Düğün ve Cenaze

Yaşam sürprizlerle doludur, aynen futbolda olduğu gibi. Hüzün göz açıp kapayıncaya kadar sevince dönüşebiliyor aynı hayatta olduğu gibi. William Shakspeare`in `Venedik Taciri`nin ünlü Yahudi`si Shylock?Düğün ve cenaze sendromunu tüm benliğiyle yaşayan bir karakterdir o da.Düğün marşını çalacakken kendisini `cenazesinde` bulan bir Yahudi..

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Doğumla ölüm arasında koca bir ömür var derler.
Ya, düğünle cenaze arasında?
Mevlana, ölüm gününü, ‘yeniden doğuş‘ günü olarak gördüğü için, o günü Şeb-i Arus diye adlandırılan düğün gününe çevrilmesini vasiyet etmişti. O gün, bugündür, her sene Mevlana’nın ölüm gününde düğün töreni yapılır…
* * *
Futbol denilen oyunun hayat oyunu ile neredeyse örtüştüğünü, yaşamda olduğu gibi, hüzün ve sevincin her daim iç içe geçerek bu büyülü ve tutkulu oyunu esir aldığını bilenler bilir.
Yaşam sürprizlerle doludur, aynen futbolda olduğu gibi. Hüzün göz açıp kapayıncaya kadar sevince dönüşebiliyor aynı hayatta olduğu gibi. Üstelik sizin hüznünüz veya sevinciniz bir başkasının sevinci veya hüznü olabiliyor bu hayat oyununda.
Yani son tahlilde elde var sıfır. Geriye kalan kiminin sevinç, diğerinin hüzün gözyaşları…
Geçtiğimiz hafta erkeklerin de topluca ağlayabileceğinin kanıtlandığı futbol-hayat oyunu görüntülerine boğulduk. Zira bir takımın sürpriz cenazesi diğerinin beklenmedik düğününe dönüşmüştü.
Lakin yaşamdan algıladığımız bunlar. Birileri kazanacak, diğerleri kaybedecek. İkisinin de kazanması mümkün değil.
Biri düğün yaparken, öteki de cenazesini kaldırıyor. İkisinin arasındaki ince çizgi belki kimilerini isyan ettirebilir. Lakin hayatta olduğu gibi futbol da tesadüflerin hakimiyeti altındadır. Çalışmak elzem. Ama, yuvarlak top aynı sizin hayatta sürüklendiğiniz gibi yuvarlanıyor. Bazen bilinçli, bazen  serserice, bazen yavaş, bazen hızlı,bazen de yönünü şaşırarak ilerliyor. Başarı ve başarısızlık, sevinç ve hüzün ve de düğün ve cenaze, ince çizginin bir o yanında, bir bu yanında dolaşıyor fütursuzca.
Topu iteleyenlerden mutlaka biri ağlayacak, diğeri de ağlayacak ‘oyunun’ sonunda. Fark, sadece yüz çizgilerinin şeklinde olacak…
Tek bir itirazım var! Kimi  gözyaşı dökenler, sevinçlerini ‘ilahi adalet’e bağlıyorlar. Tanrı’nın adaletinin şifresini çözmek bu kadar kolay mı? Tanrı, olsa olsa mesaj yollamıştır!
Adalet söylemini bırakalım, dünyevi meselelerde ağzımıza alalım. İlahi adaletin kodlarını bildiğini sananlar bir gün duvara toslayabileceklerini de unutmasınlar bir zahmet…
* * *
William  Shakespeare’in ‘Venedik Taciri’nin ünlü Yahudisi Shylock… Düğün ve cenaze sendromunu tüm benliğiyle yaşayan bir karakterdir o da.Düğün marşını çalacakken kendini ‘cenazesinde’ bulan bir Yahudi..
‘Tefeci’ Shylock borcunu geri ödeyemeyen tüccara karşı, yaptıkları anlaşmanın sert kuralını uygulamak, ilk defa ‘adam’ yerine konulduğunu hissettiren anlaşmanın yürürlüğe konulmasını istemektedir. Kural kanlıdır ama anlaşarak konulmuştur oraya. Shylock yıllardır Yahudiliği nedeniyle uğradığı zulmün intikamını almak istemektedir bir anlamda ama kurallara bağlı kalarak.Kendisi kurban mıdır ,yoksa zalim mi?
Shakespeare bu ikili arasındaki ince çizgiyi anlatmak isterken eseri ‘antisemit’likle suçlanmıştı. Lakin, eseri büyüteç altına aldığınızda  16.yüzyıl Avrupa antisemitizminin resmi ile mağduru Yahudinin, ‘zalim Yahudi’ önyargısı ve giderek yanılsaması ardında , kişilik ve varolma mücadelesini görmek pek mümkün.
Shylock davayıa tam kazanacak ve ırkçılık mağduru kimliğinin her şeye rağmen yaşadığını kanıtlayacakken son anda kaybeder sürpriz bir şekilde ‘dava’sını.
Düğüne giderken cenaze marşını dinlemeye başlar.
Lakin hayat aynı nitelikte devam ediyor. Dün düğüne gidenler, yarın cenaze marşını da dinlemek zorunda kalacaklar. Bu futbol için de geçerli, hayatın ta kendisi için de.
Kurtuluş yok!
Zira hayat, sevinç ve hüznün karşı konulamaz diyalektik birlikteliğindeki toplamıdır.
Gerçek hayat ise bu toplamın bakiyesidir…