Serin bir yil geçirmeniz dileği ile

Haymi BEHAR Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Biz burada değerli sanatçılarımızı ülkeden karçırtmakla meşgulken Endonezya’nın Bali adasında,  tarihin en geniş katılımlı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı düzenlendi.  200’e yakın ülkeden onbeşbin siyasetçi, STK temsilcisi, bilim adamı ve gazeteciyi buluşturan konferansın amacı 2012 yılında sona erecek olan Kyoto protokolünün yerine daha bağlayıcı somut emisyon hedefleri koyan yeni bir anlaşma hazırlanmasıydı.
2007 yılı dünya kamuoyunun küresel ısınmayı öğrendiği ve bu sorunun ertelenerek çözülemeyeceğini idrak ettiği yıl oldu. Bilimsel veriler küresel ısınmanın insan yaşamına ve doğal hayata oluşturduğu tehditin boyutlarını kavramamıza yardım ediyor. Küresel iklim değişikliği ile ilgili bilim dünyasının tartışmasız kabul ettiği en önemli olgu yerkürenin bin yıldır ortalama 15 santigrat derece olan ısısının son yüzyılda 0.8 derece arttığı.
Bulgular bununla da kalmıyor; Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son  raporu gelecek yirmibeş yıl içinde dünyanın ortalama ısısının iki derece daha artacağını öngörüyor.
Ekvatordaki artı iki derece, kutuplarda 12 derecelik artış demek. Bu hızla ısınan Kuzey Kutbu’nun yazları tamamen eriyeceği tahmin ediliyor.  Halihazırda Grönland’daki buzul kütlesinin yarısı yokoldu bile.
Günümüzde atmosferde bulunan karbon miktarı son 450 bin yılın en yüksek seviyesinde ve her yıl ısı artmaya devam ediyor. Evet yanlış okumadınız, son yarım milyon yıldan daha sıcak bir gelecek bekliyor bizi!
Türkiye yılda atmosfere bıraktığı 300 milyon ton karbon ile küresel ısınmaya en çok katkı yapan 13’ncü ülke. Ayrıca Türkiye, dünyanın karbon salınım miktarı en hızlı artan ülkesi.
Küresel ısınma bizi kuraklıkla vuruyor. Akdeniz Havzası’nda yağışlar son 25 yılda %20 azaldı. Türkiye’nin iç kesimlerinde bu azalma halihazırda yıllık %80’lere varıyor. Ege ve Akdeniz her yıl daha sıcak yaz dönemleri geçiriyor. Bu bölgelerde sıcaklığın ortalama 6 derece artması bekleniyor.  NASA, Anadolu’nun 2040 yilina kadar neredeyse tamamen çölleşeceğini öngörüyor.
Dünya çölleşmenin getirdiği felaketlerin örnekleriyle dolu; Dünyada her yıl 6 milyon hektar alan çölleşiyor, yaklaşık 750- 800 milyon kişinin de çöl ve benzeri nedenlerle açlık sınırında yaşıyor.  Darfur’da yaşanan katliamlar bir zamanlar dünyanın en büyük göllerinden Çad gölünün kurumasıyla başladı.
Sürekli artan enerji ihtiyacı ve azalan fosil yakıt stokları (bilinen petrol rezervlerinin ömrü 40 yıl) gelişmiş ülkeleri alternatif enerji kaynaklarının kullanmaya yöneltiyor. Bu alanda lider ülkeler var:
Brezilya araç yakıtlarının 1/3’ünde şeker kamışından üretilen ethanol kullanılıyor.  Kaliforniya eyaleti enerji ihtiyacının %12’sini yenilenebilir kaynaklardan karşılıyor. İskandinav ülkeleri elektrik ihtiyaçlarının %15’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılıyor.
AB Komisyonu doğa ile uyumlu, sürdürülebilir,  yeni bir sanayi devriminin temellerini atma hedefiyle,  yeşil enerji yatırımlarını destekliyor, petrol bağımlılığını azaltmak için otomotiv ve enerji üreticilerini yeni teknoloji yatırımlarına zorluyor.  AB’nin hedefi 2020 yılına kadar  toplam enerji tüketiminin en az %20’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlamak. Türkiye’nin de acilen ulusal su ve ulusal enerji politikası belirlemesi gerekiyor. Fosil yakıtların (petrol, doğal gaz, kömür) kullanımının azaltılıp yenilenebilir enerji kaynakları (rüzgar,su, jeotermal, güneş) üretimine destek verilmesi AR- GE yatırımlarının hızlandırılması yerli üretimle elde edilen yenilenebilir enerjinin kullanılmasını özendirilerek teşvik  edilmesi gerekiyor.
Türkiye elektriğinin yarısından fazlasını ithal doğalgazdan elde ediyor. Enerji üretiminde hem dışa bağımlıyız hem de sanayide dünyanın en pahalı elektriğini kullanan ülkelerinden biriyiz. Elektirk üretim kaynaklarının kısıtlılığı artan taleple birleşince ciddi yatırımlar yapılmazsa 2009 yılında elektrik talebini karşılayamayacak duruma geleceğiz.
Türkiye alternatif enerji kaynakları üretimi konusunda ideal bir doğal konuma sahip. İçinde bulunduğumuz enerji darboğazından kurtulabilmemiz için yenilikçi teknolojilere yönelmemiz şart. 2008 yılında gelişen ve kendini yenileyen dünya ile uyumlu projeler geliştirmemiz umuduyla.