Gerçek değer

Bilmiyorum, kendi mesleğinizle ilgili olan ya da fiyatlarını sıkça izlediklerinizin dışında bir şey satın almak istediğinizde, şaşırdığınız oluyor mu?

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bilmiyorum, kendi mesleğinizle ilgili olan ya da fiyatlarını sıkça izlediklerinizin dışında bir şey satın almak istediğinizde, şaşırdığınız oluyor mu?
Günlük gıdaları, giyim kuşamı kuruşuna kadar izleyebiliriz, kitap ederleri sıkça değişmesine karşın bize garip gelmeyebilir, kimi için içki ve sigara fiyatları da bellidir; ama diyelim ki, günün birinde bir miktar seramiğe gereksinimimiz oldu, bir avukata işimiz düştü ya da sürekli hazır almamıza karşın bir takım elbise diktirmek istedik. Duyacağımız ücret veya fiyatların, bizim için bir geçmişi olmadığından, çok ucuz ya da çok pahalı görünebilir. Kuşkusuz alacağımız bir mal veya hizmetin değerinin yüksek ya da düşük kalması, onu satanın koyacağı kâr payından kaynaklanmasına karşın, bizim bu konudaki bilgisizliğimiz, şaşırmamızın başlıca nedeni olmaktadır.
Sözü şuraya getirmek istiyorum:
Bir değer, ister para, isterse erdemsel niteliklerle anlatılmaya çalışılsın, onu anlayacak olanın da bu konuda bir birikiminin, bir alt yapısının olması gerekmektedir. Ucuz-pahalı, nitelikli-niteliksiz, erdemli-erdemsiz gibi bir değeri ortaya koyan nitelendirmelerin denek taşı, yine o konuda bilgili, deneyimli ve uzman kişidir.
Sözlerimizi bir öyküyle açalım:
Çevresinde çok sayıda müridi bulunan bir sufi üstadı, içlerinden birini ekmek almak için fırına göndermek istemiş, ama yanında yeterli miktarda para bulunmadığını görmüş. Bunun üzerine parmağındaki yüzüğü çıkarmış ve genç müritlerden birine otuz kilo ekmek almasını, verdiği yüzüğü de ertesi güne kadar güvence olarak fırıncıya bırakmasını söylemiş. Genç adam söyleneni yerine getirmek için koşarak gitmiş, uzun bir süre sonra eli boş olarak üstadın karşısına dikilmiş:
-Kentteki bütün fırınlara gittim, demiş. Fırıncıların hepsi bu değersiz yüzüğün otuz kilo ekmeğin güvencesi olamayacağını söyledi.
Bu sözler üstüne Üstat, genç müridine kentin en iyi mücevheratçısına gitmesini ve şayet satmak isterse bu yüzüğün değerini öğrenmesini istemiş. Genç adam fırıncıların değer vermediği bir yüzüğü, kentin en iyi bir mücevhercesine nasıl götürürüm, diye karşı çıkmaya kalkışmış. Üstadın kararlı tutumu karşısında söylenileni yapmış. Kısa bir süre sonra döndüğünde şaşkınlık içindeymiş.
- Mücevherci demiş, buna bin altın değer biçti. İsterseniz hemen sekiz yüz altın ödeyebilirmiş.
Bu sözler üstüne Üstat bütün müritlerine dönerek şöyle demiş:
- Görüyor musunuz, bir nesnenin gerçek değerini bilen, onun kaç para edebileceğini saptayabilecek tek kişi, o işin uzmanı olandır!
Her nesnenin gerçek değerini bilen bir uzmanın bulunabileceği gibi, her insanın değerini anlayan, onlara gerekli önemi veren insanların varlığını da unutmayalım. Yaşamın deneyimleriyle bilenmiş, bilgi ve görgüyle donanmış, sevgiyle yaklaşan bu insanların safında yer almaya çalışarak, kendi niteliklerimizi arttırmak için çaba harcayalım, diye düşünüyorum.