H5N1

İnternet denilen çağdaş tutku hastalığı sayesinde Çin`deyken bile memleketten manzaraları izlediğinizde `dünya nelerle, biz nelerle uğraşıyoruz` demek pek yanlış kaçmıyor. Çin ise ABD`ye kafa tutarak, geleceğin tek süpergücü olacağının sinyallerini veriyor. Ama bir de, kapıda H5N1 var!...

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İlginç bir haftaydı.

Bendeniz uzaklarda, Çin’deyken bile internet denilen tutku bağımlısı post modern hastalık sayesinde memlekette neler olup bittiğini biraz da hayretle izliyorum…
İsrailli işadamı Sami Ofer sayesinde liberallerimizde bile ortaya çıkan "İsrailleşme" paranoyasını gülerek takip ediyorum dünyanın öteki ucundan.
Bizim medya ve kamuoyu Ofer ile ilgilenirken aslında gerçekten de kayda değer gelişmeleri ıskalamaya devam eder.
Örneğin Ariel Şaron’un BM’de yaptığı, "Filistinlilerin de devlet kurmaya hakları var" dediği ünlü konuşmasını Çin gazeteleri bile başsayfalarda verirken, bizimkiler "Türkiye’yi kuşatan siyonist ekonomik saldırıdan" haberler ve dahiane yorumlar veriyordu. Yine örneğin, Suriye Devlet Başkanı Başar Esad’ın BM’deki toplantıya son anda niye gelmediğini biliyor musunuz? İddialara göre kendisine Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin bile randevu vermemiş, bir tek İran, “görüşebilirim” demiş…
Kimi bizimkiler, karşıt fikirlerin söylenmesine müsade ettirmemek adına savunma refleksleri gösterirken; örneğin Afganistan’ın, nasıl da kararlı başkanları Hamid Karzai sayesinde aydınlığa doğru yürümeyi başladığından haberleri bile yoktu muhtemelen. Kuzey Kore’nin "nükleer silahlara sınırlama" anlaşmasına gönülsüz de olsa imza atmasının ne manaya geldiğini yine muhtemelen anlamamışlardır.
Bizim için dünyanın merkezi Türkiye’dir. Geri kalan dünya kimin umurunda?
Üstelik başka kimilerimiz ilköğretim kitaplarından Darwin’in evrim teorisini makaslayarak ABD Başkanı Bush ile nasıl da aynı çizgiye oturuyorlardı ama?
Ben en iyisi Çin’e döneyim….
Rahmetli anneannemin bazı tarih saptamalarını ve referenslarını aklımdan hiç çıkarmam. 12 yaşındayken bana dünyanın sonunu sarı ırkın getireceğini söylediğinde herhalde Çinlileri kastediyordu. Bu gerçeğin de Tevrat’ta yazılı olduğunu iddia etmişti. Yoksa haklı mıydı?….
Büyük İskender dünyanın tamamını fethederek dünyanın sonunu getirmekten öte, mutlak barışa kavuşulacağını sanmıştı. Çin ise, Mao’dan sonra mütühiş bir politika güderek, sistemini kapitalist sistemle sentezleyerek hızla ikinci bir süper güç olma yolunda ilerliyor.
Çin şehirlerinin merkezleri adeta bir şantiyeyi andırıyor. Her yer gökdelen inşaatları ile dolu. Çinli yöneticiler, Avrupa’da sürekli yatırım programlarını tanıtıyorlar. Bir yandan nüfuslarını, birden çocuk sahip olanları cezalandırma yoluyla kontrol etmeye çalışırken, diğer yandan 1.5 milyara doğru giden nüfusun refah düzeyini artırmakla meşguller.
Yapılan projeksiyonlara göre 20 yıl sonra Çin gerçek anlamda ABD’nin yegâne karşıt süper gücü olacak.
Belki de tek. Anneannem dememiş miydi??…
Tabii ki müthiş bir avantajları var. Neredeyse kadın nüfusunun tamamı çalışıyor. Bir ülkenin yarısı "evde oturursa" o ülke nasıl gelişebilir?
İşte Çin mucizesinin arkasında yatan önemli unsurlarından biri kadınlar. Üstelik güleryüzlü ve yumuşak insanlar!… Şehir gençlerinin yaşam türleri ise tam bir Batı-Doğu sentezi.
Şahsen 20 yıl sonrasını heyecanla ama anneannemi hatırlayarak biraz da korkuyla bekliyorum!…
Lakin, yine bizimkilerin neredeyse, çoğunun ıskaladığı bir kötü gerçek de var Çin’de. Time dergisi bu hafta kapak konusu yapınca dünya "uyandı".
1918’de tüm dünyada, 100 Milyona yakın insanı öldüren kuş gribi yine kapıda! Çin’in kuzey batısındaki Qinghai Gölü’nde ortaya çıkan ve hastalığı yayan H5N1 virüsünün, Batı’ya doğru göç eden milyonlarca kuş tarafından taşınabilme olasılığı var.
Virüs’e karşı geliştirilmiş aşılar var ama hızla yayılma durumunda kaynaklar çok yetersiz kalacak.
Ama asıl tehlike, virüsün mütasyona uğrayarak - bizim Darwin karşıtları duymasınlar, mütasyon da ne ola ki? - insandan insana geçme yeteneğine sahip olma olasılığı. O zaman, bilim adamları, “dünya, kapılarını kapar, tarihe karışır” diyorlar.
Yani, Tevrat’ta yazan bu muydu yoksa??…
Yani, yaratılış teorisine göre yaman bir çelişki olarak, Darwin’in "türlerin sonu" teorisinin bir başka örneği mi?…
Biz en iyisi gerçek hain H5N1’i düşünmeyip, "içimizdeki hainlerle" uğraşmaya devam edelim.
Böylesi daha kolay…