Kareler, harfler ve mumlar

Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bu hafta “Üç nokta” köşesini yazma sırası, sevgili Marsel Russo’da; fakat kendisi Polonya’da “Yaşam Yürüyüşü 2007”ye katıldığından dolayı ben yazıyorum. Marsel Holokost’un yaşandığı topraklarda bu tarihin izini sürerken, bizler İstanbul’da, Pazartesi akşamı “Karakare Film Günleri”nin açılış filmi olan “Son Tren”i seyrettik.
“Karakare Film Günleri” bizlere Holokost’u sinema perdeleri üzerinden sunuyor. Yaşanmış süreç hakkında son derece etkin bir biçimde kesitler veriyor.
Sinema, bir kitap veya dergi okumak gibi değil. 1,5DŽ saatlik süre içinde, salonu terk etmediğiniz takdirde, izlediklerimiz kimi zaman oldukça sarsıcı olabiliyor. Yine de sinema her ne kadar güçlü olsa da, sadece başarılı bir çalışmanın ürünü. İnsan, benliğin sınırları zorlayan sahnelerini izlerken, bir yerde onların aslında gerçek olmadığını ve sadece bir film yapımı olduğu bilerek kendini rahatlatabiliyor. Hâlbuki söz konusu, “Karanlığa Işık Tutan Filmler” olunca durum  farklı ve özel. İzlediğimiz filmler kökenini tasarlanmış bir macera, aşk veya komedi öyküsünden almıyor. Filmler, insanlığın en büyük trajedisi “Holokost”u anlatıyor. Görsel gücüyle sinema, bizleri hazin bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Tanıklık ediyoruz, birçoğumuzun bildiği ve irdeledikçe öğrendiği o karanlık döneme... Film süresince içimize bir ağırlık çöküyor. Bir insanlık dramı, taşıdığımız Yahudi kimliğiyle bir potada eriyor; sonuçta karmakarışık duygular içinde ayrılıyoruz salonlardan.
“Karakare Film Günleri” sadece karanlığa değil, aynı zamanda geleceğe de ışık tutuyor. “Gelecek” dediğimiz biraz sisli, kimi zaman olumlu veya olumsuz sürprizle dolu bir yol ve çok iyi biliyoruz ki gelecek, sıkı sıkıya düne ve tarihe bağlı. İnsanlık tarihine ne kadar çok sahip çıkar, yaptığı hataları ne kadar iyi anlayabilirse, gelecek de o denli aydınlık olacaktır. Kara kareler, insanlığın “kötü” doğası üzerine uç noktaları ve onların izlerini yansıtıyor. Bir daha o sınırlara değinmemek ve o kareleri sinema salonlarında tutabilmek adına... 
“Karakare Film Günleri”ni düzenleyen, emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Düzenlediğimiz anma törenleri, film günleri, yayınladığımız kitaplar ve çalışmalar ile hem hatırlamak hem de öğrenmek amacımızı yerine getirmek için çalışıyoruz. Yaklaşık 2000 eve, Holokost’u anlatan 21 değişik harf ve yanında küçük bir mıknatıslı kâğıt gönderildi. Bizlerden o harflerden yola çıkarak, harfin Holokost’la ilgili çağrıştırdığı kelimeyi kâğıda yazmamızı ve G-mall’daki dekora yerleştirmemizi istediler. İşte bu seneki anma etkinliklerine katılmak için bir yol daha...
Bu sene çıkarttığımız Holokost ekine, okurlarımızın ilgisi ve desteği, gelecekteki çalışmalarımız için bize şimdiden enerji ve güç verdi. Dergiyi hazırlarken mümkün olduğu kadar profesyonel bir çalışma gerçekleştirmeyi hedefledik. Ekimizin 15. sayfasında “Holokost’u anmak ve hatırlamak için...” başlıklı bir metin yayınladık. Beyaz kayık ve altı mum, çok ince ve duyarlı bir çalışmanın eseri. Tasarımcısı ise Suzy Hug Levy. Ekimize dair aldığımız geri bildirimde, kayık ve mumların tasarımcısı olarak, ismini anmayı unuttuğumuz için Suzy Hug Levy’den, ekin yayın yönetmenleri olarak özür diliyor ve bu anlamlı çalışma için kendisine teşekkür ediyoruz.
Kareler, harfler veya mumlarla... Orada olup, karanlığa ve geleceğe hep birlikte ışık tutalım...