Sir - Secret

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Yakup ALMELEK


Amerika’nın Orlando kentinin Disney World adlı güzel sanatları da içeren teknoloji harikasının Epcot Center binasında, hemen girişte, izleyicileri bir cümle konuk eder.
Dokuz sözcükten oluşan bu tümce tek başına bir yol göstericidir. Kişinin, daha gerçekçi bir tanımla pek çok genç insanın gizli, gizli taşıdığı karanlık endişelere ışık saçan bir fenerdir sanki: Nedir bu sihir? Lütfen okuyun:
If you can dream it, you can do it:
Bir şeyin hayalini kurabiliyorsanız, o şeyi yapabilirsiniz.
Bu söz pek çok kişiye başarının kapısını açan iyi bir arkadaş olmuştur. Bunu da çıtayı aşabilen pek çok kimse saklamadı. Satırlara da dökenler var, içtenlikle.    
Burada büyük bir parantez açarak okuduğum bir kitaptan bahsedeceğim. İngilizce orijinali  “Secret” Türkçemizde “Sır”. Bu kitap bence ilhamını yukarıda sözü geçen dokuz sözcükten almıştır.
Nedir bu? Şimdi bu yazının başlığını sır olmaktan çıkarıp gözlerimizin önüne serelim.
Hayatın büyük sırrı çekim yasasında saklıdır. Aklınıza gelenleri veya düşündüklerinizi kendinize doğru çekersiniz. Düşünceler manyetiktir ve frekansları vardır. Bunları biz evrene ( (kâinat, âlem, kozmos) yollarız ve aynı frekansta olanları kendimize doğru çekeriz. İyi düşünceler yollarsak bize geriye dönenler de aynı frekanslarda iyi düşünceler olur. Demek ki yaşamımızda bir şeyi değiştirmek arzusunda isek o şey ile ilgili düşüncelerimizi de değiştirmek zorundayız. Çekim yasası ‘’ benzer benzeri çeker’’ dir. Kötü şeyler düşünürsek kozmosa kötü düşünceler gider, kötü düşünceler de bize geriye döner.
Biz insanlar kendimizi, frekans alıp, frekans veren yayın kuleleri olarak da görebilir miyiz?  ‘’ Yanıt ‘’ Evet’’ tir. Sırrın’’ iddiası bu…       
Sevgili okurlar, yıllar önce okuduğum bir yazıyı anımsıyorum. İnsan beyni elektro manyetik dalgalar neşredermiş. Tabii bu dalgaların teker teker uzunlukları var. İyi konuşmacılar dalga uzunluklarıyla dinleyenleri tesirleri altına alabilirlermiş.
Sır denilen ‘’saklı tutulanı’’  açmağa devam edelim:
Ne düşünüyoruz?
Bu ne hissettiğimize bağlı.
Peki, duygularımızı değiştirebilir miyiz? 
Evet, değiştirebiliriz.
Nasıl?
Bazı faktörleri değiştirerek.
Bu nasıl olacak?
Çok hoşumuza giden bir müzik parçasını dinleyerek,  bizi ilgilendiren bir yazı okuyarak, tabiatı içimize çekerek, örneğin, nefis manzaralı İstanbul Boğazını izleyerek duygularımızı değiştirebiliriz, duygularımız da düşüncelerimizi değiştirir ve en önemlisi mutluluğa yol açar.
Evet öyle. Hepsi de çekim yasasına bağlı
Bunlar da sırrın ipuçları, değil mi? Kitaptaki hipotez ( varsayım ) bu…Kitabın yazarı hiç şüphem yok, ‘’varsayım’’ sözcüğüne kesinlikle itiraz edecektir.
Sevgili okurlar. 400- 450 sözcük ile bu kitabı anlatmak, mümkündür ancak bu taktirde yazı o kadar konsantre veya içine kapanık olur ki bıkkınlıkla gözlerinizi kaçırmanızdan çekinirim. Kitabın yazarı Amerikalı iki çocuk sahibi bir anne. Rhonda Byrne. Kitabın eleştiriye açık tarafları da çok. 
Şu da var ki bu kitap üzerinde tartışılacak bir nitelik taşımakta.
Önümüzdeki bir kaç yazıyı bu konuya ayırmak bilmiyorum ilginç veya doğru olacak mı?
Kış mevsimine giriyoruz, insaflı soğuklar!