Yahudilerinin İbranice öğrenmeye karşı fazla bir eğilimleri yok. Yıllar önce özel girişimlerle başlatılan çalışmalar ise ilginin giderek azalması nedeni ile sürdürülemedi.
Eliezer Ben Yehudanın, İbraniceyi tarihin derinliklerinden çıkarıp dua dili olmaktan günlük yaşama geçirmesine dek, dünya Yahudileri yaşadıkları ülkelerin lisanlarının yanı sıra Yidiş ve Judeo-Espanyol lisanlarını kullandılar.
Geçmişte Musevi Lisesinin eğitim programında Judeo-Espanyolun Yahudilerin resmi dili olmadığı gerekçesi ile müfredata alınması kabul edilmemiş, buna karşılık İbranice eğitimine yer verilmiştir.
Hatta Moşe Grosmanın Dr.Markus adlı eserinde, hangi yıllarda olduğu belirtilmemekle birlikte, İbranice öğretmenleri ile İbrani dili öğrencilerinin Yosef Halevi başkanlığında İbranice Öğretmenleri Derneğini kurduklarını öğreniyoruz (sf.327).
Günümüzde UÖMOdan mezun bir genç, önemsediği takdirde, bu lisanı geçerli bir şekilde kullanabilecek kadar yeterli eğitim almaktadır.
Birkaç yıl önce bir dostum İtalyada uluslararası bir fuara katıldığını, farklı ülkelerden Yahudi ziyaretçilerin bir araya geldiklerinde İngilizce değil de İbranice konuştuklarını görünce çok şaşırdığını anlatmıştı.
Gerçekten ABD, Kanada, Arjantin, Fransa gibi ülkelerde Yahudilerin pek çoğu İbranice bilirken, Sovyetler döneminde, Rusyada, Yahudilerin gizli olarak bu lisanı öğrenmek için Sibiryaya sürülmeyi bile göze aldıklarını anımsayalım.
İbranice gerçekten güç bir lisan. Son dönemde, Türkiyede, duaların Latince harflerle okunuşlarını da içeren din kitaplarının büyük bir özveri ile hazırlanması okuma sorunu nedeniyle ibadethanelere gelmeyen pek çok dindaşa kolaylık sağladı. Hahambaşı Rav İsak Halevanın da ifadesi ile artık sinagoglara gelmeyenlerin ileri sürebilecekleri bir mazeret kalmadı.
Yine de duaların İbranice harfler yerine Latince harflerle okunması arasında bir fark var. Çünkü bu lisanın kökler sistemine dayanan ilginç yapısal özelliklerinin ve harflerin sayısal anlamlarının öğrenilmesi, Yahudi kültürünün kavranması açısından da büyük önem taşır.
Genç yaşta başlatılacak yaygın bir eğitim gelecek kuşakları bu dile bağlayabilecektir. En azından Judeo-Espanyol lisanının canlandırılmasına benzer bir çabanın bu yönde de gösterilmesinde yarar görmekteyim.