Başarili bir evlilik için...

Hangi güç iki ayrı yaratılışta, iki ayrı yapıda insanı sonsuza dek, yaşamları süresince bir arada tutabilir? Talmudik öğretiye göre yaratılıştaki birlikteliğe dönüşü sağlayan inanç, evliliği kutsal kılar ve onu ebedileştirir.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
1 Kasım 2006 Çarşamba

Bayram haftası oğlumun yurt dışında evlenmiş olması beni evlilik kurumu hakkında düşünmeye yöneltti.
 Düğüne katılmak üzere yolculuk yaptığım uçakta, gazetede bir haber gözüme ilişti; “Gelinin birkaç bin dolara satın aldığı gelinlik sökülünce rav töreni yarıda bıraktı”. Kötü bir kabus sanki...
 Son yıllarda genç evliler arasında boşanma yüzdesinin giderek artmasının pek çok sosyal, ekonomik açıklaması var. Ancak ben evliliğin genelde göz ardı edilen dinsel boyutunu ele almak, yitirilen bazı etik değerleri irdelemek istiyorum.
“Tanrı adamı Kendi görüntüsünde yarattı; Onu Tanrı’nın görüntüsünde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.” (Bereşit, I,27)
Ayrı cinsten iki kişinin birbirlerini sevmeleri, birbirlerine saygı duymaları olağandır. Ancak hangi güç bu iki ayrı yaratılışta, iki ayrı yapıda insanı sonsuza dek, yaşamları süresince bir arada tutabilir? Talmudik öğretiye göre yaratılıştaki birlikteliğe dönüşü sağlayan inanç, evliliği kutsal kılar ve onu ebedileştirir.
Riva Hayim’in, gazetemizin Yaşam Sayfası’nda, ‘Cadı Kazanı’ köşesinde yarattığı ‘evde kalmış kız’ imajı altında kimi zaman düğünleri hiciv etmesi bazen kırgınlıklara yol açabiliyor. Mizahın hoşgörü gerektirdiğini unutmayalım.
Düğünlerde gelinlik, süslemeler, tören ve kutlamalardaki her ayrıntı önem taşısa da, evliliğin sadece maddi açıdan değil manevi yönden zengin bir ailenin oluşmasına katkıda bulunması için uyulmasında yarar gördüğüm değer ve davranışları sıralamak istedim.
- Hiç şüphe yok ki eşler arası karşılıklı ‘güven’ evliliğin en önemli temel taşlarından biridir. Ne var ki güven, anında oluşan bir duygu değildir, bunun sağlanabilmesi için yılların geçmesi gerekir. Güven, kusursuz davranışların bir sonucu değil, sorumlu davranışların bir sonucudur. Evlilik birliğinde tarafların kusursuz davranmaları beklenemez, ancak sorumlu davranmaları yeterlidir.
 - Eşlerden birinin yoğun olduğu zamanlarda diğerinin, özellikle erkeğin ev işlerinde yardımcı olması, çocuklarla ilgilenmesi çağdaş yaşamın bir gereğidir.
- Sevgi dolu bir  birlikteliğe ulaşmanın ön koşulu yaşamın zorlukları karşısında ‘birlikte mücadele’ etmenin önemini kavramaktan geçer.
- Eşler arasında gerginlik ve çatışmaları önlemek için kimi zaman yanıt vermekten kaçınmanın, karşı tarafın sakinleşmesini beklemenin, sözü değiştirip konuyu  daha uygun bir ortamda dile getirmenin yararı vardır.
- Eşler arasında her konuda görüş birliği olmaması doğaldır. Ancak karşı tarafın da düşüncelerine ‘saygı’ göstermek ve haklı olabileceğini düşünmek gerekir.
- Eşler arasında eleştiri çoğu kez yarardan çok zarara neden olur ve sorunları derinleştirir. Eşlerden biri diğerinde düzeltilmesi gereken bir hususun varlığını sezdiği anda bunu nazik bir şekilde, kaygılı ve ‘sevgi’ dolu bir yaklaşımla iletmelidir. Herkesin kusurları vardır ve hiçbirimiz eşimizin öğretmeni değiliz.
-  Taraflar arasında önemli bir tartışma çıktığı zaman bunu genelde ailelere aktarmamakta fayda vardır. Aileler iyi niyetli olsalar bile çoğu zaman kendilerini eşlerden birine daha yakın hissederler ve  tarafsızlıklarını yitirerek sorunu derinleştirirler.
Yine Talmudik öğretilere göre evliklerde taraflar sadece birbirlerine karşı  yükümlülüklerinin değil, bu birlikteliğin üçüncü tarafı olan Tanrı’ya karşı görevlerinin de bilincinde olmalıdırlar. Bu görev, Adam’ın yaratılışından bu yana, Tanrı tarafından kutsanan insanın yerine getirmesi gereken en önemli Mitzva’dır.