İlan Halimi ve Dr. Yasef Yahya

Fransa`da İlan Halimi`nin hunharca öldürülmesi Avrupa`da antisemitizmin ulaştığı boyutları gözler önüne serdi. Yüzbinlerin protestosu bazı çağrışımlar uyandırdı

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
6 Mart 2006 Pazartesi

Geçen hafta 23 yaşındaki İlan Halimi’nin Fransa’da öldürülmesi üzerine, haberi "Fransa sokaklarında yüz binlerin protestosu" başlığı altında manşete taşımayı uygun gördük.
Satır aralarında bazı soru işaretlerini ve kaygıları sezinletmek istiyorduk; Fransa antisemitizme karşı  mücadelede  ülke çapında bu denli sert ve güçlü bir tepkiye tanık olurken, örneğin Dr.Yasef Yahya’nın benzer bir şekilde öldürülmesinde, ülkemizdeki ırkçılık karşıtları ne yaptı? 2003 Kasım’ında sinagoglarda yaşamlarını yitiren terör kurbanı altı dindaşımızın anıt mezarının bir bölümüne Dr. Yasef Yahya’nın adını vermekle toplum olarak görevimizi yerine getirdik mi?
Bu sorunun yanıtını belki de, araştırmacı/yazar Rıfat N. Bali’nin "Bir Türkleştirme Serüveni" başlıklı kitabında (sayfa 109끓) geniş bir şekilde yer verdiği ve 1927 yılında gerçekleşen Elza Niyego cinayetinde arayabiliriz. On ile yirmi beş bin  civarında olduğu tahmin edilen kalabalığın cenazeyi bir gövde gösterisine dönüştürmesi üzerine, "resmi makamlar Yahudi cemaatini hizaya getirmeye, ona bir ders vermeye kararlı hale geldiler". Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması sonucu gözaltına alınan sekiz "küstah Yahudi" aleyhine "Türklüğü tahkir" suçundan dava açıldı. 
O günden bu güne Türkiye’de pek çok şey değişti, demokrasi yolunda önemli adımlar atıldı, ancak toplumların bilinci de bireyler gibi bazı kalıtımsal içgüdülere sahip oluyor ve bunları belleklerinden silemiyor.
"Guysen Israel News" web sitesinde okuduğum bir Fransız okur ile İsrailli bir gazeteci arasındaki İlan Halimi cinayetine ilişkin  ilginç  diyalogu aktarmak istiyorum.
Fransız, İsrail medyasının genç İlan’ın katline ilişkin sınırlı bir tepki göstermesine ve cinayetin bir gün sonra haber niteliğini yitirmesine hayret eder.
İsrailli gazetecinin yanıtı ise şöyledir: "Biliyorsunuz burada bu tür olaylara alışkınız..."
Fransız daha da şaşkın; "Ama İlan sadece 23 yaşındaydı ve salt Yahudi olduğu için öldürüldü. Bunun Fransa’da antisemitizmin vardığı uç noktayı gösterdiğinin ayırdında mısınız?"
"Tabi ki, ama İsrail’de de aynı yaşta, hatta daha da genç yaştakiler  okula, işe, Kudüs ve Netanya’da olduğu gibi bir alışveriş merkezine giderken terör saldırısına uğradıklarında antisemitizmin kurbanı değiller miydi?"
 Fransız okur; "Evet, haklısınız. Biz alışkın değiliz de, özür dilerim..."
 Gazeteci; "Hayır, özür dilemeniz gerekmiyor. Ben de oğlumu kısa bir süre önce bir intihar saldırısında kaybettim. Salt Yahudi olduğu için öldürüldü ve dünyanın neresinde olursa olsun her Yahudi katledildiğinde  Tanrı’nın beni sınamak için öngördüğü bu acıyı kalbimde hissediyor ve mantığıma yenik düşüyorum".
Her somut olay ülke koşulları içinde değerlendirilmelidir, antisemitizm ile mücadele adına antisemitizmi daha da körüklememek gerekir.
Dünyanın neresinde olursa olsun bir Yahudi salt Yahudi olduğu için haksızlığa uğruyor, ayırımcılığa tabi tutuluyor, hatta canından oluyorsa bu acıyı her birimizin yüreğinde hissetmesi, dayanışma içinde olması kaçınılmazdır...