Çağdaş (çağcil) olmak

İnsan için ulaşılması en zor hedeflerden biridir çağdaşlaşmak. Her gün biraz daha ileriye gitmeyi veya hiç değilse bunun bilincinde olmayı gerektiren ruhsal ve akılsal hal. Bu şekilde betimlemek mümkün? Nereye veya ne zamana kadar? Yaşam nerede ve ne zaman son bulursa oraya ve o zamana kadar.

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

İnsan için ulaşılması en zor hedeflerden biridir çağdaşlaşmak. Her gün biraz daha ileriye gitmeyi veya hiç değilse bunun bilincinde olmayı gerektiren ruhsal ve akılsal hal. Bu şekilde betimlemek mümkün…  Nereye veya ne zamana kadar? Yaşam nerede ve ne zaman son bulursa oraya ve o zamana kadar.
Eskiler muasır sözcüğünü kullanırlardı. Bugünkü karşılığı çağcıl olmak.
Diğer bir deyişle bugün, bugünü bilmek ancak yarın da yarını bilmek, öbür gün de öbür günü.
Ülke ekonomisinde öyle… Siyasette de öyle… İş hayatında da aynı durum. Peki sanatta, o ummanda da değişen bir şey yok.
Varlığını sürdürebilmesi için bireyin güncel de olması gerekiyor. Başka hiçbir alternatif olası değil.
Bütün sıkıntılar bunun eksikliğinden kaynaklanmakta.
Güncel olamazsak dünde kalırız. Dün, evvelsi gün olur. Ve gide gide biteriz ve kayboluruz.  
Çağdaş (çağcıl) olmak bir anlamda ‘’modern’’ olmak. Burada bir karmaşa ile karşılaşabiliriz  çünkü o kadar çok kişi veya kuruluş modernlik iddiasında ki.
Kim modernliği layıkıyla kendi üstüne alma hakkını haiz?
Sözcüklerle veya kavramlarla değil de göstergelerle, diğer bir deyimle düşünen aklın kanunlarına uyarak çağcıl davranan kişi bu hakkı üstüne almalı.
Bu lafı açarsak demagojiye ve polemiğe sapmadan salt gerçeği gösteren tutum modern veya çağcıl olmuyor mu? Olur ancak bunda da bir şart var, yeniliklere açık bulunmak.
Politikada zor iş bu… demagoji, laf ebeliği veya lafazanlık anlamına gelir. Laf salatalığı ise siyasetin içeriğine bir nakış gibi işlenmiş.
 Bir politikacının çağı yakalamasını beklemek!
Ekonomide de bu zor bir iş  çünkü ekonominin bir yönü politika ile besleniyor. Hatta bazı ülkelerde biri diğerinin ayrılmaz parçası oldu. Ekonomiye bakınca ister istemez siyaset de görüntüye gelmekte. 
Çağdaşlık, en fazla sanatta gerçekleşebilir, kişisel bir çabanın ürünü olduğundan, Örneğin görsel sanatlarda, resimde, heykelde, seramikte sanatçı nazariyatta öğrenerek, tatbikatta görerek ve yaparak modern bir düzeye ulaşabilir. Mimaride de öyle.
Bunda süreç çok önemli. Taa ilk çağlardan başlayarak o sanat kolunda hangi aşamalardan geçildiğini kuş bakışı dahi olsa kavrayabilmek gerekli. Bir örnek klasiği bilmeden moderni hazmetmek ne mümkün!.
Tiyatro bir başka umman. Uygarlığın üniversitesi. Toplumun ve bireylerin dünü ile bugününü irdeleyen bir sanat kolu. Endişesi hep çağdaş kalmak.
Tiyatro yazarı bu şekilde görevini yerine getireceğine inanıyor.