Şerefe Hatiralar

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
9 Ocak 2008 Çarşamba

Taksim’den Sıraselviler’e giderken, Alman Hastanesi’ne gelmeden az önce sağda Tiyatro Pera’nın ışıl ışıl aydınlatılmış girişini fark etmemek mümkün değil.
Yaklaşık iki hafta önce tiyatronun Sanat Yönetmeni Nesrin Kazankaya ile telefonda görüştük. “Şerefe Hatıralar (İstanbul 1955)” adlı oyunlarını sahneye koymak üzere son ayrıntıları gözden geçiriyorlardı. Nesrin Hanım, yazarımız Erol Güney ile görüşüp kendisini davet etmek istiyordu. Zira oyunun bir sahnesinde Güney’in yaşamının önemli bir bölümü irdeleniyordu. Kazankaya; Yapı Kredi Yayınlarından çıkan “Erol Güney’ın Ke(n)disi” başlıklı kitabı okumuş, yazarları  Haluk Oral, M. Şeref Özsoy ile de görüşmüştü. Bu arada Güney’in 2006’da Dışişleri Bakanlığı tarafından Türkiye dostu ilk yüz kişi arasına alındığı bilgisini de doğrulamak istiyordu.
Nesrin Kazankaya ile telefonda çok hoş bir sohbetimiz oldu. Oyunu izleyeceğime söz vererek daveti için teşekkür ettim.
Düşünüyorum da, entelektüel bir tiyatrocu için bile gazeteci Erol Güney’in yaşadıkları gerçeküstü gibi algılanıyordu.
Konuyu sır perdesi gibi göstermemek için bir açıklama:
Erol Güney 1920’de ailesiyle Rusya’dan göç etti; 1937’de  Türk vatandaşlığına kabul edildi; 1955’te yazdığı bir makalenin kaynağını açıklamadığı için Bakanlar Kurulu kararıyla sınır dışı edildi; aynı yıl İsrail vatandaşı oldu; 35 yıl sonra İsrail Büyükelçisi Ekrem Güvendiren sayesinde kara listeden çıkarıldı; 2006’da yaşı 92’yi bulduğunda Dışişleri Bakanlığı tarafından onurlandırıldı. Son zamanlarda  günümüz gençlerinin sıkça kullandığı üzere: “şaka gibi”...
Tam bir paralellik oluşturmasa da, benzer bir anlaşılmazlar dizisini araştırma yapmak üzere gazeteye gelen pırıl pırıl bir doktora öğrencisi ile yaşadım. Veri tabanı doluydu, ancak taşları bir türlü yerine oturtamıyordu. Tez konusu: Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudi aydınlardı.
Bazı soruları yanıtlamamı rica eti. Sohbete başladık. Boşnak kökenli olan delikanlı bir zamanlar azınlık kavramının ‘çok renkli’ bir yaşamdan çıkıp giderek azalan bir kitleye dönüşmesini anlamakta zorlanıyordu.
* * *
Şerefe Hatıralar’ı(İstanbul 1955) izledim. Hem de büyük keyifle. Tiyatro eleştirmeni olamadığım için satırbaşlarımla yetinecek ve 245 44 60’tan yerinizi ayırtacaksınız. Oyun da, yakın tarihimizi ele alarak, olaylarla, doğrusu ve yanlışıyla bir nebze yüzleşmeyi hedeflemiş.
Mehmet Aslan, Nesrin Kazankaya, Muhammet Uzuner, Başak Meşe ve Aytunç Şabanlı’nın rol aldığı oyun gerek izlediği zaman tüneli, gerekse kostümleri ile başarılı bir oda tiyatrosu keyfini yaşatıyor.
Oyundan bazı satırbaşları ise şöyle: 50’lere doğru ve 50’ler; Erol Güney; Nişantaşı:seçkin ve farklı olmak; 6lj Eylül olayları-Toplumsal Hezeyan!, Yaprak Dergisi 1949񮕮 “Gerçekçi ol, imkansızı iste!”; ’68 kuşağı ve 70’li yıllar…
Tiyatro Pera sahneye koyduğu oyunun yanı sıra dönemi yansıtan belge niteliğinde  çok değerli bir kitapçık da hazırladı. Dönemin azınlık gazeteleri arasında Şalom’un İbranice yayınlandığı yanılgısı dışında,  içeriği ve görselliği ile gerçekten mükemmel. İzleyicilere kalıcı bir yapıt sunmak herkesin uyguladığı bir incelik değil.