Şalom`da otuz dokuz yil

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Şalom’un 60. yılını kutladığı şu günlerde, geçmişe dönük kendimden söz etmemi umarım bağışlarsınız. 39 yıldır içinde yer aldığım bu kurumda, kimler gelip geçmedi ki… Her birimizin zaman zaman anlattığı, üst üste eklenebilecek birer tuğla gibi küçük anılarıyla, bu yapının bütününü görme olanağını bulma şansımız olacaktır. Görevi tamamlayanın yerini, bir başkası doldurmaya çalışarak bu günlere gelindi. İzmir’de yaşıyor olmam nedeniyle, bu süre içerisinde gazetemize, ancak yazılarımla destek vermeye çalıştım.
Biraz eskilere döneyim:
Yıl 1968. Üniversite dönemim. Haftada, on günde bir Bayan Ester Morguez Algranti’yi görmeye gidiyorum. O, uzun zamandır Şalom’un sürekli yazarı. Yazılarında, daha çok erdemsel ve teolojik konularda yoğunlaşmış, zaman zaman da şiirleri yayımlanıyor. Tümü ladino dilinde. Bense daha yolun başında bir şiir heveslisi. O görüşmelerimizin birinde, damdan düşercesine sormuştu:
-  Neden Şalom’da yazmıyorsun?
Şalom’da yazmak! Ne böyle bir hevesim vardı, ne de bunu yapabileceğime inanıyordum. Bunu söylediğimde, kızmıştı:
-  Sanki denedin de yapamadın mı, demişti. İzmir’de birinin Şalom’a Türkçe yazması gerek. Benim dilim hiç yeterli değil. Senin Türkçen ise çok iyi, yeteneğin de var. Ayrıca bu konuda yeni gençler yetişmeli, sen de bunlardan biri olmalısın!
Bu sözlere karşı direnemedim. Peki dedim, yazayım, ama ne?.. Aklıma hiçbir şey gelmiyor. O kaygıyla yanından ayrıldım. Sürekli olarak gazeteye ne yazabileceğimi düşünüyorum. Sonunda buldum: Önümüzdeki Pazar günü Kültür Derneği’nde bir münazara yapılacaktı. Onunla ilgili izlenimlerimi aktarırım, diye düşündüm. Öyle de oldu. Şalom’daki ilk yazımın başlığını koymuştum: Bir Münazaranın Ardından. Bunu Bayan Morguez’e gösterdiğimde çok beğendi, yazdığı küçük bir notla birlikte Avram Leyon’a yolladı. Bu yazı gazetenin hemen ilk sayısında yayımlanınca, hem sevindim hem de yeni bir sorumluluk üstlenmişçesine önümüzdeki günlerde ne yazacağımı düşünmeye başladım. Her konuda olduğu gibi, en güç olanı ilk yazıyı yazmakmış. Daha sonra Gençler Köşesi’nde şiir ve denemelerim sürekli yayımlandı.
Bu arada 1969 yılında Şalom’un düzenlediği şiir yarışmasına, hiç umudum olmamasına karşın bir şiirimle katıldım. Şiir beğenilmiş, birincilik ödülünü kazanmışım. Edebiyat dünyasına bir adım atmadan gelen bu ödül, beni yüreklendirdiği gibi, daha düzeyli ürünler yazmam konusunda kışkırttı. Nitekim bir yıl sonra, Türkiye’nin birçok seçkin edebiyat dergilerinde şiir ve denemelerim yayımlanmaya başladı.
Aynı zamanda, İzmir’de yayın hayatını sürdüren Demokrat İzmir gazetesinin başında Attilâ İlhan bulunuyordu. Onun yayımladığı Edebiyat Eki’nde olduğu kadar, ikinci sayfasında da yazılarım çıkıyordu. O süre içinde Bayan Morguez ile bir işbirliğimiz olmuştu. O, yazılarını bana yazdırtıyor, ben de onları Türkçeye çeviriyordum. Bunlar da yine, o yıllarda Demokrat İzmir Gazetesinde yayımlanmıştır.
Bu altmışıncı yılımızda, uzun yıllar gazetemize emek vermiş Bayan Ester Morguez’i de anma fırsatımız olduğu için mutluyum.
Gazetenin yeniden yapılanmasına kadar geçen sürede, yazı yaşamımda bir boşluk oluştu. Şalom’la birlikte, diğer yayınlardan da uzunca bir süre elimi çekmiştim. Buna ister iş ve aile hayatının getirdiği sorumluluklar diyelim, isterse gönülsüzlük… Sonuçta çok seyrek de olsa, şiirin dışında hiçbir şey yazmıyordum. Yeni Şalom’ların gelmeye başlaması, bir şeyler karalamak için dürtü olmuştu. Yine de kuşkuluydum: Yazabilir miydim? Bir süre kararsızlık geçirdikten sonra, oturup dört deneme yazdım. Sonra da onları gazeteye postaladım. Birkaç gün geçmişti ki, Yusuf Altıntaş beni telefonla aradı. Yazıları aldığını, ilk sayıdan başlayarak gazetede yayınlayacağını söyledi. Daha da ötesi, kültür sayfasında bana bir sütun açacaklarını, buna da bir ad koymamı istedi.
Aldı mı beni bir telaş! İşimin arasında her hafta ne yazabilirim? Okuyucu karşısında üstlendiğim bu sorumluluğun gereğini yerine getirebilecek miyim?
Bu konuda Yusuf’un yüreklendirici sözlerini unutamam. DÜŞÜNDÜKÇE sütunu böyle doğdu. Bu köşeyi de, on sekiz yıldır hiç aksatmadığımı övünerek söyleyebilirim.