Koruda büyüyen çam fidanlari

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu yazıyı aslında gelecek hafta kaleme almak istiyordum. Ama bazı ayrıntılar sıcağı sıcağına yansıtıldığında yerini daha iyi buluyor.
Bir gün Or- Ahayim Hastanesi’nin koridorlarında - hem de ayna gibi parlayan koridorlarında-  beyazlar içinde, uzun boylu, mavi gözlü genç ve yakışıklı bir doktor ile açık mavi tulumlu, uzun kır saçlarını arkadan toplamış bir başka meslekdaşının yanyana yürüdüklerini, görmeyi hayal bile edemezdim.
Açıkçası geçmişe dayalı pek hoş olmayan görüntüleri hafızamdan silemediğim için, son yıllarda hastaneye sadece mevlutlar ve sosyal içerikli toplantılar için gittim.
* * *
Geçtiğimiz hafta, düşüp kalça kemiğini kıran, aile büyüğümüzü Or- Ahayim’e götürme kararı verdiğimzde, doğrusu birçok soru işaretim vardı. Diğer yandan bizi en çok rahatlatan, hem dostumuz hem de hastanenin Vakıf Yönetim Kurulu üyesi Viktor Apalaçi oldu. “Merak etme, çok rahat edeceksiniz, ambülansa yerleştirmek hiç sorun olmayacak, en önemlisi ortopedist de çok iyi” deyince içimize su serpildi.
* * *
Eşim kayıt işlemleri ile ilgilenirken, ana binadan birinci kata çıktığımda, hastamız yatağına yerleşmişti bile. Sonra koridorda tur atmaya başladım. Sağa baktım, sola baktım ve nihayet bu katta bir zamanlar koğuşların olduğunu anımsadım. Mekan olduğu gibi yenilenmiş. Oda kapılarının dışında hasta ziyaretine gelenlerin getirdiği çiçekler çevrede yaşam olduğunu hissettiriyor.
En önemlisi mekan artık olağan bir hastane görünümünde; hastanın biri taburcu olurken, bir diğeri geliyor.  Bağışsever bir ailenin katkılarıyla yenilenen katta, hemşireler genç ve güleryüzlü, hasta ile en çok temasta olan hademeler sabırlı ve saygılı. Bütün personel eldivenli. Birinci kattan yukarı çıkıldığında üç ameliyathane çalışır durumda.
Hastaneye giriş yaptığımızda ‘Bağ- Kur’ veya ‘SSK’lı mı, diye soruldu. Ardından beş günlük bir paket sunuldu. Doğumlarda 2- 3 günlük paket programlar çok normal görünüyor. Ancak, 90 yaşında bir hasta, protez ameliyatı olacak; kalkacak yürüyecek ve 5 günde taburcu olacak... “Bir bildikleri var elbette” diye düşündüysem de, imkansız gibi göründü.
* * *
Sonuç: Hastamız beş günde taburcu olacak hale geldi. Ancak, fizyoterapi seanslarının eve çıktıktan sonra yapılmasında zorluk çıkacağı için birkaç gün daha kalmasına karar verdik. Doğrusu bu yazıyı taburcu olduktan sonra tüm hastane kadrosuna bir teşekkür mahiyetinde kaleme almayı düşünmüştüm. Ancak, konuyu kişiselliğe dönüştürmektense tarafsız bir bakış açısı sunmayı yeğledim. Dürüst olmak gerekirse, aldığımız son derece itinalı bakımın ‘ortopedi/anastezi/fizyoterapi’ üçgeni için olduğunu söylemeliyim. Bir de tabii, Pembe Melekler’in hastalara verdiği moral desteğini, hatta saat üç -  üç buçuk gibi çay servisinin yanında getirdikleri ‘damak tatları’nın nasıl beklendiğini belirtmeden geçemeyeceğim. Diğer binalarda olaylar nasıl gelişiyor bilemiyorum.
* * *
İşin içine girmedikçe neyin, nasıl yapıldığını anlamak, yorum getirmek mümkün değil. Or- Ahayim herkese açık bir hastane. Ama hepsinden öte bir cemaat kurumu. Her ne kadar yönetim kurulu üyelerine soramadıysam da, mağdur durumda olan bir insanın hastaneye yatmak için fakir kağıdı alması gerektiğini biliyorum. Kulağa hoş gelen bir ifade değil. Artık, herhangi birimiz için, Or- Ahayim’e gitmek ne kadar doğalsa bu, gereksinimi olan herkes için de aynı olmalı. Tıpkı bahçedeki koruda büyüyen çam fidanları gibi.
* * *
Bu Hanuka’da da hepinize ışıltılı mucizeler diliyorum.